Bir kurak iklim çocuğuyum. Ellerim üşür ama sıcaktır, bakışlarım ıslaktır, yüreğim titrek ama sevgi dolu.
Her bahar yeni bir başlangıç yaşanır dört mevsimine inat ikilimimin. Kuraklığına inat çiçekler açar dallarımda dört mevsim. Her bir dalımda dolu sevdalar, gözlerimde umut, yüreğimde yarın var.
Her başlangıç yeni bir eser, her eser yeni bir nefestir benim için. Yüreğimin serinliğinde sevgi, sevgimin yüceliğinde koskoca dört mevsim...
1981 yılı Ocak ayının son haftası dünyaya geldim. Çocukken çok konuşmayı, her şeyi öğrenmeyi ve ...
Bu Bir Sitem midir?
Bir sanal sessizlikte yazdığımız şiirlere hayat vermeye çalışırken bir de dönüp bakıyoruz ki içimizden bir ses bize bunlara hayat vermek için neden kitap bastırmıyorsun diyor…
Sene 2003 bir kitap bastırıyorum.
“Yalnızlığın kattığı bir şey var mıdır adama,
Ya da adamın yalnızlığa…”
Sustum. Ellerimi ceplerime sokup bir yol boyu yürüdüm. Yaktım sigaramı yanına. Düşündüm. Yalnızlığın kattığı bir şey var mıydı adama? Adam yürüyor. Sigara yanıyor. Sigara düşünüyor. Yorulmuş adam düşünmekten. Devretmiş düşlerini sigarasına…
Yürüdüm. Ellerimi ceplerime sokup bir yol boyu yürüdüm. Bir ömür boyu yürüdüm. Sigara düşündü. Ben yürüdüm. Sigara yürüdü ciğerlerimde dumanıyla. Ben düşündüm. Yorgunluğumu… Çocukluğumu... Yaşanmamış onca hikayeyi… Yaşanılası onca işkenceyi…
Bir mektup kadar yakın
Ve bir ayrılık kadar uzak
Bir güneş kadar sıcak hatta
Hatta bir o kadar ağlamaklı
Yağmur kadar gözlerim…
Gel otur şöyle yanıma
Hoşgeldin...
Yine gözlerinin içi gülüyor
Otur anlat çok sevinçlisin
Mutlusun belli...
Bir yerde hiç sesini tanımadığımız bir çığlık kopar. Sanki ciğerlerinizden gelmiş gibi ağrıtır o ses içinizi. Ne kadar karartır kendinize ait o içli dünyanızı…
Hiçbir yerde görmediğiniz bir çingene gelir gözlerinizin önüne. Aynalara da küstürür. Suskunlaştırır da. Hep gözlerinizin önündeki pencereye bakarsınız. Gözünüz tüm dünyaya kapanır bir müddet. Her şey susar. Duymak istediğiniz ve görmek istediğiniz şey hep aynı sahnede oynayan karanlık bir dünyadır; çığlıklar ve çingeneler…
Gördüğünüz her şeyi unutursunuz o sesle. Yankılanır iç dünyanızda kavuran bir ateşle. Bir çingene dans etmeye başlar düşlerinizde. Bildiğiniz tüm resimlerin üzerine bir çizik attığınız, ve her şeyi unuttuğunuz çok geç gelir aklınıza. Bir akıl hastanesinin soğukluğunda ya da bir köprü altında. Ellerinizdeki düğüm izlerine ya da boş şişeye hiç bilinmedik bir damla göz yaşıyla bakakalırsınız. Sonra, hatırlamaya çalışırsınız. Neydi o hayal?
Ezik büyümeyi öğrendik babadan mesela
Mesela ıslak sokaklarda çıplak yürümeyi
Yalın ayak ve son hızla
Ayaklarımıza batan kıymıkları saymadan
Yalın ayak ama gururla yürümeyi...
Belki saçmalıyorum
Bunca şiir
Bunca acı
Bunca hıçkırık
Bunca yağmur
Bunca nehir, dağ, taş…
Lüzumsuz işler vekiliyim
biraz melankoli
Ellerimi cebime sokup
Sessizce dolaştım durdum...
Ben unuttum
Yalandı zaten hepsi
Durgun göllermiş
Suskun gözlermiş
Yalan…
Deli rüzgarlarla geldim sana ben
Deli maviler doldurdum kucağıma
Bulutları indirdim gökyüzünden
Adını dua yaptım dilime
Irmaklarla geldim sana ben…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!