Seni hiç mi hiç sevmedim ki ben.
Yana yakıla yazdığım sevda şiirlerim,
geceleri uyutmayan senli düşlerim,
hayallerim,
gerçeklerim...
Hepsi de çocukça bir oyundan ibaretti.
Bağdaş kurmuşsun ağa sofrasına,
ekmek topraktan, ayran inekten,
alınterimizi de tuz niyetine,
ye ha ye sergır, iç ha iç sergır.
Bir elin ensede, bir elin göbekte.
Burası Seyrantepe Dörtyol Kavşağı.
Trafik ışıklarına postu seren proleter çocukların mekânı.
'Silim mi abi arabanı? '
“Susadınsa su verim abla,”
“Bir mendil yirmi beşe,”
“Yanında bir sakız da beleşe.”
Darağacına Astım Şiirlerimi
Hasreti biten kırlangıcın yürek atışı kadar coşkulu,
Aşkını icraya düşüren bir pejmürde kadar tedirginim.
İnat olsun diye değil,
Darağacına mecburiyetten astım şiirlerimi.
Birkaç eksiğimizle
yıllar sonra yine bir aradayız.
O günlerden bu güne
ne değişti be dostlar?
Tutkularımız aynı tutkular,
özlemlerimiz aynı özlemler.
Merhaba!
İnsanın sevdiğine olan özlemini gidermek istemesi adına içtenlikli bir “merhaba” diyebilmesi için söz konusu kişinin fiziki olarak ille de yanında olması gerekmiyor, biliyorsun değil mi?
Eğer özleyen özleneni her an, her saniye yüreğinde hissediyorsa; alınan her nefes onsuz zehir zıkkım gibi batıyorsa yüreğine; o, artık damarlarda akan kanın her zerresine bulaşmış ve kutsal bir tapınak gibi bir daha yıkılmamacasına yüreğinin orta yerine nakışlanmış demektir.
O yüzden, o yüzden şimdi sana yüreğimin en çılgın, en delişmen berraklığıyla kocaman bir “merhaba” diyorum.
Her an, her saniye bir yediveren gibi yüreğimde dal budak salmışken, uzak oluşundan nasıl söz edebilirim ki?
Ama yine de keşke şimdi yanımda olsaydın be! Yanımda olsaydın da, yokluğunun bu şehirde yarattığı çekilmez donduruculuğa inat, gözlerindeki tükenmez parıltının yakıcı sıcaklığıyla üşüyen şu bê xwedî yüreğimi ısıtabilseydin!
Hasreti biten kırlangıcın yürek atışı kadar coşkulu,
Aşkını icraya düşüren bir pejmürde kadar tedirginim.
İnat olsun diye değil,
Darağacına mecburiyetten astım şiirlerimi.
Sevdalarına pranga vurulan bir coğrafyanın
“Lori Lori” ağıtıyım.
Yüreğimi tırmalayan bir sorgu cenderesindeyim.
Sanki karşıdevrim atağında tüm zigotlarım.
........zedelerin kamburundan........zâdeler yaratılıyor.
Ceberrut, alanlarda dört nala kişniyor.
Eşkin yürüyüşte çarpık adımlar.
Duygularım kanıyor,
Belki gelirsin diye aklım sende,
Gözlerim yollardaydı,
Gelmedin.
Kim bilir,
Belki de çok yakınımda değildin,
Ama uzak da sayılmazdın hani.
Nerede, nasıl ve kiminle olursan ol.
İster fabrikada işçi,
İster hastanede dişçi...
İster inşaatta amele,
İster bir kaptan ol dümende.
Nerede, nasıl ve kiminle olursan ol.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!