karıştırıyor kimileri,
kaç zamandır kirli akıyor derelerin suyu
denizler kaç zamandır kırmızı
ah umut, çıkmayan can işte
faşizmin içinden geçenler hem çalar hem oynar.
‘’çoğumuzun çocukluğu saklıdır tebeşir uçlarında
ara ara da olsa yansır çizdiğimiz resimlerden
kara tahtalar nelerine şahit,
elde avuçta kalan solan renkleri
kurduğumuz düşlerin silik halleri işte.’’
neyi yaşamak istiyorsam
düşüyor notaları kemanın tellerine,
ne kadar farklı bir dokunuş
seni tanımak gibi.. ne kadar güzel,
sesler gecede yakamoz oynayışları gibi
kaç tat girer müziğin kıvrak ritmine şimdi.
savruk saçık gün içinden
ya da
kırık dökük uykularımdan
seslenir o kız, o çocuk,
hangimiz duyar?
eskiden,
hangi düşüncelerle yürüdüğümüzü anlardı sabah
varsa umutlar ve yıkandıkça yüzler tazelenirdi.
şimdi gördüğüm sen misin sorarım,
dışın hala sokakta için evde gibi…..
‘ölüdür şimdi bazı şeyler,
kentleri gibi ölü'
küçüktüm,
ay dedeyi gösterdiler bana,
toprak varoştu dün
varoş emek
mahaller yitirildikten sonra
gülüş başka - yürüyüş başka,
camlara konan
ne kadar kuş varsa hepsi başka.
asıl evetten sonra başladı her şey:
mesela, geçmiş yıllar düşüyor suyun yüzeyine
umudun yansıması gibi gel - gitler içinde yakamozları,
ışıkları kaybolmuş evler ve sokak lambaları ne kadar fulü.
bakıyorum, dalgaların her vuruşu
anlatır gibi geleceğin çeşitli hikayelerini.
çocuktum, her gün bahçeye gider
bir karık açardım beş metre.
gençliğimi ekerdim içine,
ne hayaller fışkırırdı topraktan;
hepsi yaşama sevincimdi geleceğe.
‘’eskiden,
ara sıra da olsa sızardı ışıklar okul bahçelerinden.’’
avlanır gibi yürüyorlardı dere kenarlarında
göründükleri gibiydiler;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!