henüz soğuk ta değil, yine de
kömür yığınları her sokak arasında,
balıkçıların sesi ise… sorma gitsin,
kapı önleri hangi sesleri taşır
girmiş bir kere birbirine akşamlar.
yüksek sesle söylenen harfler varsa da
ağaçlardan önce döker yapraklarını insan.
oysa sonbahara daha ne çok var,
kim bilir ki çarpılmaları o sokaktan geçerken
ya da bir bulut çarptığı an diğerine
yıkılır gök, sen hangisine bakacağını şaşırırsın
toprak varoştu dün
varoş emek
mahaller yitirildikten sonra
gülüş başka - yürüyüş başka,
camlara konan
ne kadar kuş varsa hepsi başka.
kısa hikayelerin içinden gelir bazen insan
bazen satır aralarından dökülürken kelimeler
farklı farklı yaşanmışlıklardan bazen de…
birkaç kelimelik hikayeler işte!
mesela sen;
karıştırıyor kimileri,
kaç zamandır kirli akıyor derelerin suyu
denizler kaç zamandır kırmızı
ah umut, çıkmayan can işte
faşizmin içinden geçenler hem çalar hem oynar.
çocuktum, her gün bahçeye gider
bir karık açardım beş metre.
gençliğimi ekerdim içine,
ne hayaller fışkırırdı topraktan;
hepsi yaşama sevincimdi geleceğe.
‘’eskiden,
ara sıra da olsa sızardı ışıklar okul bahçelerinden.’’
avlanır gibi yürüyorlardı dere kenarlarında
göründükleri gibiydiler;
kaçış gibi olmamalı tünelden çıkış
kaymadan ve vurmadan bir yerlere,
nasıl da coşardı düşler….
bir de kara saplanmadan,
mesela düşler
iki kent arası gidip gelmelerin
sıcağı vurur yüzüme
savaş ve barışı anlatır gibi.
alkışlar arasında yine de
tutulmalıydı elinden cesaret.
lambalar neyi anlatır renk vurmuşsa kırmızıya
giden arabalara bakın
sokakların insanları yokmuş gibi.
yine de taşır kendini kent yarınlara
kentin gerisinde kalmayı görmesin insanlık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!