ya da
deniz anaları gibi suyun içinde
bakarken yosunlara
ördeklerle birlikte
söyle şarkıları,
zorlanırken sıcağında,
Şehrin orta yerinde buzlanma olabilir diyor,
şehrin orta yerinden
başka insanlar geçerken karşıdan karşıya,
yan tarafından bakar alt geçit.
Gözümde ne çok insan türedi, yürümesini bilmeyen,
dağları sis kapladığında hep sorarım;
bulutların üşümesinden midir yağmurların dökülmesi?
toprağın kayması, kaçaması gibi kendinden,
bir ağaç!
kımıldar yaprakları bir şimşeğin çakması yansıdıkça.
ya gökyüzü üşürse?
gece ve gökyüzü sarmallanmış birbirine.
kimi yıldızlar bitirmiş kendini, kaçar gibi.
kimi, parlak ışıkların arkasında saklı,
kimi tutuklu gözlerde.
niceleri sessizce bulaşmış kimliğime,
nasıl bakarım kaçışlarında ışığına ay?
hangimizin yoksulluğu serili değil yılların içinde
hani bir dilim salçalı ekmeği ısırdığında
bakar çocukluğum,
bakar bir düne, bir de gelip geçenlere.
yaşamak ne kadar güzel derdik
özgürlüğün suya yazılan kitabeleridir
geçmişin derinliklerinden gelen sesler,
dinle ve gönder geleceğe.
ön yüzü günah,
arka yüzü suç her güne dair.
çocukların oynayacağı
kaç günlük oyunlar kaldı?
çocukluğumun
telden yapılmış arabaları
kayıp gidiyor.
oysa uçurumları yoktu o günlerin
‘'elbette ilk sen öğrenmelisin çözmeyi
bir de ters açıları olmasa zamanın.''
var olduğumuzu unuttuğumuz anlarda
seslerini hiç dinlemediğimiz taşlardır boşluğa atılan
karışıklığın içinden baktık sadece ters açılarına
lambalar neyi anlatır renk vurmuşsa kırmızıya
giden arabalara bakın
sokakların insanları yokmuş gibi.
yine de taşır kendini kent yarınlara
kentin gerisinde kalmayı görmesin insanlık.
kısa hikayelerin içinden gelir bazen insan
bazen satır aralarından dökülürken kelimeler
farklı farklı yaşanmışlıklardan bazen de…
birkaç kelimelik hikayeler işte!
mesela sen;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!