Dinleyip belleyin bu hikâyâtı;
Sene bindokuzyüzaltmışyedi, güz.
Dillerde eylülün hazin bestesi,
Ve eylülden daha mahzun yüzümüz…
Kartallar kefen bürünmüş belli;
Bu, hazan mevsimidir, mevsim-i gamdır, biliriz
Bu vakit her gönül endîşeye râmdır, biliriz
Biz cihânın bütün esrârına erdik de bütün,
Yalnız aşk ülkesinin sırrı harâmdır, biliriz…
Dünyâda bahârın adı var, kendisi yokmuş.
Yokmuş, o nigârın adı var, kendisi yokmuş.
Aşk özge firardır diye duymuştuk ezelden;
Aşkın ve firârın adı var, kendisi yokmuş.
Aşkolsun efendim, beni yaktın da kavurdun;
Aldın beni aşk aşkına yerden yere vurdun...
Aşkolsun efendim, bana kıydın bu yaşımda
Kıydın da sebepsiz yere tenhâya savurdun...
Bu bakışlar, bir ah mıdır cânan?
Seni sevmek mübah mıdır cânan?
Ne denir, sevgiden nasîbim yok!
Bana sevmek günah mıdır cânan?
Ben ben olmak ne unuttum bana sen yâr olalı.
Bu biçim sevmemişim kimseyi ben vâr olalı.
Seni yâr bilmişim ammâ beni kaybetmişim âh,
Bir yıkık kubbe olan kalbime mîmar olalı...
Küçükken aşka derin bir nefesle bağlıydım.
Ve aşka bağlayan en kutlu sesle bağlıydım.
'Beşer şaşar' ya, unuttum zamân içinde bunu;
Değil mi, ben sana boş bir hevesle bağlıydım!
Dolu bir bardağı doldurmaya zâid denilir.
Ben boşalmam diyen ısrarcıya zâhid denilir.
Boşalıp dolmalı her dem, bütün ömrünce kişi;
Bomboş ısrâra devam, Şeytan’a âid denilir...
O yerden, ayak seslerinden,
Derin bir ses aklında kalsın.
Ve aklın temâşâya dalsın.
O yerden, o ses mahşerinden…
Bana vâdettiğin eylül sonu geldi;
Bu sabah kalbime bir gül koyacaktın…
Seneler vardı, bu rûya ile geçti;
Beni uykumdan uyandırmayacaktın…
Bana mehtâb olacaktın bu son akşam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!