Bir nokta büyür kalbimin üstünde apansız
Bir noktadır, aşkın kadar efsunlu ve parlak.
Ben vaslına ermek diye bir devleti yalnız,
Yalnız bunu bekler dururum, gözlerim ıslak...
Sen bir periden çaldığın aynınla durursun,
Ey sevgili! Gittin de gönül düştü bu derde;
Senden bana mîras kalan üzgün gecelerde...
Varmış bir ömür yollara bakmak da kaderde,
Senden bana mîras kalan üzgün gecelerde...
Geçsin üzerimden seneler böyle kararsız,
Rûhum cenâzelerle dolup taştı büsbütün.
Yollarda bir cenâze, omuzlarda bir kadın;
Besbelli son deminde, bu hülyâ zamânının...
Efsâne bitti, işte düğün vaktidir bugün,
Rûhum cenâzelerle dolup taştı büsbütün.
Mezarlıktan geçerken
Görürsün bir cenâze
O bir genç kızdı, öldü
Beyaz bir güldü, tâze...
......
Bir kuşu gördüm bir gün,
Gözleri hayli dalgın.
Boncuk gibi başıyla,
Sürmeli bakışıyla,
Bahçeyi süzüyordu.
İşveyle yüzüyordu.
Yaz yağmuru düşmekte, ağır, uslu ve sâkin;
Islak suların seyrine düş, düş deresinde.
Durmaksızın akmakta zaman menzile, lâkin;
Kırk yıl gibi kırk gün yaşadım penceresinde...
Dakîkalarca düşündüm, yok olmuş ilhâmım
Ve dengesiz, ve şuursuz, ve gâyesiz bir adam...
...Evet buyum!
...ne olur sanki şimdi kaybolsam
Bulunmasam... Unutulsam...
Düşüyorsun, yine hâin gecenin orta yerinden.
Feri düşmüş gibi hissiz soluyorsun kederinden.
Gelemez şimdi -yaşarken gecenin hüznünü- akşam,
Yaşa son gündüzü hakkınca muazzam ve derinden.
Bu ilâhî gibi mahzun gecenin orta yerinden...
Ben Cafer Hüseyin; rüzgârın oğlu,
Bir kış yağmurunda dünyaya geldim.
Annemin bembeyaz elleri vardı,
Ben o ellerden daha güzeldim…
Bir masal gibiydi o geçmiş zaman;
Süreyyâ yıldızının fecre yansır hülyâsı
Kızıl bir perde olur gözlerim her dem yeniden
Bu sonsuz kubbeye baktıkça sarhoş gözlerle
Bekâ hicriyle yanardım dalıp sonsuzluğa ben
Görüp birdenbire meçhûl bir yerlerde bu an,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!