Sana bakarken toparlayamıyorum cümlelerimi.
Biraz daha konuşsam ses tellerimdeki ağustos böcekleri uyanacak.
Alamıyorum gözlerimi senden.
Kahkülünü biraz daha uzat, uzat ki perde olsun gözlerine.
Kimseler görmesin; bu dünyaya bir güneş daha fazla.
Tüm şarkılar da sana yazılmış gibi.
Saat sabahın beşi, karanlığın son demleri.
Bu telaş altı yirmi trenine
yetişememek değil, sana bir daha geri dönememe
üzüntüsü.
Şehir uyurken bile çığlık sesi duyar gibiyim. Elimde bir kitap yirmi birinci sayfası katlanmış, hani açsam sanki hep o sayfada boğulacak gibiyim.
İkinci vagonun on dört nolu koltuğunda oturmuş trenin
Ya sevgiyi bilmiyoruz ya da
aslında sevgi diye bir şeyin olmadığına ikna olamıyoruz.
Ya önemseyince kaybetmek bilinçaltımızı
kemiriyor ya da önemsemek karşılıklı değil.
Ya konuşmayı bilmiyoruz ya da susmanın en
acı haykırış olduğunun farkında değiliz.
Bugün seni aradım.
Plaklarımdaki onlarca yabancı şarkıların nakaratlarında, Kızılay’daki devrimci yürüyüşlerde, önsözlerini okumayı sevmediğim kitaplarda aradım.
Biraz durdum, rakı içerken gözlerini benden alamayışında aradım.
Evim mapus, sabahları güneşi görsem damağım müebbet olur iştahıma; aşımda seni aradım.
Sustum, bunu çığlık bildiler.
Bağırdım, üstüme çığ olup geldiler.
Aslında taburelerimizi çekip oturmalıydık.
O gün çay demliydi yakamozlar, sen kahverengiden bahsederdin; ben ise sen dikişli gömleğimle seni dinlerdim. Sonra “Gülerdin, susardın, düşünürdün.” diye Özdemir Asaf’ın şiirine eşlik ederdim. Avuçlarımda utangaçların, diyaframımda sesin, bağcıklarımda uğur böcekleri ile birlikte geri dönerdim…
Bu sıralar siyah rujlu kadınlar dolaşıyor mahallemde. Dillerinden düşmeyen Ahmed Arif şiirleri, Hasretinden Frangalar Eskittim’i okusalar susacaklar. Caddelerde boy boy sinema filmi afişleri, fırçası henüz ıslanmamış yeni yetmelerin yarım kalmış isyanlarını seziyorum. Elimdeki sigaramın kokusu parmaklarıma işlenmiş, iki liram daha olsa Marlboro içeceğim.
Oturdum, yağmurlu bir Atakum akşamında.
Elimde Ahmed Arif, gözlerimde bilenmiş şiirler, iç cebimde avuçlarında sakladığın firakların kırıntıları var.
Tütün çarşafa sarılmış, sararmış sakallarım; içime çektiğim dumanlarda vuslat, sende yılda bir uğradığım Mezopotamya var.
Ne unutulabilmek mümkün ne de gidebilmek senden; midemdeki kelebekleri mesken tutan
"Terk etmedi sevdan beni" cümlesi var..
Gelmedin sen.
Nasıl zorlandım bi bilsen.
Ne dilimden anlayan, ne şarkılarımı dinleyen,
ne de ideolojim uyumlu oldu kimselerle.
Karga besledim penceremde.
Özgürlük kuşlarının kanatları tel örgülerin
Oturdum, yağmurlu bir Atakum akşamında.
Elimde Ahmed Arif, gözlerimde bilenmiş şiirler,
iç cebimde avuçlarında sakladığın firakların kırıntıları var.
Tütün çarşafa sarılmış, sararmış sakallarım;
içime çektiğim dumanlarda vuslat, sende yılda
bir uğradığım Mezopotamya var.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!