Hoşça kal güzel şehir,
Yıllarca kanımla,
Tenimle kaldırımlarında harcadım ömrümü
Sakalım kar beyazı, gönlüm yılların yorgunu
Arka sokaklarda, gecekondu çığlıkları büyüttü beni
Bilir misin güzel şehir kaç ana göçtü?
Ey uğruna can verilen
Canan verilen Hürriyet
Gel artık
Seni beklemekle tükendim
Önce bir hayaldi iki damla gözyaşıydı hürriyet
Dört duvar arasında
Toprak sarı, ekinler sarı
Terin çatlak toprağı suladığı yer sarı
Sıcaklar derinleştirir alın çizgilerini.
Ağa, gölgede kaçak tütün çeker, yudumlar ayranı
Gülmeleri ağlamamıza sebep
Irgat, kadere karşı boynu bükük
Yorgundu geceler
Yorgun ve terliydi bedenler
Açlık, sınırlara vurdurur
Yürüdü,
Sırtında ağır yük
Yürüdü adım adım
- Nusaybin Halkına -
Ölüm rüzgârları esiyordu dört bir yanımızdan
Her yerde bir korku bir acı
Giden dönmedi bir daha geri
Hep kahpe, hep ihanet gülleri vurdu bizi
Tükeniyor saatler, tükeniyor ömrüm
Pas tuttu yüreğim zindanda
Bir ışığa hasret gönüller
Ve geçmek bilmeyen kör geceler
Demirler, duvarlar, aynı yalnızlık
Özlemlerim hür, yüreğim tutsak
Rüzgar sıyırırken yüzümü,
Derin duygulara dalardım.
Engin deryaların umutsuz sularında
Uzaklara, çok uzaklara gidiyordum
Matem tutarken şairliğe,
Kalemimden gözyaşları damlıyordu,
Sarı buğdaydır gördüğün
Boyun eğmez her güneşe
Dimdik durur ayakta başakları
Bembeyaz pamuktur baktığın
Kara yürekleri aklar
Yazın umuttur kışın döşek
Günahsız, taze
Ve masum bakışlı
Çığlıklar içinde solan kardelenler
Bir yanağı kan izleri
Bir yanağı annesinin son öpücük izi.
Ölüm sessizliğidir
Sen dışarıda
Ben içerdeyken
Saç sakal bıraktım
Ve ilk kez saçımın beyazlandığının farkına vardım
Sen dışarıda
Ben içerdeyken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!