Hizmetli olarak göreve başladım
Başımda kalmadı saç yaşlandım
Gün geldi Beşpınarda taşlandım
Bu işte ben az mı piştim haşlandım
Tayin oldum 1999’ un kasım ayında
Ustam seslendi bana, hey çırak…
Buyur dedim usta…
Ne düşünceye dalarsın dedi ustam…
Dedim, bilmem ki “KÜLTÜRLÜ” olmak ne demektir? Usta! ...
Bak kulağını aç iyi dinle dedi ustam…
“KÜLTÜR” ilim, irfan, iffet, namus, şeref, haysiyet kısaca yaşayış biçimidir vs. dedi ustam…
Ben sevdim uzaklardan bir kadını
Yazdı çırak kalbine o güzel adını
Usta ne olur duy artık feryadımı
Vazgeçemiyorum senden alıştım sana.
Yalnız bir gün olur ya seninle
Sahte sevgini büyütmüşüm gözlerimde
Anladım ki ismim kalmış sadece sende
Bu yürek sensizliğin mateminde üşürken
Yazın yakıcı güneşi bile ısıtmıyor beni
Sevgini dirhem dirhem damarlarımda hissederken
Aklımdan çıkarmayı çokça denedim
Yokluğunla seni sevmekmiş nedenim
Dayanmıyor ne ruhum nede bedenim
Denedim ama ben dayanamadım usta
Sevmekmiş benim suçum günahım
Kahroluyorum usta, sen sustukça bile
Varlığın müstesna bir dert, yokluğun çile
Boğuluyorum inanki, yokluğunla bile
Yemin ederim, her şeyi ama her şeyi
Yırttım, yaktım yok ettim, o resmi bile
Affet usta! .. hata yaptım, olsam çırak bile…
An olur ya hani
Dalarım senli düşlere
Aslında muhtacımdır
Küçük tebessüm yada gülüşlerine
sen düşersin ya zihnime
sensiz kalmak korkusu dolar sonra içime
Bir anlık heves değil, sana olan hislerim
Sen benim her şeyimsin, ama bunu gizlerim
İsmini andıkça puslanır yaş dolar gözlerim
Akıp gittikçe zaman ustayı delice özlerim
Öyle güzel bakıyor ki bir bilsen ela gözlerin
Ne varsa ustada varmış bilemedim
Usta bambaşka bir cennetmiş meğer! ...
Ustamın tadına hiç doyamadım
Dünyada en tatlı ustaymış meğer! ...
Ustayla coşup yoğrulmalıymışım
Usta! ... verilen talimat konuşmak değil
ebedi susmak...
...yokluğunla seni sevmek usta! ..
ateşler içinde kan kusmak! ...
eğer ahatalarım olursa ustalar beni hoş görsünler.... saygılarımla