Yancakmıydı özümdeki nakışlı saray
Biz yokken ateş koltuğuna oturmuş
Geceleri düşlerime giren kara yılan
Gelmiş güllerimin kalbine dolmuş
Sonunda anladım dünyayı gören gözlerimle
Sabrın yeşil gülü çimende yeşerdi
Zaman terazisinde, huyum tartıldı
Beyaz buluttan bir pencere açıldı
Girdim içine, tomurcuk gibi açıldım efendim.
Işık terazisinde, ruhum tartıldı
Meçhuller şehrinin tam ortasında
İki gülü seviyorum
Damarlarımda çağlayanlar
Öyle dolu öyle heycanlıyım ki
Yeşeren ateşin alevinde
Korkularımı tanıyorum
Senden uzak olmak istiyorum
İki dudağın arası kadar
Aklıma düşerken bir görsen
Dalda yaprak gibi çırpınırım
Bil ki bir kapıldım erişilmeze
Kurşun dök yüreğime
Diller sırrımızı söylemesin
Aman ey aman düşmesin üztümüze
Gurbetin gölgesi
Dağlar bir bir bir savrulsa da
Azad ediyorumkötü günleri
'Andolsun kuruyan göğe' ki artık
Kavgam, geceyle gündüzün ayrıldığı yerde
Yolculuğun sonunda mateme boğulacak deniz
Aydınlık saatlere yaklaşıyorum
gizli gizli merhamet dilenirdi
insanın kendinden kaçtığı günde
dayalı döşeli dünyanın süsüne aldırmadan
birden düştü aşkın tuzağına
dağların gamzesi içine çekti onu
Tohum toprağın altında
Zamanın ellerinde bitmiyen çile
Bir ama çocuk gibi mahsum
Akşamın güzelliği soframızda
Gönlüğümün eşiğine oturmuş güzeller
Dokunalı ayrılğın kanatlarına
Ben ölümün sevgili eşi
Denizlerim kan
Denizlerim kan umudum kara sevda
Titreyerek sönüyor tenim
Vuslat geldi kalbime dayandı
Ve ben bir renk gibi şımardım
Tatlı telaşım kanat çırpıyor yüreğimde
Umut,dokunduğumbaharın ortasında
Sevgi ilinden uzaklara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!