Eylül tüylerini serdi şehre. Altın
tüy sağnağı... Korunamaz ki bundan
hiç kimse? Kasvetli pervaz, ölü
yaz ışıklarıyla yıkanıyor. Eriyor lehim,
yorgun cam ateşleriyle meyus
ikindinin. Hatırlamak - hah - nafile!
Zaim koleksiyonu zamanın. Bir otel
de teyellenebilir oraya, kuruttuğu
böcekler gibi keskin eczanın. Tene
sürdükçe daha derine işleyen ayna
tozları. Mürekkeple sevişen melekler, ah
dağıldılar fecirle. Saatler iri gül
yapraklarını soyundu. Ne yapsak işte
akıyor ağır madde, kanlı bir iğne
ucunda çırpınıp duran ömrümüze.
Kayıt Tarihi : 3.9.2002 03:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ateşte erirlerken, yaz mevisimini , yârin ateşli dudakla-
rıuna çeviren güneş ışınları EYLÜL AYI'nda altın zerre-
lerinden oluşmuş tüylerle kaplı Zümrüdü Anka Kuşu
misali, indiği yeri altın tozuyla kaplamakta...ölü pervaz
bile bundan nasibin almakta..hatta tüm tabiat, insan bile
bu zerrelerden nasibini almakta....
Doğa'!nın Yasası bu;Eylül ayındaki ölü yaz ışınlarıyla
yıkanmaktan kimse kaçamaz ki.!..Kutluyorum...07.1.2020
TÜM YORUMLAR (1)