Pantolonlu Bulut

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
11

ŞİİR


99

TAKİPÇİ

Pantolonlu Bulut

Düşünceniz
Sünepe beyninizde yatar ya miskin miskin
Yağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta
Çileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin
Alaya alacağım onu, hınzır ve hayta

Ne gönlüme tek bir ak düştü,
Ne ihtiyar bir sevecenlik başımda!
Tuttu bütün dünyayı sesim, o korkunç gümbürtü;
Yakışıklı yürürüm şimdi
Yirmi iki yaşımda.

Siz çıtkırıldımlar!
Kemanlara geçirenler sevdayı.
Siz geçiren hamhalatlar dümbeleklere.
Derinizi kolaysa tersyüz edin benim gibi,
Ortada baştan aşağı dudaklar kalsın bir kere!

Gelin de görün –
Melekler takımında görevli bir hanım var salonda,
Keten gibi düzgün.
Ahçı nasıl çevirirse yemek kitabını
Dudaklar çeviriyor yollu yordamlı o da.

İsterseniz
Ben çılgına dönerim tenden,
-ya da renk değiştiren bir gök gibi ufukta-
isterseniz öyle çıtkırıldım olurum öyle incelirim ki
çıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta!

İnanıyorum çiçekler içindeki bir Nis’e!
Yine herkes benim yüzümde tafra sahibi,
Bir hastane gibi köhne erkekler de,
Yıpranmış kadınlar da bir atasözü gibi.

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
Kayıt Tarihi : 27.9.2001 16:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Naki Aydoğan
    Naki Aydoğan

    'Düşünceniz
    Sünepe beyninizde yatar ya miskin miskin
    Yağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta
    Çileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin
    Alaya alacağım onu, hınzır ve hayta'
    '
    5- Özellikle Aziz Nesin, Sivas’a niçin davet edilmiş ve Peygamber Efendimiz’e yönelik saldırgan ifadelerle, kitleleri kışkırtmasına niçin göz yumulmuştur?'

    Sivas olayının suçlusu, yaşıyor olmasıyla ve de o, dünyaya indirilen cehennem ateşinde yanmadığı için suçluydu; peki, Vladimir Vladimiroviç Mayakovski'nin suçu neyde: şiirine vusalt olunuyor.
    Aydın olmak kimler için suç?





    Cevap Yaz
  • Seyfi Orhon
    Seyfi Orhon

    Çeteler el değiştirdi,
    Düzen aynı DÜZEN

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci

    bugün yüreğimiz yangın yeridir Kıymetli Dost Tayyibe Atay hanım...çok haklısınız..

    sadece bir Türk yurttaşı olarak değil,aynı zamanda edebiyat ve şiir sevdalısı bir yürek olarak yüreğimiz yangın yeridir..Sivas katliamı insana ve sanatçıya karşı işlenmiş bir insanlık suçudur..

    faili meçhulleri aydınlatmakla övünen malum çevreler,geçmiş on yıl içinde suçlular çarşı pazar dolaşırken onları yakalayıp adalete teslim etmeliydiler.

    Almanya da şurda burda vatandaşlarımızı yakmaya ,katletmeye kalkışan gözü dönmüş ırkçı kafatasçı katilleri kınayan ülkemiz şayet konu Yargıtay veya Avrupa İnsan hakları mahkemelerinde çözüme kavuşturulmazsa sonsuza kadar bu kendi ayıp ve günahıyla yaşayacaktır.

    Bu soysuz melun sürüsü yakalanıp yargılanmadıkça vicdanımız rahat etmeyecektir.

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken

    Sivas Madımak Olaylarının Perde Arkası
    Posted by doganzeki 03/07/2011


    Hemen her zaman deriz ya; “gerçeklerin, er veya geç ortaya çıkmak gibi bir huyları vardır.”
    Şu gök kubbenin altında; hiçbir olay “sır” olarak kalmaz…
    Zamanı gelen “tohum” gibi, toprağı yarar ve günyüzüne çıkar.“Madımak olayları” da öyle…
    2 Temmuz 1993’te meydana gelen ve “37 kişi”nin hayatını kaybettiği olayların; “İslâmi bir kalkışma” değil, “derin bir tezgâh” olduğunu yıllardır söyledik… Ama, bu “tezgâh”ı kuranlar, “Hayır” dediler; “Bu olay, bir Sünni-Alevi çatışmasıdır!”
    18 YILDIR SORULAN SORULAR
    Bu iddiaya kesinlikle inanmadık ve 18 yıldır hep şu “soru”ları sorduk:
    ¥ 1- Sivas kamuoyunda “ispiyon tahtası” olarak bilinen “tahta”yı Ali Baba Mahallesi’ne kim yerleştirdi?.. O tahtadaki isimlerin, daha sonra bugün Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Doğu Perinçek’in sahibi olduğu Aydınlık adlı gazetede yayınlanması ve ardından o “tahta”da adı geçen kişilerin tutuklanarak, bazıları hakkında “idam” kararı verilmesi tamamen bir tesadüf mü, yoksa kapsamlı bir araştırma ürünü müdür?..
    ¥ 2- SHP’nin eski genel başkanı Erdal İnönü’nün kontenjanından Sivas’a tayin edilen Vali Ahmet Karabilgin’in ataması, sadece bir “rastlantı” olarak görülebilir mi?.. “Aşırı sol” eğilimleri ile tanınan Karabilgin’in, “devrim şehitleri” adına “saygı duruşu”nda bulunması suç değil miydi?..
    ¥ 3- Cuma hutbesi okunduğu sırada, cami etrafında bulunan “güruh”un davul-zurna çalmasına niçin göz yumulmuştur?.. Camiden çıkan öfkeli kalabalığın büyüme ihtimalini göz önünde bulunduran Emniyet Müdürü Doğukan Öner’in, “dağıtalım mı?” önerisine, Vali Ahmet Karabilgin, niçin “gerek yok” demiştir?.. Vali Karabilgin, bu “ihmal”inden dolayı herhangi bir kanunî takibata uğramış mıdır?
    ¥ 4- Her yıl Banaz’da yapılan şenliklerin, 1993’te aniden “Sivas merkezi”ne alınması bir tesadüf müdür?.. Banaz köyündeki şenliklerin Sivas merkezine alınması için Vali Ahmet Karabilgin ve İl Kültür Müdürü “özel gayret” göstermişler midir?.. Aralarında, zamanın SHP Milletvekili Azimet Köylüoğlu’nun da bulunduğu birçok Sivaslı’nın, “Bu şenlikleri Sivas kaldırmaz!” şeklindeki uyarıları niçin dikkate alınmamıştır?.
    ¥ 5- Özellikle Aziz Nesin, Sivas’a niçin davet edilmiş ve Peygamber Efendimiz’e yönelik saldırgan ifadelerle, kitleleri kışkırtmasına niçin göz yumulmuştur? Aziz Nesin, henüz şehre gelmeden, Sivas’ın dört bir yanına dağıtılan “bildiri”leri kimler, “nerede” hazırlamış ve “kimler” dağıtmıştır?
    ¥ 6- Sivas olaylarının başlamasından iki gün önce; Sivas Numune Hastanesi personelinin tamamına yakınının çevre illere gönderilmesi bir tesadüf müdür?..
    ¥ 7- Devrin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; Madımak Oteli’nde bulunanlara, niçin “şehri terk etmeyin!” tavsiyesinde bulunmuştur?
    ¥ 8- Madımak Oteli’nin kâtibi Ahmet Öztürk, tanık ifadelerine göre “içeriden” ve hem de “camdan dışarısını seyrediyor” olmasına rağmen “ensesinden” vuruldu!… Onu vuran “kurşun” kimin silahından çıktı?.. Ahmet Öztürk’ü “otel içinden” vuran kurşunun çıktığı silah veya silahlar konusunda niçin hiçbir balistik inceleme yapılmadı?..
    ¥ 9- Sivas Belediye Başkanlığı’nı Refah Partisi’nden Temel Karamollaoğlu’nun kazanmasının ardından Sünni-Alevi ilişkilerinin düzelmesini hazmedemeyen kesimler, tahriklerini sürdürerek, yıllar öncesinden beri Banaz Köyü’nde yapılan Pir Sultan Abdal etkinliklerini Sivas’ın merkezine taşıyarak olaylara zemin hazırlamıştı. Etkinliklere bir hafta kala İstasyon Caddesi’ndeki direklere asılan, “Cumhuriyet şehrini yobazlara mezar edeceğiz” şeklindeki pankart ve afişlerle halkı tahrik edenler kimlerdi acaba?..
    ¥ 10- Kalabalık birikmiş Madımak’ın önünde… İş, çığırından ha çıktı, ha çıkacak… Dışarıda bekleyenler, Aziz Nesin’i istiyor… O an; Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu müracaat ediyor Vali Ahmet Karabilgin’e: “İsterseniz; kepçe ile yakalım otelin arka duvarlarını… İçeridekileri oradan kaçıralım!”
    Bu talep, Vali Ahmet Karabilgin tarafından niçin reddedildi?..
    ¥ 11- Polis ve asker, her tarafı kontrol altında tutmasına rağmen, çevre yollardan Madımak Oteli’nin bulunduğu yere gelmek “serbest” idi… Peki; işlerin sarpa sardığını görüp de, otelin önünden ayrılmak isteyenler niçin engellendi?
    ¥ 12- Gösteriler başlayıp da kalabalık Madımak Oteli’ne doğru yürürken, Aziz Nesin neredeydi?.. Hafik Gölü kenarında bir grupla birlikte içki içtiği iddiaları niçin araştırılmadı?.. Aziz Nesin’in; tepkiler zirveye ulaşıp, işler çığırından çıktığında; “içki meclisi”nden apar-topar kaldırılıp, Madımak Oteli’ne getirildiği doğru mu?..
    ¥ 13- Sivas’ta; 2 Temmuz olaylarından sonra, kimi iddialara göre toplam 16 kişi “faili meçhul” cinayetlere kurban gitti… Bunlardan ikisi Ahmet Alan ve Hakan Türkoğlu… Bu ikisi gibi, diğer faili meçhuller de, Sivas’ın değişik noktalarında kurşunlara hedef oldular!… Öldürülenlerin saat ve değerli eşyalarının Alevi mahallelerinde bulunması neyin ifadesidir?..
    Birileri; “37 ölü” ile yetinmeyip, Sünni-Alevi gerginliğini körükleyerek, halkı birbirine kırdırmayı mı amaçlamıştı?..
    ¥ 14- Faili meçhul cinayetlere kurban giden ve tamamı “Sünni” olan bu kişilerin cesetleri, aradan 3 gün geçtikten sonra Numune Hastanesi morgunda çıktı… Oysa; adı geçen kişilerin kaybolması üzerine ilk başvurulan yer Numune Hastanesi idi…
    Cesetler, ilk sorulduğunda niçin “yok!” denildi de, 3 gün sonra morgta çıktı?.. Bu süre içinde cesetlerin üzerinden kurşunlar çıkarıldığı ve kurşun yaralarının dikildiği doğru mudur?..
    ¥ 15- Gösteriye katılanlardan “biri”, gözaltına alındıktan 3 gün sonra serbest bırakıldı…
    Adı, mahkeme zabıtlarına da geçen bu şahsın; Hollanda’daki PKK gösterilerinden birinde “Türk bayrağını yakarken” görüldüğü şeklindeki sanık-tanık ifadelerine rağmen, o şahıs niçin aranmadı ve “görevi” üzerinde niçin durulmadı?..
    ASTSUBAY-ÜSTEĞMEN TARTIŞMASI
    ¥ 16- Olaylardan sonra gözaltına alınıp, tutuklanarak hakim karşısına çıkarılan “sanık” hakkında “tanıklık” yapan polise, hakim şöyle sordu:
    “-Bu şahsı ne zaman teşhis ettin?”
    Tanıklık yapan polis şu cevabı verdi:
    “Olaydan bir gün sonra teşhis ettim ve gözaltına aldım efendim!”
    Hakim, önündeki zabıtlara baktı ve tekrar sordu tanık polise:
    “İyi ama evlâdım; bendeki belgelere göre; bu şahıs olaydan 17 gün sonra gözaltına alınmış, 19 Temmuz’da da tutuklanmış… Bu zaptın altında senin de imzan var!.. Peki; nasıl oluyor da; 19’unda gözaltına aldığın şahsı, 3 Temmuz’da yakalamış oluyorsun?..”
    “Hık, mık!”
    Böyle olduğu halde; bu şahıs 146/3’ten nasıl yargılandı ve ona niçin ceza verildi?..
    ¥ 17- Adına “Şeriatçı kalkışma” denilen gösteriyi yapanların arasında, bir Dev-Sol militanı da var mıydı?.. O Dev-Sol militanı ki; tartıştığı “dindar” insanlara, “Kanla da olsa, Sivas’ı geri alacağız sizden!” diyordu… Ama, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’e “gıcık”tı… Sırf onu protesto etmek için katıldı kalabalığın arasına… Ve, o da “Şeriatçı kalkışma” suçlusu olarak yargılandı, “idam” cezası aldı!…
    Peki, bu şahıs, hangi “idamlık” suçu işledi?..
    ¥ 18- Olay yerine gönderilen bir grup askerin başındaki “astsubay”, emri altındaki erlere, “ateşe hazır ol” emri verdi mi?.. O astsubayın amacı, kalabalığı “tarayıp”, bir “katliam” yapmak mıydı?..
    ¥ 19- Durumu son anda fark eden “üsteğmen” ile “astsubay” arasında nasıl bir tartışma yaşandı?.. Üsteğmen; biraz da küfürle karışık bir emirle, “gözlerini kan bürümüş” bu astsubayı nasıl engelledi?.. Bu olay, tutanaklara niçin geçirilmedi?..
    ¥ 20- Elektriklerin, tam saat 19.00’da kesilmesi bir “tesadüf” mü, yoksa “plânlı” bir kesinti mi?
    ¥ 21- Daha çok; Madımak Oteli’nin “yan” veya “arka” duvarlarına doğru esen “rüzgâr”, o gün, nasıl oldu da otelin “ön” cephesine doğru ve “perdeleri tutuşturacak” kuvvette esti?..
    ¥ 22- Ya da; “rüzgâr” zaten esmiyordu da, perdeleri tutuşturması için rüzgâr mı “imal” edildi?..
    ¥ 23- Bu olay “Ergenekon tezgâhı” değil miydi?..
    ÜSTEĞMENDEN İTİRAFLAR
    Tam 18 yıl boyunca, hep bu “soru”ları sorduk ve “cevap” aradık.
    Bir-iki yıl önce, bu “katliam”ın bir “Ergenekon tezgâhı” olduğu ortaya çıkmış ama “nasıl” olduğu müphem kalmıştı…
    Ama şimdi;
    “İtiraf” da geldi…
    Muhabirimiz Murat Alan’ın, bugün manşetten yayınladığımız haberinde de okuyacağınız gibi; bir “televizyon kanalı”na konuşan Özel Harp Dairesi Mensubu Kıdemli Üsteğmen H.Ç., 18 yıl önceki “tezgâh”ı deşifre ederek demiş ki;
    “Madımak’ın Müslümanlarla hiçbir alakası yok… Olay; Özel Harp Dairesi tarafından tezgahlandı… Bizim Türk halkının şöyle bir özelliği var; Allah, Peygamber dediğiniz zaman Türk halkı hemen ayağa kalkar… Ordu bunu çok iyi kullandı… Helikopterle geldik ve Sivas’a 14 km kala bir mezraya indik. 13 kişiydik, herkes ikişerli gruplara ayrıldı. Önce istasyonda tur attık. Kalabalığın içinde ikişerli gruplar halinde 6 gruptuk. Beşinci grupta bulunan bir arkadaş ilk başta bir mermi sıktı, arkasından molotof kokteyleri geldi.
    Bizim görevimiz sadece kargaşa çıkarmaktı ama kargaşa bizim beklediğimizin üzerine çıktı.
    Yani böyle bir kargaşayı biz bile beklemedik. 9 milimetrelik tabancayla ateş ettim. Halkı galeyana getirip kalabalığın dışına çıktık. Yapılmaması gereken şeyler yapıldı.”
    DOSYA YENİDEN AÇILMALI!
    En başta dedik ya;
    “Gerçeklerin er-geç ortaya çıkmak gibi bir huyları vardır.”
    Olaydan sonra “Avrupa’ya kaçan” H.Ç. adlı bu “üsteğmen”in anlattıkları, “Gladio tezgâhı”nın perdesini aralamıştır.
    Şimdi yapılması gereken;
    “Madımak dosyası”nı yeniden açmaktır… Evet, bu dosya yeniden açılmalı ve “olay anında Sivas’ta olmadıkları” halde “idama mahkûm” edilen kişilerin de aralarında bulunduğu insanlar yeniden yargılanmalıdır.
    Sadece “Madımak Dosyası” değil, “Başbağlar Dosyası” ve “Danıştay Dosyası” da yeniden açılmalı ve “derin devlet” denilen Ergenekon’un “kirli ve kanlı yüzü” gözler önüne serilmelidir.
    Devlet, geçmişiyle yüzleşmelidir!..
    Yüzleşmelidir ki;
    Hiç kimse, “katil”leri “yanlış adres”te arayıp da, boşa nefes tüketmesin!..
    Katiller, “Ergenekon’un içinde”dir!..

    Hasan KARAKAYA

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan

    teşekkür ederim Halide hanım aydınlatıcı malumatınız vesilesi ile..çok haklısınız 28 kapı mevcut..
    ..işte tam bu nokta da insan mevcut alternatif içre.. bir sözcük kırk kapıya açıkken.. söz temsil: lokti kusatsa bir insanın dirseğini kemirdiğinden bahsederken.. özde onun.. pişmanlığını dile getirir.. tıpkı bizim elim buz kesti deyince.. kanamalı bir durumumuz olmayıp üşüdüğümüzü kast ettiğimiz gibi.. kot naplakal bir kedinin ağladığından dem vurmak ile birlik beraberlik içre.. bir materyalin zerre nispetinde var olduğundan.. kak pişatsa lapşi tavuk bacağıylamı yazdın derken.. aslında karga burgacıklığa işaret ettiği gibi..
    mütercim mütercüm mutercime gibi farklı tabelalar asan.. ortak payda da buluşamayan çevirici taifesi.. ise..
    seçenek çokluğunda.. ya karşı dili iyi bilmez.. tevratı anladığı kadar çevirip.. mikalenjelikoya boynuzlu musa heykeli yaptırır..
    yada daha incelik gerektiren.. şiir gibi hassas konuda tembelliğe kaçar.. burdan kimse eleştirdiğim gibi anlam çıkarılmasın.. farklı nüanslar denemek yerine.. orcinali alabildiğine eee.. çarçur eder..

    fakat ben inanıyorum ki.. her türlü seçenek denenip..

    У меня в душе ни одного седого волоса,
    и старческой нежности нет в ней!
    Мир огро́мив мощью голоса,
    иду — красивый,
    двадцатидвухлетний..

    ne gönlüme bir ak düştü
    ne ihtiyarlık zerafeti var başımda
    dünyayı müthiş sesim sarmıştı
    yürüyordum pek yakışıklı yirmiiki yaşımda...

    siz hanım evlatları!
    kemanlara aşkı yatıranlar
    kabaca.. siz.. deflere yatırdınız aşkları
    ben gibi kendinizi dışavuramazsınız..
    dudakları mahsunca batıranlar..

    .. gibi farklı nüansları denediler.. daha sonra en güzel akustik verir buldukları seçimi yaptılar.. bu nedenle.. bir şair kadar.. emek sarfeden çaba gösteren.. değerli çevirmenlere de saygılarım sunuyorum.. en güzelleri yakalamışlar.. biçim açısından..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (24)

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski