Çiseleyen yağmurun altında biri dolaşıyordu. Öylesine dertli ve mahzun bir görüntüsü vardı ki, tarif etmek güç. Ağlıyordu...
Yağmura karşın, şemsiye açmamıştı. Üstelik, gömleğinin yakasını bile kaldırmamıştı damlalardan sakınmak için. Ne hissettiğine dâir yorum yapılabilir ama, yine de kesin bir şey söylenemez. Kim bilir, belki de yağmura duyduğu sevgiydi, onu böylesine aldırmaz kılan. Öyle bir sevgiydi ki, belki, her bir damlasına kavuşmak istemiş de açmamıştı şemsiyesini...
Gözleri yerdeydi... Yağan yağmura karşı ne denli teslim hâlindeyse, bastığı yer konusunda da o denli tedbirliydi... Evet, bu hâle de bin türlü yorum yapılabilir ama, belki, o kadar çok seviyordu ki yağmuru, tek bir damlasını bile ezmek istememişti.
Doğrusu, insanoğlunun âdetidir ahkâm kesmek. Nedense mutlu eder çoğu insanı, bilir gibi görünmek. Hele de bilmiyorsa... Hele de hiçbir fikri yoksa, nedense daha da çok tahmin yürütür... O kadar da bilgiç bir tavırla yapar ki bunu, ehlidir sanırsınız. Oysa bilenler vardır, elde parmak misâli... En çok onlardır seçen, diyeceği cümleyi...
Şimdi bırakalım bunları bir tarafa, dönelim yağmur altında ağlayarak yürümekte olana... Hem ağlıyor, hem ağır adımlarla gidiyordu. Öyle ki, hiç kimse umurunda değil... Zaten, derdi içinde olana, dışarısı gam değil... Sanırsınız âlemde ayrı bir âlem bulmuş da, orada geziniyor. Sanırsınız, uzaklarda bir sevdiği var da, hasreti içine çökmüş, gözyaşı döküyor...
....Bir yudum mutluluğun hazzında vur beni. Gözlerim, gözlerinden başka yurt bilmesin. Dizlerim, yüreğin gölgesinde toprağa sarılıp son kez gözlerinde gülümsesin
Cennetin gölgelerine.
Saçlarından örülmüş darağacındaki urganım olsun parmakların.
Zehir olup dolaşsın damarlarımda keskin bakışların.
Şimdi seni seviyorum diyen dilime kilit son kez vur ve şah damarımdan süzül içeriye.
Zehrini sür hücrelerimin dudaklarına.
huzur; zamansız yaşlandı...
acıtmadan taramak lâzım saçları...
(..yavaş tara dökülmesinler...)
pkze
mavikatre
Hani kalem beni yazıyor ya !!.
Bazende takıldığı yerde sorar ??
Bende utanmadan anlatırım kendimi ona..
pkze
18/3/19
Kelebekler kadar özgür olmak...
yorgun çırpınışlardan geldim
bendeki sana...
yorgunuz belki her şeyden...
kelebek gibi naif ve hafiftir şiir.
büyülü gözlerle öyle bakıyordu bize.
Lâl Yıldızlar
Gecenin sessizliği hüzzam şarkı gibiydi
Yayıldı notalar alabildiğince arş'a
Kemanın taksim eşliğinde
Lâl oldu gece
Mavi
Tıpkı gökyüzü ve okyanusun yeryüzünde ki etkisi gibi.
İnsan üzerinde etkilerini bariz bir şekilde hissettirir dinginlik verir.
Dinginliği kadar fırtınalarını unutmamak gerekir mavinin..
Dinlendirici özelliğe sahiptir.
Açık tonları insana huzur verir ve sakinleştirir.
Eyy yarrr..
Benden sana tavsiye...
Yüreğine selam söyle...
1.2.12
Pakize Özbaş
Sen var ya..!
.....Gecenin karanlığına yaslanıp gözlerine yıldızları ördüğüm zaman diliminden yazıyorum bu pulsuz mektubu. Yüreğimi kelimelere ilmekleyip yine sana yağıyorum yağmurlara gebe kalmış yüreğimle. Bir gece yarısı içten içe kanayan yokluğunu gözlerime gömüp her sabah güneş ile yine sana doğuyorum. Perdelerine eğilip gözlerinin karanlık duvarlarını yıkıyorum kirpiklerimde asılı kalmış gözyaşlarımla. Dağınık saçlarını rüzgarla tarayıp bulutlarla taçlandırılmış dağlarımın son kardelenlerini örüyorum saçlarının ince tellerine..
.....Seni hasret kelimelerinin dilsiz duvarlarina çizilmiş bir figürden öte kelebeğin gözyaşlarıyla yazıyorum. Nedenini soracak olursan gülüm; toprağa düşen her gözyaşında çiceklerin dudaklarında her zaman yaşa diye. Biliyorum her canlı gibi bir gün vuslat şurubunu Azrail'in avuçlarından kana kana içecegiz. Her insan gibi toprağı gözlerinden öpüp bulutların kanatlarında bu dünyadan göreceğiz. Lakin unuttuğun birşey var sevdiğim. Bedenler çürüse de, diller unutsa da satırlara ilmeklenmiş gözlerin her zaman yaşayacak. Sen benim yürek bahçemde Zümrüd-ü Anka'nın gözyaşlarıyla beslenen ve gözlerimde nefes bilinen bir yudum ömürsün.
SEVDA KELEBEĞİN KANADIN/DA
Tanyeri ağarırken, çiğ taneleri üzerinden şavkını paylaştırdığı zamanlardan sesleniyorum sana.Güneşin, karanlıkla aydınlığın üzerine tüllendiğinde “ imkansız sevdamı” yolluyorum sana.Durgun suyun dibinden görünen beyaz çakıl taşların üzerine adını yazıp sana geliyorum.Ve bu sevda mektubunu kelebeğin kanadında sana yolluyorum.
Dolunayda çığlık atan bir gecede sevdim seni. Görmesemde gülüşlerini, seher yapraklarını güneşe açan çiçeklerin yüreğinde bildim gözlerini.Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara.Her sabah papatyanın ayak uçlarında, uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana…..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!