1977 Malatya doğumlu. Ulusal bir televizyonda aktüel kameramanlığı yapmış, çeşitli prodüksiyon yapımlarında reji yardımcısı ve kameraman olarak bulunarak setlerin tozunu yutmuştur. Sinema diline vakıf olarak, kamera plan ve acı tekniğini kavrayarak hikaye tasvirini birleştirmesi ile çizgi film ve televizyon film senaryoları da yazmaktadır. Şiir ve makaleleri çeşitli dergi ve gazeteler de yayınlanmaktadır. 2007 yılında Var Oluş İki Kanat soluğanı ile “İki Kanat Yayınları”nı kurmuştur...
Tarihsel duygu ve günümüzün yaşamsal kodlarını açarak ü ...
Semanın ufkunu saran karabulutlar dağılmış, baharın rikkatini yeryüzüne yayan ışıltısı sarmıştı. Güneşin enginliğini gözlerimize yapıştırarak, güllerin rengini ve kokusunu sinemizde yatıştırarak öteler ötesinin ufuk perdesi aralanmıştı. Güneşin sıcak yüzü tenleri yıkamaya başlamış, güllerin zarif yelleri açılmaya başlamıştı.
Akşamın mehtabında sahillerin sürükleyişi hicranımı taşlamıştı. Zihnimin ince bezini yırtarak, fikrimin kalın tezini kırarak... Güllerin kanlarını yüreğimde kaçışımla ısırıyordum, günlerin tanlarını sözlerimde bakışımla ısıtıyordum. Kendimi kaybettiğim, hicranla ezildiğim yaralı ruhum. Belli belirsiz sahillin dilinde yutularak yürüyorum, karanlığın gizlediği ufuklara doğru yalnızlığa kapanıyordum... Gökyüzünün süslü perdesi yıldızlar başımda taç. Bedenimi ürperten ılık İlk baharın esen uğultusu kafamın odasında dinmişti. Ruhumu saran, kafamın odasını soran sesin yankısı ise bende sinmişti. Bir yandan bakan güller, bin andan akan düşler.
Güllerin rengi, günlerin derdi: Birinde gözlere kan akar, diğerinde izlere yan bakar. Varlık istikametinin var oluşu, karlık istirahatının yar oluşu yakalandığı an, ruhun sevincine şan takar: Gül ve günler... Güller izzet, günler ismet. Düşler ise; yüreklerin çizik izi, kafaların kırık dizi, günlerin yanık sisi.
Zihnimin günlüğü artan adımlarımla tutuşmaya başlamıştı. Fikrimin külüne, izanımın gülüne yazdığım yırtık sayfalar. Benliğimi soldurduğu, irademi doldurduğu ve yüreğimi yaslarla yoğurduğu denizin kucağında! hüzünlere gark olan gözlerime dalgalar çarpıyordu. Duygularıma vurulan balyozların hıçkırığıyla, düşüncelerime kurulan heyelanların kırıklığıyla yaslar ve yaşlar artıyordu. Aklım durmuş, ruhum donmuş, kalbim dalmış...
Düşler..! boş bir avuntu, loş bir anı esintisi olarak beyhude ömürun tozu olarak dağılıp gider. Düşler sonunda kalan ise yalnızca kafalara biriken hecelerin hamal yüküdür. Yükler idraklerin derinliğine sızarak; hayatın değişimini kavranmasını zayıflatıyor, sağlam kişilik edinmesini hayıflatıyor, toplumun zengin birikiminde kaliteli kimlik edindiremiyor. Atıl ve sıradan hayatla, bereketsiz ve verimsiz zamanla, esefsiz ve esersiz özürlülükle ömür geçiriliyor. Anlık anlar dönüyor, geleceğin bilinmez karanlığına üfleniyor. Ruhları ve kalpleri karartan vasıtasız ve gayesiz düşler. Bunun sonucunda yüzler kırışmış, dişler kırılmış, düşler hayatının çarkında sıkışmış olarak yaşamın soluğu söner.
Beni unut demiştin
Yıldızlar başıma çökerek
Anılar kaşımı yırtarak
Umutlarımın ışığı kor dağlarla sönerek
Beni benden kopararak
Uzaklıkların seraplarına itmiştin
Senin adın dudaklarımda kilitlenerek hapsoldu.
Ben ise senin izinde mechullere sokularak,
Günlerin tozunda düş kaldım.
Hayatımın güzellik örgüsü,
Yüreğime sevda dişinde okunan sözcüsü.
Hep seni anarım, kalbim derdin yangınında yanar.
Resimlerin zarafetine, sanat kelebeğine diz oldu,
Reşitlerin gelişimine, nesillerin geleceğine iz oldu,
Tanların estetiğine, tanımların zenginliğine çizgi oldu,
Şanların enerjisini yükleyerek bozukluğa silgi oldu.
İlk adımımızın teşekküründe dişli hayalleri yoğurdu,
Anların dikeninde izleyen bıçak
Saplar yüreklere delik deşik
Hüzün damarında sıcak
Karabulutların döktüğü acı yağmuru
Ruhları heyelanlarla yırtarak
Anlık tozların düşlerinde solukla yürüyen
Damarlarımın ininde uğultulu seslerle gezinen
İsmin canıma mimlenmiş, cismin kanıma damgalanmış
Benliğimi ansızın sisliyerek kazınan
Uzaklıkların çöl seraplarında buzlanarak oyalıyan
Tarih bereketinin kalburunda
Asırların çamurunda kazınarak
Duvarları hüzünle maviye ve maziye saçılarak
Islak bakışları anılarda yazılarak
Duvarları hicran yutan, avluları ayak tutan
Bir zamanlar Üsküdar'ın alnını terlettiren
Geleceğin atlasına seni işaretlemiştim
Hayatın hazanlarına seni serpmiştim
Kalemimin atışlarına seni izah etmiştim
Seni uzakların bakışına gül diye ekmiştim
Anılarımın sandığında ansızın göründün
Cesetler geçiyor yüreğimin istasyonundan
Irak' tan, Filistin' den, Afganistan' dan
Ve nice karanlık örtüde kapanan diyarlardan
Kuyularının acı tadı ayırıyor yarlardan
Kanlı kemedle, terli kefenle boğulan
Düşüncelerinin sellerinde, duygularının taşkınlığında
İnsanlığın: zihin bulanıklığını, fikir sulanıklığını
Çile yüklü kalbine doldurarak
Aydınlık boyasını yapıştırarak
Fikir bereketi ile açarak
Değişimin öncüsü, gelişimin sözcüsü olan
Şair, Özkan bey:
Şiirlerinizin esinden, buram buram özlem buldum. Yüreğimden tüten hicranın acısını duydum. Böyle güzel şiirlerinizden dolayı tebrik ederim... Başarılarınızın devamı dileğimle efendim.
Şiirlerinizle kendimi mazinin ve maviliğin deryasında buldum. Hepsi birbirinden güzel ve yüreğinizin özellik sesi hakim... İnternet yolu ile sizin gibi şairleri tanıma ve yapıtları okuma fırsatı buldum. ' Özkan Karaca' ismine bir kaç yerde de rasladım. Gerçekten istikbal vaat eden genç bir yetenek. ...
Şair: Özkan Karaca
Yüreğinden damlayan sızılarla, duygularından taşan kıvılcımlarla şiir sesini güçlü yansıtan ve toplumun değerlerine ayna olan yaklaşımı ile samimi şair. Her gönül eseri yeni bir heyecanların semboli, her kelam ve kelam karalayışı yeni hareket kulvarında şiir sesinin ayak ses ...