benim hayallerimi boşa çıkardın
kırgınlığımla kaldırımların boşluğuna düştüm
anladım ki, sana olan sevgime
ihtiyacın yokmuş
anladım ki, sevgini bir başkası için
örmüşün
evlerin penceresinden taşan
yangınlar tek tek sönmeye başlamıştı
insanlar uyku ormanına dalarak
istirahate çekilmişti
bir kaç günden beri
Ey Nebi, alemlerin rahmet kucağı
Sana sığınarak bucağına geliriz
Anlarımız toprağın teninde durarak
Senin güzel siyretinden azık aldık
Alınlarımız taşların terinde olarak
Senin güzel suretinden göz yaktık
hatıralarla yazılan sayfaların lekesinde
yüreklere dokunan sancıların sesinde
sende bir süre yakalanarak
ruhumun toprağına gömdüğüm
senden kalan hüzün sırrı kaldı
seni nasılda
ananın emzirdiği
bebeğe şefkati gibi
sevmiştim
sana nasılda
senin
yüreğimin duvarına taş attığın gözlerin
ateş sıçratarak üzerime yapıştırdığın sözlerin
günler günler üstünde birikerek
geçen günlerle seslenen hüzün
karaladığım sayfalara leke olmuştu
yaşamın payesi suya üflenerek
menzillere mim gerilerek
ruhumuzdan yol çekilerek
günler günler üstünde birikerek
sensizliğe bir süre sonra
kapanmıştım...
küller
iyi veya kötü
geçmiş yaşamın çığlığında
tükenen bitişin kendisidir
küllerin isi
kalbe atılan zehir gibidir
Selam Sana! Bin bir çile ve zahmetlerle yoğrulmuş, al kana bulanmış, gözyaşı ile sulanmış, toprağının her bir karışı- bin tarağı şehitlerin kemikleri ve sulbünden geldiğimiz atalarımızın ten(r) i ile süslenmiş eşsiz güzellikte, zarif özellikte ülke: Türkiye’m
Anadolu’nun kapısını Malazgirt’te (Ağustos 1071) ’ de yıldırım yumruğuyla aralayarak giren: Veli duruşlu muzaffer komutan Alparslan ve akıncıları… Hilal etli bedenlerini, çelik bileklerini, azim dolu başlarını feda ederek on beş yıl içinde Anadolu’nun tapusu bütünü ile kıyamete kadar; çağların mirasında, dağların mevkisinde, bağların meyvesinde, şehirlerin menzilinde ikamet eden nesillerine geçti.
Bozkır kültüründen, İslam medeniyeti dairesine giren atalarımız yerleşik mekânlarda toplanarak, şehirler kurup geliştirerek; kültür, sanat ve sosyal müessesler tesis ederek bulundukları yerleri izanların derinliğinde; bileklerini yorarak, dileklerini geleceğe sorarak imar seferberliğinde geliştirmeye başladılar. Böylece çağların alnında parlayan, zamanların yelkovanını güzelliklerle yakalayan, gönüllerin duvarını paklayan ve günümüze de ışık tutan: Kıymetli mimari eserleri ile Anadolu’yu ve fethettikleri üç kıtanın; yer in bakırını, gök’ün bakışını! İnci gerdanla, yakut endamla, altın cevherle süslediler. Bilek terinde, beyin zerinde, kalbin yerinde hayırla yâd edilen ecdadımızın pak ruhlarına, hak sürurlarına selam…
Ufukların ışık duvarında,
zamanların sukutuna uyan,
mihenk taşı.
Toprağın ılık durağında,
mesafelerin yoluna ulaşan,
renk başı.
Şair, Özkan bey:
Şiirlerinizin esinden, buram buram özlem buldum. Yüreğimden tüten hicranın acısını duydum. Böyle güzel şiirlerinizden dolayı tebrik ederim... Başarılarınızın devamı dileğimle efendim.
Şiirlerinizle kendimi mazinin ve maviliğin deryasında buldum. Hepsi birbirinden güzel ve yüreğinizin özellik sesi hakim... İnternet yolu ile sizin gibi şairleri tanıma ve yapıtları okuma fırsatı buldum. ' Özkan Karaca' ismine bir kaç yerde de rasladım. Gerçekten istikbal vaat eden genç bir yetenek. ...
Şair: Özkan Karaca
Yüreğinden damlayan sızılarla, duygularından taşan kıvılcımlarla şiir sesini güçlü yansıtan ve toplumun değerlerine ayna olan yaklaşımı ile samimi şair. Her gönül eseri yeni bir heyecanların semboli, her kelam ve kelam karalayışı yeni hareket kulvarında şiir sesinin ayak ses ...