Kapkara bir sevdaydı içerimde yanan
Öyle derin kızıl kor gibi
Asılıydı yüzümde hüzünlüce duran
Kayıp etmek seni sır gibi
Ben gidince ardımdan acı söz söyleme
Kırk üç takvim yaprağını savurdum
Dur durak bilmeyen zaman nehrine
İnsan aynı zaman nehrinde hergün yaşlanırmış Ah Herakleitos
Nâmın neden karanlık
Anladım bugün
Oğlum
Aslan oğlum
Göz bebeğimsin
Oğlum
Benim tosunum
İlk Göz ağrımsın
Sevgi ile bakan gözde
Güven vardır tatlı dilde
Hayat denen uzun yolda
Yoldaşın insanlık olsun
Dilin doğru olsun yavrum
Düşününce hayvan insan olurmuş
Düşünmezse insan ne demek gerek
Kainatta insan bir damla imiş
Damlada kainatı görmek gerek
Nerden geldi neydi dünü unutmuş
Bir kere gül kader gel şu garibe
Feri gitti şavkı söndü gör kader
Susuz kaldı bağım oldu harabe
Çiçeksiz bahçeye döndüm gör kader
Bağrım yanar sönmez gamdan kederden
Sayamadım söndürdüğün ocağı
Bomboş kaldı anaların kucağı
Doyurdun da şu köyleri bucağı
Bir gözünü doyurmadın be kanal.
Yaşlı gözle hep ardından baktırdın
Anlamak adımdır mana yolunun
Bilmek son adımdır yolun sonunun
Eyvahla bitmeden Allah kulunun
Ömrü dolmadan kesme ümidini
Bugün doğru derse yarın yanılır
Dağa taşa haykırsam da dinmiyor acım
Aldılar elimden seni kınalı kuzum
Kurusun kurusun yavrum
Sana kıyanların eli
Şehrin en nadide gülü de olsa,
Yeri dolmazmış
Sümbülün, nergizin, menekşenin, kekiğin.
Anladım,
Kırk altı yaşımda.
Ütülü bir gömlekte, kılıfına koyduğum bir takım elbisede, kösele bir kundurada değil,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!