Dertlerin süzgecinden mutluluk emiyorum,
Gülmeyi, güldürmeyi yeniden öğret anne.
Kinler alevleniyor, kavga istemiyorum,
Sevmeyi, sevilmeyi yeniden öğret anne.
Durgunluğu bir gölgede uyuttum
Boyut boyut darağacı büyüttüm
Kardeş bildim, kardeş diye ayıttım
Yerini seç bu yangının içinde;
Söndürelim; elver birlik içinde...
İmanda pazarlık olmaz, bilmezler,
Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar.
Ölür, bir secdeye alnı gelmezler,
Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar.
Gittiğinden bu yana,
Gül demedim, yabana,
Bekledim yana yana,
Yeter artık gel bana:
Tutkunum tutkun sana.
Sağda, solda insanlar korkarak konuşurdu
Kanımın kaynadığı yetmiş küsurlu yıllar.
Kafamda kıyasıya fikirler vuruşurdu
Kanımın kaynadığı yetmiş küsurlu yıllar.
Ayağa kalk yıkılmamak üzere,
Akıllı ol, şuurlu ol yiğidim.
Kuyruk gibi takılmamak üzere,
Akıllı ol, şuurlu ol yiğidim.
Tek başına göçebe, bir ardıcın dibinde,
Mehtaplı şu geceye efsun eklermiş gibi,
Oturdum saatlerce hayal sessizliğinde,
Bir meçhul sevgiliyi burda beklermiş gibi.
Yoksul ölse umursama, yesin var,
Yok be Dünya adaletin yok senin.
Kim diyorsa, külâhıma desin; "var",
Yok be Dünya adaletin yok senin.
Yokluğun içimde derin bir yara,
Ellerim, elini tutmaya hazır,
Hüzünle çöken şu ilk karanlıkta,
Sen ve ben uzakta, ayrı ayrıyız.
Canımızdan vazgeçtik gönlümüzden vurulduk,
Yok yere hiç uğruna kaç kere öleceğiz?
Uçurumlardan geçtik tam zirvede yorulduk,
Yok yere hiç uğruna kaç kere öleceğiz?
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.