Set çek seline
yavaş yavaş ilerle
damla damla birik.
Ak geç ıslattığın kayalardan:
duraksama - uçurur güneş seni.
1.
Tavşan besleyen,
havuç da yetiştirmelidir.
2.
Tavşan besleyen,
Temiz tutmalısın onu -o ince kar örtüsü kadar lekesiz (bembeyaz bir mendil gibi): incecik, ufacık, kırılgan bir biblo gibi o -çok dikkat etmelisin, dokunurken, tutarken, eline alırken.
Çünkü hep daha çok sahteleştin bugüne dek yaşamının anlamına, o günden bu yana -istedin bunu hatta; yalanların daha kolay, daha rahat olmaya başladı, içine girdiğin aykırı durumlarda, ortamlarda, ilişkilerde...
O'ysa hiç girmedi kendine aykırılıklara; aykırı düştüğünde bile (düştü çünkü; hemde sık sık) , hep, kendiydi -koruyabildi kendini; yaralana yaralana...
İşte, sen, yaralanmasını gerektirmeyen bir ortam; temiz, sahici, hakiki bir barınak kurmalısın ona -ferah, dingin, aydınlık...
Bu yoz dünyada, som bir ilişki kurmalısın onun ile -o, çünkü, yaşamının anlamı- idi zaten, ve şimdi de olacak işte...
Odak noktasında onun duracağı o yeni yaşam uzamı, bütün yaşam yönelimlerini değiştirecek: Bir tek ona; onun ile birlikteyken, doğruluklu olduğun sürece, hiç farketmeyecek başka nelere, kimlere, yalan, yanlış, yanıltıcı olacağın -onu, temel doğrun olarak tutup, bütün öbürlerine, ötekilere, sahte maskelerinle gülümseyebilirsin- onun gözlerinde sahici yüzünü gördüğün sürece...
O uğultu
işittiğin-benim bekleyişim
ve senin gelişin.
Benim bekleyişim:
Yapışkan nemin
Bir adım; yere basan iki ayak arasındaki uzaklık değildir, gövdeyi taşıyan bir ayak, ileten öteki ayak - ve, bir önceki ile bir sonrakilerde hep yer değiştiren ayaklar arasında sağlanan sürekli devinimdir.
Yürüdüğümüz yoldaki yerler, yolumuzun yönüne katılır.
Kişinin yükü olmasaydı, yürümeyi de seçebilirdi - Yolun dışına çıkıp gitmeyi...
Yola çıkan kişi, yerle bir olmazsa, bir yere varır sonunda.
sen, çınlattığın yaşam dolu kahkahalarından sonra da uzayıp giden ölümcül suskunluklarınla, bana, hep, birşey haykırıyordun -susmanla bağırıyordun- sessizliğinle feryat ediyordun, birşeyi bana; ama ben anlayamıyordum bunu -hala da, doğru dürüst anladığımı söyleyemiyorum
-zaten söylenecek birşey
de kalmadı
artık:
bağışla
beni-
Orada
beni düşünüyorsun
Hissettim bunu:
Bir şiddetli rüzgar gibi
aşarak tepeleri
geçerek boğazları
Yaşamın, olaylar ve durumlar içindeyken,
birşeyler yaparken, kendini seyretmenin süreci
olacak.
‘Çelişik’ birşey, değil bu; kişiliğin 'gelişen' birşey
değildir ki - ta başından beri (neresiyse o 'başı'...) ,
tam olarak vardır; yaşam boyu da, yaptıklarında,
Özlem, batmış, ama aydınlığı hâla süren güneş gibidir-
bu yüzden akşamüstü saatleri, hüzün saatleridir.
Özlemin ayrılmaz ikiz kardeşidir hüzün:
kendi kendilerini çelen iki duygu olarak, hep,
biribirlerini çekerler-
Özlem hüzünsüz edemez; her hüznün de,
Yaşamın, kendi kendine ağırlık haline getirdiğin
şeylerin altında ezilmenin süreci olacak.
Yaşamı 'hafifçe' yaşayabilseydin, yaşamın olayları da
uçup giderler, sana yük olmazlardı - ama o zaman da,
uçucu, boş olurdu yaşamın. Bu yüzden, yaşadığın her
olayı 'ağır'laştıracaksın; ki uçup gitmesin, omuzuna
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!