Bitmez yasımız, içte kapanmaz yaramız tez,
İnsanlar ölür, bir koca tarih olan ölmez!
Solmaz o beniz, yok, o bakışlar yine mavi,
Lâyık onu tutsak biz ilahlarla müsavi.
Göğsünde bu yurdun tütedurdukça ocaklar
Eksilmeyecektir ona kan ağlayacaklar.
Ellerde dolaşan bu siyah sancak,
Göklere yükselen bir âh olmasın!
Doğru mu bu kadar ye’se kapılmak,
Korkarım, bu matem günah olmasın!
Milletin kalbinde yer etmez keder;
Büyük küçük her ferdi asırlarca bu yurdun
Emekleyip dururken köhne izler üstünde;
Sen o kartal pençenle tutup bizi uçurdun
Aşılamaz ne dağlar, ne denizler üstünde.
Kurur senin nurunla izleri gözyaşının,
Düşmanları titretir çatılışı kaşının.
Boğazın her yeri bir parça değişmiş şimdi,
Yine Çengelköyü lakin öyle!
Bahçeler, bağlar, ağaçlar, evler...
Yine sessiz, yine sakin öyle!
Elli yıl köyden uzak kalmışken
Tanıdım: İşte benim doğduğum ev!
Bütün şehir nihayetsiz bir nur içinde
Kış mehtabı daha parlak, daha lekesiz
Ne buluttan bir eser var, ne bir küçük iz
Gülümsüyor gibi sema sürûr içinde
Şu saatte kesilmemiş henüz gözyaşım
Gidiyor, rastgelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine!
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla.
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
İhtiyar ansızın içinden coştu,
Galiba o akşam biraz sarhoştu,
Dönüp karısına dedi gizlice
Beni seviyorsan gönülden eğer
Sözümü kırmazsın işte bu sefer
I
Baygın bir ihtizaz ile bîhûş akar dere
Sahillerinde kızlar uzanmış çemenlere...
Narin dudaklarında mücevher piyaleler...
Açmış kuz-caklarındaki aşüfte laleler...
Kollektif bir metindir yeryüzü söylenen her söz, yazı ve şiir o büyük metnin bir parçasıdır