İNSAN toplumumuzda öylesine önemsiz görülmekte ve bu öylesine içselleşmiş ki, kimse ne yaptığının ne söylediğinin farkında bile değil...
Her kazada ve her ölüm olayında TV veya basında, haberleri ve yorumları dinlerken dudaklarım uçukluyor.
Daha 18’inde gencecik ve güzeller güzeli bir kız sayın seyirciler...
Sayın sözü de basın kurallarına göre zorunluluktan kaynaklanmakta,
Görevlilerin içten söylediği bir şey değil, görev icabı...
...nişanlı imiş, on beş gün sonra düğünleri olacaktı...
...bir evin bir oğlu... veya bir evin bir kızı...
...terhisine üş gün kala şehit olmuş...
Malı, parayı, karı insanın önüne geçiren zihniyetin köklerini buralarda aramamız gerekmez mi?
Bu yüzden, üç beş kuruş daha ucuma maliyet için, insanlar gözden çıkarılır. Ardında dökülen gözyaşları aldatmacadır.
Üzüntü duyan gerçek sorumluluk sahipleri, hataların üzerine gidip hemen düzeltmiyorlar ise inandırıcılıklarını kaybederler.
Ya da Veysel Karani Demir gibi, bağlı bulunduğu uzantısıyla değer kazanıyorsa, ciddi ciddi düşünmemiz gerekir.
Görüldüğü gibi insan olmanın, insan olmaktan dolayı bir değeri yok.
Kölecilikten gelen zihniyetle, yani mal olarak, ya sayısal olarak, ya işlevsel olarak, ya sembol olarak...
Askerse, askerliğin ilk ve son günleri değil de ortalarında ölürse
Üzülmeye değmez...
Yaşlıysa, yaşlı olduğu için, bir ailede birden fazla ise, fazlası için,
Güzel değilse güzel olmadığı için, ya da özürlüyse özürlü olduğu için üzülmeye değmez. Ya da çok üzülmeye değmez.
Demek ki, insanların bazı özellikleri pekiştirilmeden ölümlerine bile üzülemiyoruz.
İnsan kendi gözünde kendisine bu kadar önemsiz görülüyorsa, barış mücadelesi de boşuna... Elbette o zaman ‘’can malın yongası olur.’’
Bahçede arabası olduğu için, çocuklara oyun oynatmayan zihniyet buradan doğuyor. Bu yüzden ‘’sofradaki yeri öküzümüzden sonra geliyor.’’
Bazı konuları ince eleyip sık dokuyan, haberci, yazar, çizer ve yorumcularımız, neden insana gelince bu kadar sıradan davranır?
Bu insana yapılan en büyük saygısızlık değil mi?
İnsan unsurunu küçümsemek insanın ta kendisinde öylesine içselleşmiş ki,
Balığın deryanın farkında olmaması gibi, biz de farkında değiliz.
Böyle davranışlar ırkçı, dinci, milliyetçi ayrılıkçılığın temel taşlarıdır.
Bu temel taşları ortaya çıkarmadan, üst yapısıyla mücadele etmek bizi başarıya ulaştırır mı?
Koca ağaçların meyvesinden yere düşün küçük bir tohumdan meydana geldiğini unutmayalım.
Bu gün bizleri gözyaşlarına boğan şiddetin, savaşların da tohumunu buralarda aramalıyız.
İnsana değer verilse bu kadar büyük mezalimler olur muydu?
Başkalarına layık gördüğümüz her kötülüğün, bir gün bize de başkaları tarafından layık görüleceğini unutmayalım.
Ve bilelim ki, yaptığımız her kötülük, kendimize yapılmıştır.
İnsan tek başına insan olamaz.
İnsan tek başına gelişemez.
Kayıt Tarihi : 5.1.2009 23:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)