Hasretini Tekirdağ' da bırakıyorum.
Bir martı saatinde,
Arkamı Rıhtım kafe' ye dönerek,
Bir simit ve bir çay' a sayıyorum seni.
Felaketini haber ediyor radyolar.
Ve Kadıköy iskelesi Firavuna teslim,
Gözlerinden bir eser kalmasın bana
Karanlıkta üşürsün
Gökten yıldız kayar
Vede kanar gece
Oluk oluk ıslanırsın
Gidişinin ardına bakamadım ne yazık,
Oysa cesedimin serildiği musallamdın sen.
Bir ömür soluğumu kesen,
Sadece gözlerime bak
Başka bir şey istemiyorum
Enkaz bir kalbim var dünden kalan
Aşk için işlediğim bütün günahları kutsal sayıyorum artık, yağmalanmış şehirler, hüzünlü güller yüklenerek, müebbeti olduğum cemaline kendimi hapsetmeye geliyorum. Ruhumu yaktım önceden ve şimdi hasretinle kurtlanan cesedimi saçlarına sarmaya geliyorum. Dün, bugün ve yarın ne kadar varsa aşka dair yaşanacaklar, hepsini gece yarısı hasretlerine yoldaş ediyor ve tüm sevdaların ağırlığınca yürüyorum sana. Kuşatmadaki düşlerimi ve baskın yemiş hayallerimi onurumu, haysiyetimi yerlere atarak azad ettiriyor ve her şeyi göze alarak lanet olsun işte boyun eğiyorum sana. Bakışlarımın ardında bakışlarını okşayarak, ne fırtına ne boran hayalinin pusulasıyla ayaklarına sarılmaya geliyorum. Kimliksiz, utangaç, güçsüz sevdamı acı ve gözyaşına atarak, kıyılarına yaklaşıyor ve bir yosun olmaya razı oluyorum. Artık kimsenin olmadığı uçsuz topraklarda maviyi kırmızıya boyayarak bekliyor ve seni kutsal biliyorum.
Sanki iki dirhem sızıda bana damlamıştı.
Ilıman iklimlerin bana yazdığı satırlar vurmuştu yüzüme.
Ve ne kadar '' sen'' olmuş ruhum dedim boşluğa, benliğini arayan bir çöl aslanı gibi.
Akşam sefaları açıverdi sonra ay göğe açılmamışken,
Lakin; dilime dolanan felsefi satırların kocaman cümleleri,
Kaybolduğumu kulağıma haykırıyor
Yüzümü gece laciverdine buladığım bir zamandı, pusuya düşürüldüm. Yalnızlığın şarapnelleri sabahın ağırlığıyla saplandı yüreğime. Oysa ne masum uyanışlarım olurdu, özlem hiç anlaşılmazdı.
Sevdalıklar dillerine dolamış, okurdu türkülerini. Ayrılık ve akabinde hasretlik böyle yakarmı yüreği sevdiğim, kanın pıhtıları içinde boğarmı. Ben senin için hayaller çalardım yoksulluğumda, şiirlerden tuvallere resimler çizerdim. Ah o gözlerin, erciyesin karı gibi içimde çağlayan ah o gözlerin, benim en sancılı tarafımın yaralı yanı, ah o gözlerin..
Yinede sen diyorum. Bakma bitti dediğime, uzaktan dokunuyor kemanın sesi. Yolların doldurduğu kahvemin telvesine, cemalin hükmediyor, yüzüme zülüflerin dökülüyor. Bakma bitti dediğime, avuç içlerim terinle boğuluyor.
Gözüm alabildiğince uzaklarda, alın düşermi bilmem ama teninin sıcaklığına susuyor hücrelerim. Saat sabaha vurgun var, gölgem azabı yoklamakta ve bir ağıryaralı vefa var. Bakma bitti dediğime.
Doğumumdan ihtiyarlığıma giden yolda, senin gölgende sakladığın azraili, görmedi ömrümün hiç bir deminde.
Hücrelerime düşen hayat parçası..! Ömrümün adandığı büyük mucize..! Cennetin suyuyla yıkanmış mis kokulu sevda..! Nefeslerimde kalbime düşen heyecan..!
Ruhuma azap bıraktın ve ben o azaba sahip çıkıyorum sen koktuğu için. Seni unutmam için dağlıyor beni, katettiğin kilometreler ve ben binlerce yıl uzaklara gidiyorum.
Artık olmayacaksın, kokun olmayacak bunda sonra, bende bıraktığın izlerin olmayacak.Sen olan her şeyi, sen başka kollara bıraktın ve bende bırakıyorum senli düşleri. Sen bana çok ağır geldin, ruhumun çektiği acılar, bedenime dar geldi oysa ben yalancı gülüşlere kandım. İçin rahat olsun, herşeyin bedelini ödedim.Rahat ol, yapman gereken bir şey yok, tahribe dayanamadı yüreğim ve azad ettim ruhumu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!