Bıldırın kuzusu kara koç olmuş,
Beri gel sesine gurban olduğum,
Yaylalar boşalmış şehre göç olmuş,
Geri gel sesine gurban olduğum.
Kimseler anlamaz naçar halinden,
Göğsümü zorlayan kim galiba bu bir kâbus,
Uykumu fırsat bildi rüyamı yırtan casus.
Beynimde durur hala ince düş kırıkları,
Başıma çorap ördü feleğin çıkrıkları.
Gönül yükün nede ağır,
Taş kalmamış yüklenmişsin,
Mevsimlere borcun mu var,
Kış kalmamış yüklenmişsin,
Ağlayana umut musun,
Soğuğun harman olduğu,
Bir ocakta,
Cennet mekan bir kucakta doğmuşum,
Sorsanız “ne anladın”
Herkes kadar
Geçiyor, zamanla bütün yanıkların acısı.
Geçiyor diye, hergün illa yanmak mı lazım?
Geçiyor, zamanla bütün yanıkların acısı.
Velakin; O acıyı anlamak için, Yanan'la yanmak lazım...
Geçirmek için acıları,merhem lazım,
Merhemi sürecek dost lazım dost! ...
Bana kaldı demek ki bu öksüz mazlum dava,
Bu kurak sahrada ki bu kasvetli loş hava.
Bana kaldı demek ha!
Kulaklarıma inat tamtam çalan darbuka.
Ve benim artık bu gam,
Benliğimi bağlayan bu insafsız abluka.
Dünya denen iki hece,
Neyi varsa göz içinde.
Sonrası çetin bilmece,
Gücün varsa çöz içinde.
Her şey bir sebebe gebe,
Seni düşündüm,
Yarı kör yarı baygın,
Külrengi akşamüstü,
Ve kızıllanan yüreğimde,
Ve hasretin
En yoğun zirvesinde,
Güneş düştü dibine gece bir dipsiz kuyu,
Gözlerim çok özledi ninnili bir uykuyu.
Çokmu uzaklardadır kereta çocukluğum,
Tadı kalmış ağzımda bisküvi üstü lokum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!