dönmelisin karanlıklardan
kuytulardan çıkmalısın artık
çıkmaz sokaklarda dağıtma bulutları
asma umutlarını çengellere
uzat ellerini ellerime
çıkarırım seni karanlıklardan
hazan mevsimi hüzünlü dudakların
uçuşmuyor saçların
yanıyor
puslu bulutlar asılı gözlerin
şiir okudum yüzünde
Karanfil olsam bahçende
Koparıp koklayamaz mısın
Pencerende güneş olsam
Tutup perdeni açamaz mısın
Kaldım buralarda yapayalnız
gözlerin
süzülen aydınlıkta
usul usul
kımıldayan yeşil bir böcek
esen saç
Bizim mahalleye gelmişsin geçen gün
Arkadaşlarıma sormuşsun beni,
biraz utanarak, çekingen
İnce ince çizgiler varmış alnında
Lepiska saçlarına aklar düşmüş,
gözlerinde nemli bulutlar
aynalar göstermez beni bazen
dostlarım tanımazlar
kimsecikler farkımda olmaz
işte böyle zamanlarda ben
çeker giderim hazanlara
gecenin içine saklanırsın
beklersin telefonları
çalmaz
ağır korkular içinde
çaresiz
çıkmaz sokaklarda kalırsın
BALIKÇILAR
Unutulmaz o çocukluk günlerimizin
anısına, bütün arkadaşlarıma ithaf olunur...
Havva Ebe, ineği sığıra saldıktan sonra, Ömer’in uyuduğu odaya girdi. “Ömeer, haydi kalk, ne yatıp durun, öğlen oldu dışarısı” dedi. Tandır evine geçti. Çay bardaklarının şıngır şıngır sesleri geldi. “Haydi kalk” diye yeniden seslendi tandır evinden.
Sevgili kardeşim Nedim,
Doğanın fışkırdığı, her tarafın yemyeşile kestiği, bin türlü börtü böceğin bir garip telaşın içinde olduğu şu mayıs ayının 5. günü (05.05.1980) sabahın alacakaranlığında yatağından kalkmış, göğsünü sabah yeline vererekten sabah namazının abdestini almış ebem.
Namazını kıldıktan sonra, ineğini sağıp sığıra salmış. Eve çıkıp derlemiş, toplamış etrafı. Evi süpürmüş. Yatakları filan düzeltmiş. Odaları düzenlemiş. Sonra da, “Varayım Dudu Ebe'nin gelininin yanına gideyim” demiş, kendi kendine. Kalkmış sizin eve gelmiş. Kâh yatmış uyumuş. Kâh kalkmış konuşmuş. Dereden tepeden. Köyden şehirden. Oğullardan kızlardan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!