Sararmış yapraklardan,
Toparlanmış varlığım,
Hüzün dolu bir Ekim sabahı,
Güneşin küsüp,
Karanlık yorganına sarıldığı,
Bir akşam,
Elveda dediğim bu son limandır,
Bu son ufuklardır, bakıp gittiğim.
Hasretler ardımda, önüm ummandır,
Bu son gemilerdir yakıp gittiğim.
Ömür kaç lahzadır, sor kelebekten,
Dağ gibi ol diyorum yüreğime,
Dağ gibi,
Sessiz ama görkemli,
Sessizligin düşmana korku salsın,
Ürpersin kenarından geçerken namertler,
Titresin gulyabanisi, ağyarın.
Haberimiz yok etrafımızdan,
Gönülleri yakan hüzün,
Gözleri yaşartan acıdan,,
Haberimiz yok,
Okşanmaya muhtaç
Ağlamak?
Adem’in yüreğindeki hasret,
Havva’nın gözündeki yaştır.
Nuh’un gemisini taşıyan derya,
Nemrud’un ateşini söndüren damladır.
İbrahim’in İsmail’e olan sevgisi,
Salıverdim ruhumu,
Sırılsıklam, sulara,
Eledim umudumu,
Derince uykulara.
Afakta ayaklarım,
Suladım gözyaşlarıyla,
Umut çiçeklerini,
Yanardağ bağrında,
Volkan oldu yüreğim,
Köpürdü lavdan nehrim.
Ama eritemedim.
Bitince kavgalar, boşalır meydan,
Kimseler görünmez gözüne artık.
Gider bir yana dost, bir yana düşman,
Bakılmaz olursun yüzüne artık.
Sözün söz olduğu yerde susarlar,
Kan damlıyor kanlarım.
Can veriyor canlarım.
Direksiz ordalardan,
Çöken hanumanlarım.
Gurubda bir zeval, ömür güneşim,
Yorulmuş kalmışım biliyormusun?
Nerde yarenlerim, kavim kardeşim?
Darılmış kalmışım, biliyormusun?
Issız çölün garip yaprağı gibi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!