Ondört yaşındaydım daha çocuktum
''Hayat nedir'' diye sormuştun usta
Büyümüştüm ama yaş‘en küçüktüm
İçimden geçeni görmüştün usta
Sen öğrettin bana kavga etmeyi
Oğullar Memoş’um size emanet
Bu sözümü tutun, çıkmayın n'olur
Etmedim ben size asla ihanet
Gariptir, boynunu bükmeyin n'olur
Alacağım kaldı dünyadan alsın
Öldü gitti bizim vatandaş Rıza
Yaşarken düzeni alkışa tuttu
Yaşaması suçtu, her günü ceza
Derisin yüzeni alkışa tuttu
Yıllarca yaşadı kısık sesiyle
''Zaman, devran nasıl? '' diye sorarsan
Bir gün öbürüne uymuyor beyim
Baharlar üstüne hayal kurarsan
Gönül aşka dalıp aymıyor beyim
Medet bekleyen var şöhretten, şandan
Sorarım... Velakin sende bilmezsin
Doğu nerde, batı nerde İstanbul?
Dökmüşsün yüzünü neden gülmezsin?
İyi nerde, kötü nerde İstanbul?
Ağlamış, sızlamış giryan olmuşsun
Meclis-i alide bir cılız uşak
Hileyle herkesi utar soytarı
Bir elinde yorgan, birinde döşek
Kralın yolunda yatar soytarı
Un sererdi ipin, damın üstüne
Koltuklarda cansız cisim çoğaldı
Kişilik kayboldu, isim çoğaldı
Söz ehli Yunus’a söz verilmiyor
Meclislerde Molla Kasım çoğaldı
10 Ocak 2015-Gaziantep
Ey âdem! terk edip dünya malını
Kazançtan geçersin, kardan geçersin
Düşünür durursun garip halını
Sahibi olduğun vardan geçersin
Haberler beklersin telli turnadan
Kutlu menzildeki yolun yolcusu
Bizim bu dünyada neyimiz kaldı?
Posta oturtmuşlar laf davulcusu
Bizim bu dünyada neyimiz kaldı?
Bazen hayır vardır bazı şerlerde
Bir sarsıntı baş gösterdi özlerde
Madde değil mana ne âlemde dir?
Üzüntü boy vermiş gelin kızlarda
Ellerinde kına ne âlemde dir?
Zaman gergeflere çile dokuyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!