Devri geçti derken Salim ağanın
Avradı konuşur, itleri havlar
Ederini bilmez kuru soğanın
Kâhyaya danışır, itleri havlar
Zulmederdi köye devran sürerken
Merhaba...
Ben belli bir ölçüye sahip olmayan görünüm itibarıyla bir adet ÖMER KARA...
Hayata Kahraman Maraş-Pazarcık’tan katılıyorum. Kim bilir; belki rızam alınmadığı halde doğduğum için, belkide başka bir seçeneğim olmadığı için herkesin farklı yorumladığı hayatı yaşamak zorundayım.
Getirdikleri götürdüklerine mukabil mi? bilmem; zaman bir insanı en iyi ustadan bile iyi işleyen bir kavram iken eğer bir an önce bitmesi isteniyorsa veya giden zamanın geri gelmemesi için insan içinden sessizce dualar ediyorsa orda normal olmayan bir şeyler saltanatını kurmuş kararlı bir şekilde sürdürüyor demektir. Gençliğin kendi ihtiyacı olan değerleri ayağının altında çiğnerken boynundaki boyunduruğu hürriyet halkası sanması maalesef yasaklara ve yanlışlara esir olduğunun idrakine varamaması insanların parayı değil paranın insanları yönettiği bir devire geçişin temelini oluşturmuştur. Kendi uyuması ile tüm dünyanın gaflete düşmesini sadece ve sadece varlığı ile becerebilen bir toplumun fertleri olarak bunları hissedemiyorsak bir hayal âleminde gezdiğimizi söylemek en büyük realistliktir.
Buradan herkese selam ederken az sayıdaki insanın samimiyetini basit bir teşekküre hapsetmek istemiyorum....
Tensiplerinize...
Cismimi düşünüp kalıp merakta
Aklını yorarsan işte ben buyum
Damla damla süzülürüm firakta
Gözlerde ararsan işte ben buyum
Yedi sultan üstü, şöhret şanlıyım
Doğduğun gün sana yalan demişler
Gerçekten de öyle yalansın dünya
Hırsızsın, umutlar çalan demişler
Cananı canından çalansın dünya
Hiç saydın mı kaç bin hükümdar gördün?
Feryadım göğe ağdı
Vay benim hallerime...
Dağlarıma kar yağdı
Vay benim hallerime...
Bülbülüm güle düşman
Şu dünyaya ilim biçar kalıyor
Gözün görmediği her şey sır gelir
İnsan bazen düşkün, naçar kalıyor
Zamanı anlamak akla zor gelir
Kimini çilesi boyundan aşar
Damarımda akan kanım kurudu
Yapraktım, dalımdan düştüm, soldum oy! ...
Bedenim sağlamda ruhum çürüdü
Istırabı kucağımda buldum oy! ...
Yürüdüm yolları sona ulaştım
Gardaş! Tuz kurtlandı, katık bozuldu
Ayrana mı, yayığa mı yanayım?
Kargalar av için yola dizildi
Tavşana mı, geyiğe mi yanayım?
Genç kızlar hippiyi serdar ettiler
Eşkıyaya mekân oldu bir zaman
Aktı yüreklere doldu bir zaman
Yenildi zamana, uslandı dağlar
Çıktım yücelere sılaya baktım
Yanık yüreğimden türküler yaktım
Mübarek şehirdi yedi tepeli
Şimdi bataklığa düştü İstanbul
Kızı pantolonlu, oğlu küpeli
Şen ol ağam, şen ol! Coştu İstanbul
Gözyaşını döker Halice Eyüp
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!