Düştüğü çamurdan usulca kalkarak
Kadere bir sitem eyledi İstanbul
Yaktı gemileri, kendini yakarak
Bir isyan şarkısı söyledi İstanbul
İntihar etmeyi ne kadar istedi
Zaman ateş olmuş yakıyor seni
Bu yangından sön de ağla İstanbul
Moda cephe almış yıkıyor seni
Gel kendine dön de ağla İstanbul
Geceleri geçtin sabah boğuldun
Tutunduğun aşkın kirası sende
Boşa ah-ü figan eyleme gönül
Bütün insanlığın yarası sende
Derdini yabana söyleme gönül
Aslı kötü olan seni ne bilsin?
Zalimlere karşı çek kılıcını
O namert boynuna çal be İstanbul
Dünya’ya yeniden göster gücünü
Zamandan yerini al be İstanbul
Riya çamuruna düşüp batmışsın
Yıllar yılı şu Dünya’ya
Gelen ağlar, giden ağlar
İnsanlar gün saya saya
Ruhu çürü, beden ağlar
Yoldaş olup çile, sızı
Ey yar!
Ne sana geldim, ne kendime döndüm
Yürüyorum kayboluşların arkasında,
Gözlerim yorgun, gözlerim dalgın gözlerim bir hazretin girdabında
Nereye kadar bu gece
Bu hasret kaç hece
Ben çocukken esir aldılar köyü
Her gün bir baş yerdi bizim domuzlar
Lağımda, derede içerek suyu
Ahırda taş yerdi bizim domuzlar
Lider emir verir dinler gerisi
Ben çocukken bizim garip ellerde
Taşlar bağlı, itler seyip gezerdi
Yalanlar yaşardı zerrak dillerde
Dil sahibi ‘hak hak’ deyip gezerdi
Ben çocukken bir başkaydı havalar
Bugün ben düşümde şah-ı Merdanı
Bir heybetli aslan donunda gördüm
Elinde Zülfikar, yıkar meydanı
Hayber kalesinin önünde gördüm
Bu zulme ortaktır görüp de susan
Yalnız sen değilsin, ve senden öte
Benim sende arzumanım kalmadı
İnadım tükendi bu günden öte
Benim sende arzumanım kalmadı
Sultanlar başına taçsan banane
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!