Olcay Arslan 2 Şiirleri - Şair Olcay Ars ...

Olcay Arslan 2

Sen...
Gözlerimin sakladığı sır…

Ben...
Ellerinin unuttuğu iz...

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Ruhunun kenarında papatyalar açıyor hâlâ.
Saçlarını tararken sabrını da tarıyorsun.
Aynadaki kadın senden özür dilemeli, sen ona fazlasın.
Kimse fark etmiyor, sen susarak gülüyorsun.
Yalnızlığını parfüm gibi taşımayı öğrenmişsin.
Kimse anlamıyor, yalnızlık bile sende zarif kokuyor.

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Bugün, Asel Lina’m dört yapraklı bir çiçek…
Rüzgârı maviyle boyanmış masal defterimde…
Gözleriyle gülümsüyor gökyüzüne…
Eski bir şiirin kıyısında…
Kızımın sesini dinliyorum:
- Babacığım, dünya neden pembe değil hep?

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Bir daha yaşasaydım bu lanet olasıca hayatı.
Daha az kasılır, daha çok gevşerdim.
Hasta olunca kıvrılıp yatardım usulca…
Yatağa girmeyi ayıp sanmazdım.

Ben olmazsam dünya yıkılır zannına...

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Eski bir dolabın içinde sakladım gülüşümü.
Yanına bir çift çorap, şiirler koydum.
Gün batımı, saç uçlarımdan sarkıyor.
Ruhumun raflarında toz tutmuş “sen”ler var.
Kalbim, sobada unutulmuş portakal kabuğu gibi kokuyor.

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Gece geç saatti.
Mutfağın ışığı yanıyordu yine.
Kadın, ocağın başında bekliyordu.
Çay demlemişti.
İçmeyecekti biliyordu ama demlemişti işte.
Alışkanlıktı bu, umut gibi…

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Biraz geç kaldım hayata...
Otobüsler kalkmış, sokak lambaları sönmüş.
Bir tek ay kalmış gökyüzünde...
O da benimle konuşmuyor.
Ben ki sustuğum yerden başlamıştım kendime...
Herkesin bildiği o yanlış yerden.

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Ev, sessizce uyanırdı sabaha.
Henüz hiçbir sabah küflenmemişti özlemle.
TRT'de başlardı Susam Sokağı.
Saat yediydi, dünya hâlâ masumdu.
İstiklal Marşı’yla kapanırdı ekran.
Çocukluğum saygı duruşunda beklerdi.

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Kadın dediğin....
Çayın demi kadar koyu olmalı.
Sokağın tenhalığı kadar sessiz.
Bazen yakar insanı ateş gibi.
Şiirin tam ortasından vurur seni

Devamını Oku
Olcay Arslan 2

Avluda oynuyordu çocuk...
Oyuncaklarıyla değil dizindeki yara kabuğuyla...
Soyuluyordu sabırsız bir zamana.
İçinde şişmemiş bir balon vardı hâlâ.
Kırmızı ipi dolanmış parmaklarına.
Yetimlik oturuyordu sessizce.

Devamını Oku