Ellerine âşıktı tüm renkler.
O ise rengârenk ellerine.
Vermek için kırmızıyı bir güle
aşık bir adamı çizecekti
sevdiğinin kadının gözlerinde.
Yıldız kaydırırken gözlerinde güpegündüz geceye inat
Kurumuş çeşmeye benzeyen şu göz pınarlarıyla bak
Unutmuş sanki altın çağıdır aslında her nefes yaşamanın
Bir insan nasıl susturulur dili çözülmüşken acılarının
ve bir adam nasıl gömülür acılarına böyle diri diri
Cıgara üstüne hüzün sararken
Kamyon yükünü boşaltır gibi akşamları
Unutmuş nasılsa
Güneş kadar sabah umutları
Akşam yine aynı akşam
Kışın erken gelir sade karanlık
Yüreğinin heyecanı sanırdı,
titreyen ellerini.
Okuduğu kitaplar da olmasa,
unuttuğu açlığa mutlak isyan ederdi.
Her sese kulak kabartıp içeriden,
koşardı,
aklımı ısıran hatıralar düşerken geceye
canımı değil ama
vicdanımı acıtan tiyatro şimdi zaman
tekrarı bu kadar mı kolay oynanır sahnede
aklımı ısıran gölgeler..
canlanıyor tekrar düştüğü yerde..
hüzünlü bir akşamın arifesinde
tutkallı kağıt gibi sözlerin
Ve haber veriyordu gözyaşlarını
katran karası gözlerin..
ey hallaç
kalbimi aldım elime kalem gibi yazıyorum..
sen aldanma herkes gibi yazıyorum sandığından..
havaya savuruyorum
kurtulmak için ağırlığından..
kapısız umutlara sıkılırken yumrukları hamalların
yürümez yükünü bilmeyenlerin yolunu
her yolcu sırtında yoksunluğunda aşkın yorgundu
her gelene söyler şarkısını şimdi;
aşk, dikeninden kaçmak değildir sarmaşığın
zevkidir kucaklamak biteviye tırnaklayan acının
nasılsa can çekişmesi közlenmiş ateşin
biliyorum artık annem gibi bekler beni geçmişte
aklımı alacak gibisin..
bitmeyen bir dilde gece
ve yıllar var bıçak yarası izidir hasretin..
hırsıza ver çalmasın diye yazıyordu felsefe kitapları
kitabi isteklerim olmalıydı aşka dair
vuslat, umut ile hayal arasında gel-git yaşıyorken
şeytana uyuyordu hep aklım
ben, sen bana vermeden önce
senin kalbini çalmak niyetindeydim..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!