harabe bir hayatın enkazı altında değerli bir taş gibisin...atam ademden kalma bir evin enkazındasın sanki...o kadar değerlisin ki havvanın sevgisine eş ilklerdensin...
seni sevmenin burukluğu ekşimsi bir zamandan tad almaya benziyor...yanı başında elma şekerleri pamuk şekerler dururken hemde...memnunum en az adem kadar...cennetten sürülmesi olmasaydı belki biz olmazdık burda...banane ki elmalardan pamuklardan...ben memnunum limoni aşkımdan...
bir sabah hengamesi işte...çok görme be sevgili bu bağlantısız sözleri...bir mozaik gibi gör ve freks gibi resmet...
viranlarımın tuğu...pamuksu devletim benim...seni fethetmek tarihe sığmaz...yazmaz herotod bunu...ibn battuta çıkarır mürekkebinden bu rengi...
öyle bir otağki seni beklediğim yer...cengizhanın filleri bile az gelir onu çekmeye...sevgiyle karışık şehvet yüklü çadırımız...leylanın aşkı ferman kalır yanımızda...
gel...gel...aklın tarihinde bir tek isim var....sen sen sen...
denizler safsatalansa...kayalar böbürlense...yaşanacak yer kalırmıydı ki...ırmakla göl,dereyle baraj aynı düşünse...delirse...yutulmadık yer kalırmıydı ki bize...
vucudlar sönse...rahimler kurusa...ağızlar yamansa...yaşamak için sebeb ne olurdu ki...
gaybtan haber veren bir cinle geleceği fallayan bir mediuma bu soruları sorsaydım bana şunu derdi sanırım:kimi seviyordunda kavuşamadın?
bir karaçam ormanında gözlerim gezinmekte
ufacık bir alan ve çimenlik üstü muhabbetlerdeyiz senle
uykun kirpiklerin yerine bir çam altı salıncağında
Birşeyler olmalı
Beni sana yaklaştıracak
Kıl kadar ince
Taş kadar sağlam
Yosun gibi
Ateş ve suyun naralarına aldırmadan
ben sana mecburum diyen şair ile ırakların yakınımdır diyen köy delikanlısının sohbetlerinden çıkan sonuç henüz noktası konulmamış aşk cümlelerinin virgüllerinden biridir sadece...sevmeyi, başka bir dünyanın mahkumuyken yönelim dışı bir yüze asanlar böyle diyor diye düşünme...belki sen ve ben bile o cümlerden birinde geçen küçük bir hecesiyiz...bence oraya ait olan hecenin iki harfinden biri olmak herkese nasip olmaz...okunmak, o sevgi cümlesinde bir kelimenin mimarı olmak, böylesi bir aşkta nasip olmuşsa bana; katran kokusuna bezenmiş bez parçası gibi kimsenin göremediği renge sahip olmaktan mutluluk duyarım...saklı kalmak bazen kötü görünmek kötü kokmak değil midir insanlar arasında...katran ben bez sen....işte öyle...
Seni her sabah elimle koymuş gibi yastığımın başucunda görüyorum
uyandığımda saçlarımın arasından süzülüp gözlerime sızman
ve oradaki kanımdan aldığın sıcaklıkla kendini yüreğime taşıtman damarlarıma
Günlerden salı ve zamanlardan sabah
bir güzergah yapayım güne senle
bu ne hüzün bu ne hışım
duygular yırtık
akıl virane
umutların eski boyaları çatlamış binbir yerinden.
kayıt dışıyım zamana...hayat sepetinde yok ruhum...sanki göğün vazosuna konmuş solgunum...varım desem işaretsiz yokum desem varizsizim...birileri dokunsa birileri laf atsa anlıyacağım yaşadığımı...ben senin gazabına uğramış aşk mahkumuyum..
dün aklımı çatıya çıkardım...ruhum aşağıda kaldı...gezindik şöyle bir...kutulardan döküln kendimdin hep...başka insanlarla süslü...değişmiş yolları yıkılmış binalara girip çıktım...adı değişmiş kafelerde salep içtim...masa kültürü bitmiş şaraplar döküldü üstüme...kaybolmuş çeşmelere dayadım ağzımı...kaçamak köşeleri devirdim yine...gayretsizce çekildim sonra...ruhuma seslendim gel diye...kendini tv ye vermişti aptal...yaşadıklarını izlemeyi bırak...yaşatmayı bak...
Sümbül ki bir dağ yamacı güzeli
Çiğdem ki nemli otlakların gamzesi
Manolya ki en büyük saksılarımın sahibesi
Gül ki -sensin-; üstüne konan bülbülün katilisin...
2002,Isparta
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!