ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ

ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ

Ayhan Işın

bu gün düşümde sen vardın bir de ben saçı sakalına karışmış.... yağlı paltosu yırtık yamalı yüreği ile ben... soğuk kar ve kış gözlerimi kapadığimda o soğuk sesinle seni sevmiyorum diyorsun... git artık... puhu kuşları ötüyor damsız gökyüzünün mavinin koyu laciverte döndüğü ovalarında....biraz daha sarılıyorum yorganım kirli kokmuş paltom... yağmur kara dönmüş...sesizlikte puhu kuşları gök kubenin sesizliğini git git dercesine yırtıyor...sesizlik boğuyor beni soğuk, aldırmıyorum... arada karlar savruluyor bir deli rüzgar var içimde...gözlerim kapandığında sen yine karşımda o buz gibi sesinle git diyorsun...alıntılar bırakmıştım sana her yağmurlu kelimede karşına çıkacaktı mesajlarım...belki erken belki geç mutlaka benden bir dağ esintisi gibi yüreğini sızlatacak mesajlarım...işte kaderin kaderim oldu... ben istedim ben seçtim hatta yalvardım yakardım, tehtit etim... sen yaşamayasın diye... git deyeceğin günü bildiğim halde... işte aşkın aşkımın büyüklüğünü bir gün anlarsın diye...ciğerlerim hırıl, hırıl, soluk almam daha da zorlaştı.. şimdi ciğerlerimde bir çocuk büyütüyorum... ismini sen koydun o soğuk sesinle üç kez fısıldadın kulağına ben ezanlarını okudum sen ismini koydun Git çocuğu... senin saf yağmur damlalarınla...bir nehir oluyor... ciğerlerime akıyor...git çocuğu besleniyor, büyüyor içimde sen her düşüme geldiğinde... sen hala buğulu camda papatyalar çiziyorsun...ben yağmuru kara dönüştürdüm...üşümüyorum inan artık... hep derdinya sakalı çok karizmatik oluyorsun diye... işte bin defa şimdi öyleyim sacımı hiç kesmedim sakalıma hiç bıçak deymedi... ama hala gözlerim mavi...bir kurtun nefesindeki hırıltı gibi aldığım her nefes içimdeki git çocuğunu biraz daha büyütüyor... ciğerlerimin yüreğimin acısı işte orda o çocuğun şekilsiz kara lekesinin bedeninde... bir gün kendi kendime okuduğum belaların bedelini ödetecek bana... çektiğim acıların bin katını umarsızca ciyerlerimde patladığı zaman, Git çocuğu... tüm bedenimi saracak acılar içinde gideceğim bu dünyadan.. sana yağmurla ilgili alıntılar bırakacağım...arkamı dönmeden gideceğim...biliyorum arkamdan hiç ağlamyacaksın...çünkü bilmeyeceksin son nefesimde ne ne söyleyeceğimi... işte o günü bekliyorum... belki kışta kar sularıyla, belkide bahar yağmurlarında yıkayacaklar piss bedenimi....içimde git çocuğu beni bitirdiği gün....200506..

07/12/2008 05:55
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Cuma günü akşam namazdan sonra,
Kıyamet Aşure Günü kopacak.
Ateş ile çıkan hamazdan sonra,
Kıyamet Aşure Günü kopacak.

Sular kuruyup deniz çekilecek,
Göklere korku ile bakılacak.
..

Devamını Oku
Mahir Çiçek


Dünyanın dört bir yanında yatırımları, yatları katları olan zengin bir adam, şehrin ileri gelenleri arasında itibarlı biriydi. Taahhüdünde devam eden işlerin, paye kapmış zevatları aydan aya gelir bilgi sızdırarak işin akışını teminde kolaylıklar sağlayacaklarını vaat ederler, elden cebe hediyelerini alır, emellerine nail olduktan sonra arzı endam ederek boş gelip dolu giderlerdi. Şirketlerinde çalışanlarda bol keseden maaşlarını aldıkları gibi cabadan ayrıca yılda iki kez maaşları kadar pirim adı altında ikramiye alıyorlardı. Etrafında fır dönenler bu saltanatın gidişatından keyif alıyor memnunluk duyuyorlardı.

İş görüşmeleri için yurt dışı seyahatleri hiç eksik olmuyor sık, sık mahiyetindeki elemanlarıyla gidip geliyordu. Yine böyle bir yurt dışı iş toplantısında, bu kadar yoğun çalışma ve strese kalbi dayanamadı, kendini kötü hissettiğini söyleyerek en yakın sağlık merkezine, oradan da tam teşekküllü özel bir hastaneye kaldırıldı. Gerekli tetkikler sonucunda doktorları anjiyo olması gerekli dediler. Anjiyo sonuç vermediği için ameliyat olmasına karar verdiler. Bypass ameliyatı başarıyla yapıldı, yoğun bakımdan çıktıktan sonra bir kaç gün hastanede yattıktan sonra taburcu edildi.

Yakın dost ve iş arkadaşları, hasta ziyaretini bahane ederek yurt dışını görme arzusuyla yanıp tutuşuyorlardı. Adamın şirketlerinden birisini aracı kılarak uçak biletlerini aldırdılar, en güzel kıyafetlerini giyindiler hayatında hiç uçağa binmeyenler uçağa binip güle oynaya yurt dışına uçtular.
Hastaneye en yakın çiçekçiden, daha evvel sekretaryasından öğrendikleri, hastanın en çok sevdiği çiçeklerden buketler yaptırdılar. Hepsinin yüzünde ağlayan adam maskesi vardı, oysa maskenin ardında sırıtıyorlardı. Heyecanla hastaneye girdiler. Danışmanın vermiş olduğu refakatçi eşliğinde hastanın yattığı odaya geldiler. Poliklinik hemşiresi kısa süreli görüşe izin verdi. İkişer ikişer olmak üzere hastayı ziyaret etmiş olmak adına hastaya görünüp, geçmiş olsun dileklerini sundular. Hastanın karşısında timsah gözyaşları döktüler. İltifat ve pof poflara alışık olan adam vaziyetten pekte memnundu. Ne çok sevenim varmış diye düşündü içinden. Adamlarına talimat verdi. Ziyaretime gelenleri, şehrin gezilecek yerlerini gezdirin, hediyelerini alın diye.
..

Devamını Oku
Seyfullah Öztürk

Günü, günü veren güneşi, ondan sebeplenen gülü bile ezberledim.
Bilmiyorum ki seni, neredesin, nasılsın, iyi misin ama çok özledim...
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Yerin göğün yaratılması o gün olmuştur,
Onun için aşure günü kutsaldır dinde.
Bu dünyamız o gün içinde nizam bulmuştur,
Onun için aşure günü kutsaldır dinde.

Adem'in duası o günde kabul görmüştür,
Nuh Peygamber o gün Cudi Dağına ermiştir.
..

Devamını Oku
Aynur Uluç

BİLDİRGE, ŞİİR VE DENİZ...

21 mart Dünya Şiir Gününde, ülkenin pek çok yerinde çeşitli etkinlikler yapıldı. Bildirgeler okundu. Bu yıl edebiyat çevrelerinde sıkça konu edilen “şiir halktan kopmuş mudur? ” sorgulamalarına, salt sorgudan öteye gidip, direk olarak olumlu yönde katkı yapacak bir eylem gerçekleştirildi o gün İstanbul’da. “Bir şiir ister misiniz? ” gülümsemesi ile şiir sunuldu sokaktaki vatandaşa. Dün ve bugün, şiir odağında buluşturuldu, günümüz şairlerinin yüzlerine takılmış Cemal Süreya, Edip Cansever, Orhan Veli vb. şair masklarıyla. “Şiir”e dokundurdu insanların ellerini bu etkinlik. Ve aynı zamanda o kağıdın diğer yüzünde yer alan bir bildirgeye. Değerli şair Arif Damar hazırlamıştı, aslında sadece İstanbul’da değil, pek çok şehrimizde dağıtılan-okunan bu bildirgeyi. “Şiir adına verilmiş tüm emeklere sahip çıkarak, ’şiir’in sokaktaki varlığına sevindim elbette. Ancak, ’o sayfadaki sözleri, insanlara ulaştığı noktadaki etkileri üzerinden düşünüp, yaptıklarımıza eleştirel gözle bakmayı da ihmal etmeyen bir yerden incelemeliyiz’ diye düşünmekten de kendimi alamadım.

Çünkü bu bildirgenin “Dünya Şiir Günü oluşumunda direk rol almış bir ülkenin o gün içinde “şiir”e dair bildirdiği düşünceler” olduğu boyutunu da göz önüne aldığımızda söylenenler daha da önem kazanıyor. Bildirge “şiir”i anlatıyor. Her şeyden güçlü olduğu zannedilen sultanların, harunların çekip gittiği bir dünyada şiirin kalıcılığını anlatıyor. Anlatıyor anlatmasına da, içinde yer alan “şiir emektir, alın teridir “ gibi pek çok doğru tanımın yanı sıra, bazı tümceler daha özenli kurulsaydı keşke diye gönlünden geçiriyor insan. Çünkü artık insanlara sunulma şeklinden dolayı; o tümcelerin her biri, bir şairin herhangi bir konuşmada ortaya koyduğu gibi bireysel söylemler olmaktan çıkıp, o ülkenin sesi oluyor bir ölçüde. “Şiir Cengiz Han’dan da, Sezar’dan da, Hitler’den de, Büyük İskender’den de büyüktür.” gibi bir tümce okuyoruz bildirgede. Söylemin yanlış anlaşılmaya uygun geniş anlamı içinde bu savaşçı adamların dünyaya etkileri üzerinden değil de büyüklüğü üzerinden bir anlamla karşılaşınca, doğrusu şöyle bir garip hissetmemek elde değil kendini. Elbette “Hitler de büyüktü” demeye çalışan bir yerden kurulmadığını biliyorum ben o tümcenin. Ama sözlerin okuyucu belleğinde bilinçaltına girip nasıl iz bıraktığını da biliyorum tüm anlamlarıyla.

“Şiir”i anlatırken çocuğunu övmenin derdine düşmüş bir ebeveyn tavrı, o yüzden rahatsız ediyor beni bildirgede. Biçimsel açıdan bakıldığında, çok sık özne kullanımı, “Şiir muştu, sevinç ve mutluluktur, kötümserlik bilmez.” söylemleri, yine aynı sebepten düşündürüyor. Şiirin ölümü de, hüznü de, derdi de nasıl anlattığını; söz, “şiir” haline gelince o sözlerin bilinçaltımızdan kalkan denizaltılar olarak, içimize doğru nasıl yola çıktıklarını bilir, günleri şiirle dolu olanlar. “Şiir yıldırımdır, şiiri yani yıldırımı hiçbir siper-i saika durduramaz” denilmesindeki yürekli sahip çıkışın, okuyandan önce yazarından başlayan coşkusunun etkisiyle, bu tümcenin mantıkla çelişişinin nasıl gözden kaçırılabileceğini anlarlar. Ancak anlamış olmak, üzerinde düşünmeyi engellemiyor ki. Çünkü biliyoruz; bildirgedeki “şiir olmasa sevdalılar söyleyecek söz bulamaz; o zaman sevda da, aşk da olamaz. İnsanoğlu yok olur.” söylemi sokaktaki insana değdi tüm ülkede. Duyarlı öğretmenler, yanına aldı gencecik çocuklara dağıtmak için bu sayfaları. Artık dizi film jeneriklerinde yazılanları şiir zanneden günümüz insanlarına yazıldı, en çok bu bildirge. Ve onların algı noktasında tamamlanacak.
..

Devamını Oku
Eyup Şahan

Çocukluk Günü

Ne gül diyen oldu, ne halden anlar,
İçimden gülmedim çocukluk günü.
Bağrına basarda okşar analar,
Okşanır olmadım çocukluk günü.

..

Devamını Oku
Seyfullah Öztürk

Günü, günü veren güneşi, ondan sebeplenen gülü bile ezberledim.
Bilmiyorum ki seni, neredesin, nasılsın, iyi misin ama çok özledim...
..

Devamını Oku
Sucay Solmaz

Yetiştirir her meslekten insanlar,
Ana kucağı kadar sıcaktır bu okullar,
İlk okumaya başladığımız o yıllar,
Bilgi dolu eğitim yuvasıdır okullarımız.


Edep ve terbiye, saygı ve sevgiyi,
..

Devamını Oku
Hakkı Kaya

İnşa ettiğin geleceğim
Öğretmenim doğru bildiğim
Bize verdiğin emeklerin
Sevdiklerim güzel dediğin

Doğru yolumsun inkılabım
Işığındır tek aydınlığım
..

Devamını Oku
Ömer Sevim

Bu gün sevgililer günü ya
Hadi bu gün
Daha çok hatırlayalaım o en yüce sevgiliyi
Açalım ellerimizi af dileyelim
Geçmiş ve gelecek günahlarımız için
Bu gün sevgililer günü ya

..

Devamını Oku
Caner Kenan Özdemir

Yaşanmıyor senin olmadığın sokaklarda hissetmiyorum şehrin parıltılı havasını
Gözyaşlarımdan buğulu görüyorum sayende dilekler için beklediğim yıldızları
Kırlardan koparılmış papatyalarda deniyorum şansımı bir dal seviyor bir dal sevmiyor beni
İsminide Söğüt ağacına kazdım umutlarımı ve gönlümden geçenleride dallarına sıkıca bağladım

Hatırlarsın çocukluklarımı, babanı atıp tutan şiirlerimi hatırlarsın, seneler sonra belkide ağlarsın
Yüzyıllar sonra yaşacak değilizya eriyoruz işte günden güne gidiyoruz sonun başlangıcına
..

Devamını Oku
Binali Kılıç

İpek Kumaş Yeni eski farketmez
Dike dike günü geçer terzi'nin
Bir makasla yola çıkar, çark etmez
Söke söke günü geçer terzi'nin

İşler iyi ise, moreli iyi
Güzel yapar nakış, nakış sevgiyi
..

Devamını Oku
İsmail Malatya

Elleri nasır olmuş,yatağı hasır olmuş
Sabah akşam tarlada günleri asır olmuş
Irgatlık ede ede adeta esir olmuş
Her günü perişan her günü yaslı
Gülmemiş ki kaderi, ne yapsın ki Sivaslı.

Bağırır, çağırır duyulmaz onun sesi
..

Devamını Oku
Bedirhan Aktürk

Pazartesi günü sensiz yeni bir sayfa açtım
Salı günü ne yapacağımı düşünüp hayalinden kaçtım
Çarşamba günü kararımı uyguladım bütün anıları yaktım
Perşembe günü bekledim seni gönül tahtından attım
Cuma günü olmayacağını anladım pişmanlık şurubundan tattım
Cumartesi günü hüzünlendim alkol şişeleriyle beraber yattım
Pazar günü toparlandım gönül yarama tuz bastım
..

Devamını Oku
Necip Güleçer

Kendinden ve birden başka böleni olmayan asal bir padişah tahtta idi o sıralar Konsantrepoliste. Ordu patiska seferini bir dahaki sefere bırakmış, Konsantre birinci ligi tatile girmiş Bamya spor ve Lahana idman yurdu taraftarları fikirsiz fütursuzca ellerinde takımlarının sembolü takke ve külahla dolaşıyordu Karaköy civarında. Parası olanlar haliç civarında arzı endam eğliyor, ilginçtir bunu parası olmayanlarda yapıyordu. İşte tam bu arzcıların endamcıların eyyamcıların içinde biri paralı diğeri beş parasız iki genç devşirme de seyir halindeydi. Lokmansuyla Cavitcan. Lokmansu küçük yaşta yetişmesi için verildiği zengin bir toprak ağasının sayesinde para sıkıntısı çekmemiş, katıldığı bir kuşatma sırasında topu kendi kalesine ateşlediğinden sebep ordudan ihraç edilince içgüveysi mertebesine yükselip ağanın ortanca kızına yapmıştır sonraki ortalarını. Cavitcan ise makus talihini son ana kadar kıramamış, hem zengin ailesinden koparılıp peltek, yoksul bir köylünün yanına verilmiş, orada yancılık stratejisi dersleri almış hem de peltek bir adamdan dinlediği içindir ki bütün sureleri yanlış öğrenmiştir. Gerçi bu pelteklik ilerleyen yıllarda Cavitcanın velinimeti olmuş, bir bedava ziyafet deyip oturduğu mevlit masasında Fatiha suresini titreyerek okumaya çalışmasını iman bütünlüğü sanan şeyhülislamın kızına damat alınmış. Aksarayda tuhaf şeyler satılan dükkana ortak edilip ilk tuhafiyenin de kurucuları arasına sokulmuştur. Neyse biz hikayemize dönelim, işte bu iki can yoldaşı haliç civarında yürürlerken bir kalabalığa rastlarlar, Lokmansunun ne işimiz var diretmesine karşılık içindeki avantacılığı bastıramayan Cavitcan sayesinde bedava bir şey dağıtıyorlardır umuduyla limanda tezgah açmış bir İngiliz denizcinin masasına kıyı kıyı yanaşırlar. O zamana kadar hayatlarında iskambil kağıdı görmeyen halk konsantre bir şekilde masaya odaklanmıştır. Tahmin ettiğiniz üzere şehrin ismi de o günden sonra değişmiştir. Denizci bağırıyordur ‘Find the black take the money’ o sıralar kimse İngilizce bilmediğinden bu denizci adamcağızın kalabalığa derdini anlatayım derken kahrından öldüğü söylenir. Adam ölünce ölüm hak miras helal deyip Cavitcan kağıtlardan birini cebine sokar. Biraz sonra oturdukları bir çayhanede Cavitcan elinde tuttuğu kağıttaki parlak adamın vale olduğunu öğrenir ve başlarlar Lokmansuyla şakalaşmaya. Sen valeydin ben valeydim iş giderek sarpa sarar. İlk tokadı kim yemiştir ilk tekme kimden çıkmıştır hala bir muamma gerçek olan şu ki kendilerini o vakitler Galata kadısı olan büyük büyük dedem Güleçerzade Necip Paşanın karşısında bulurlar. Necip Paşa adil ama tuhaf kararları olan bir kadı olarak anılırmış bütün Konsantrepolis hudutlarında. Aynı zamanda bir musiki grubunda kanun çalan bu zatı şahane ilk rap-musikinin harmanlayıcılarındandır. Bir şehzade sünnetinde musikiyi yanlış yerden heceleyip padişahın ‘mu neyi? ’ sorusuna verdikleri cevap sonları olmuş bütün grup üyeleriyle kelleleri cellat Kara Rıfkıya teslim etmişlerdir. Velhasıl büyük büyük dedem rahmetli Güleçerzade Necip Paşa bir birlerini perişan eden bu genç devşirmeleri karşısında görünce önce tebessüm etmekten kendini alamamış sonra valeyi ortadan ikiye bölüp gençlerin kulaklarına küpe yapmış. Bununla da yetinmeyen büyük dedem Lokmansu dönüp sen takkeni Cavitcana ver külahı da al demiş. Öylelikle 13 Şubat sen valeydin gününde dostlar arasında hediye alış verişi gelenekselleşip bir sevgi günü olarak kutlanmaya başlanacakmış ki dedemin aklına eşi Hacı Rukiyeyi kapalıçarşıya götürme sözü gelmez mi. Demiş ula kızanlar biz bu günü yarın kutlasak nice olur…. İşte o günlerde sevgi günü olarak kutlanan sen valeydin gününün hüzünlü bir o kadar da gurur yüklü hikayesi, yolunuz düşerse Konsantrepolis civarında arkeoloji müzesinde başsız göreceğiniz mermer heykeller rahmetli büyük dedem ve grup üyelerine aittir. Ruhları şad olsun…
NECİP GÜLEÇER
..

Devamını Oku
Kenan Sağır

aşıklar anar geçmişi dünü
sevmenin en güzel günü
kötü şeyler var üzmesin seni
unutma bu gün sevgililer günü

sevmenin günü olmaz
hem olsada sevenler doymaz
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Sevgili Anneler Gününüz Kutlu Olsun

Sevgili okurlarım, “Anneler Günü” her yılın Mayıs ayının ikinci pazar günü olarak kutlamaktayız. Bizleri hayata doludizgin yetiştiren sevgili annemizdir.
Bir atasözümüzde şöyle der: “Annesiz yar, vatansız diyar olmaz.” Demek ki; anne vatana eş değerdedir.
Dünyamızda milyarlarca ana, bugün çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılacaklarını düşünmekteyim.
Anneler Gününün kısa bir tarihçesini anımsatarak yazıma devam etmek istiyorum. 1955 yılından bu yana, bizde ülkemizde anneler günü kutlamaktayız. Annemize layık olmak itibariyle, onların gönüllerini almaya çalışmaktayız. Hakkın rahmetine kavuşanların da, mezarı anmayı unutmamak tayız. Hakkın rahmetine kavuşanlar da nur içinde uyusunlar.
Bir husus daha var ki, “Anneler Günün” anlam ve değerini genele yaymak için uğraşısını veren “Türk Kadınlar Birliği ” Her yıl, her türlü fedakârlık içinde olan annelerden birini, yılın annesi seçmesi takdire şayandır.
..

Devamını Oku
Nihat Çelik

benim için ne ayların nede günlerin önemi kaldı
sana aldığım her çiçek her gül elimde soldu kaldı
seninle en son ayrıldığımızda işte tam bu aydı
yalnızlığımı hatırlatır bana her ondört şubat günü

kimbilir şimdi sen nerelerde kiminlesin
elbetde bir gün geriye belkide bana dönersin
..

Devamını Oku
Tamer Mezgitçi

Bugün hatrı sayılır bir hızla karanlık günleri aydınlığa çevirmiş bir adamın doğduğu gün. Bugün hiç kimsenin "Bu çocuk askerlik bile yapamaz! " deyipte, akranlarından evvel onurla askerliğini bitirmiş ve yuvasını kurmanın bir diğer kutsal görev olduğunun bilincinde olan Mehmetciğin günüdür bugün. Bugün direndiği ne varsa ve tüm zorluklara rağmen, engelleri git geller içerisinde deviren direniş hareketinin sembolik bir günüdür onun için. Bugün tüm kendi çevresini bir yıl içerisinde bir hayli iyi tanımış, herkesin sempati duyupta kendi egolarına yenilebileceğini daha önce hiç düşünmemiş bir yol arkadaşınızın arkadan deşilebilmesinin mümkün olduğuna inanan ve bu yüzden artık nefis deryasında tüm arkadaşlarınının boğulmasına izin verdiğini farzeden, özgürlüğü tutsaklık mecrasında yaşayanlara gardiyanlık yapmış bir memurun ve ya bireylere hak ettiği uzaklıkta olmayı öğrenen bir dostun günü. Bugün geçmişteki hatalarından ders aldığı ve bundam sonra bir hatanın tekrarının müslümana uygun görülmediği mantığıyla Allahın izniyle hareket etmeye çalışacak bir din kardeşinizin doğduğu bir gün. Bugün bir adım attığında bir adım hiç düşünmeden gelen varını var olan tüm sevdikleriyle paylaşan kardeşinizin doğum günü. Bugün annesinin evladına olan aşkıyla yetişip aşkın ne olduğunu anne karnından itibaren yüreğinde hisseden ve hergün bitmek bilmeyen sevgiyle "Oğlum ayağına şu terlikleri giy" diyen, Rab'bimin cenneti ayakları altına serdiği kadının, en kıymetlisinin doğduğu bir gün. Bugün annesinden öğrendiği tüm sevgi elementlerini, bir başka kutsal varlığın yüreğine cömertçe fısıldayan ve birlikteliğini helal ve sünnet yolu ile nişanlamış ve hayatını, cenneti ayaklarının altına sereceği günü beklemeye adamış bir insanın doğduğu bir gündür. Bugün sevgisini içinde yaşayan bir babanın sabaha doğru uykudan sıçrayarak uyanan ve karşısında yiğidini gördüğünde adını zikredip tekrar uykuya rahat bir şekilde dalabilen adam gibi adamın varisinin doğduğu bir gün. Bugünüm yarınıma şahit olsun hayırlı nice yıllarda ve yollarda yol almak üzere Rab'bim yüzümü kara çıkartmasın seven sevmeyen herkese selam olsun.
..

Devamını Oku