Nasıl Kıydınız Enstitümüze
Onu biz kurduk ne zahmetlerle
Öğretmen öğrenci verdik el ele
Ornek olacak eser yarattık.
Çorak toprakları yaptık yemyeşil
Çevremiz yanımız hep ışıl ışıl
..
İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK m.155'deki 'halkı askerlikten soğutma' suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu m.58'de düzenlenen 'milli mukavemeti kırma' fiiline dayanılarak tutuklanması ile birlikte ülkenin siyasal gündemine 'vicdani red' kavramı ilk kez girmiş oldu.
Aslında, kamuoyu bu kavramla, 1989 yılında Tayfun Gönül ve Vedat Zencir'in Sokak Dergisi'nde vicdani retlerini açıklamaları ile tanışmıştı. Bu arkadaşlar hakkında TCK m.155'den dava açıldı, ancak sivil mahkemede yargılandılar. Bu yargılama sonucu, Vedat Zencir beraat etti, Tayfun Gönül ise üç ay ceza aldı ve bu da para cezasına çevrildi.
Daha sonraki yıllarda ülkede yaşanan savaş boyutlandı, çeşitli kesimlerden savaşa karşı daha ciddi tepkiler gelişmeye başladı, asker kaçaklarının sayısı artış gösterdi. 1993 yılının sonlarına doğru gelindiğinde, bu gelişmelere koşut olarak militarizmin de rahatsızlığı giderek arttı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından Askeri Mahkemeler'in yaygın kullanımı başladı. Böylelikle, sıkıyönetim dönemleri ve casusluk suçları dışında da sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasının yolu açıldı. Aynı yıl, Genelkurmay Başkanlığı'nın basın organlarına ve gazetecilere yönelik yaptığı suç duyurularında da büyük artışlar oldu. Genelkurmay Başkanlığı tarafından Adalet Bakanlığı kanalıyla savcılıklara gönderilen suç duyurularının sayısı 217'yi buldu. Bu suç duyurularından mahkumiyet kararı çıkmamasına tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, 'Yargı fevkalade iyi işlemelidir. 217 suç duyurusundan şu ana kadar hiç mahkumiyet yok. Bu olmaz' diye konuştular. Bu olaydan kısa bir süre sonra Genelkurmay Askeri Mahkemesi, özel bir televizyon kanalı olan HBB'nin program yapımcılarından Erhan Akyıldız ile Ali Tefik Berber'in ve Izmir'deki Savaş Karşıtları Derneği başkanı Aytek Özel'in tutuklanmasını kararlaştırdı.
O tarihten bugüne kadar onlarca gazeteci, sanatçı, öğrenci ve anti-militarist TCK m. 155'ten Askeri Mahkemeler'de yargılandılar. Ancak hiçbir yargılama, kamuoyundan yeterince ilgi ve tepki görmedi. Osman Murat Ülke'nin yargılanması bu anlamda bir ilki oluşturdu. Başta üç büyük kent olmak üzere, ülkenin bir çok yerinde oluşturulan dayanışma komiteleri ile Osman Murat Ülke'ye sahip çıkıldı, TCK, m.155 ve Askeri Mahkemeler eleştirildi ve vicdani reddin bir hak olduğu vurgulandı. Medya sınırlı da olsa sayfalarında yer verdi. Ama en önemlisi 'Vicdani Red' kavramı bir deklarasyon olmaktan çıkarak Osman Murat Ülke'nin eyleminde doğru bir biçimde içeriklendi. Türkiye'de asıl ilk olan buydu işte.
..
Önce vatan dedik çıktık meydana,
Dönersek kahpeyiz,Allah yolundan,
And içtik hepimiz birlik olmaya,
Dönersek kahpeyiz Allah yolundan.
Öğretmen, öğrenci verdik el ele,
Bitecek Türklüğün çektiği çile.
..
Bilir misin şehrin ışıklarından ne kadar uzaklaşırsan yıldızlar sana o kadar yaklaşır….
Bakışlarımdaki çığlığı anlayabilseydin korkardın
Kendi kurallarınla oynanan bir aşktı lütfettiğin
Şartlı, eğerli….
Yazık, şehrin ışıklarından uzaklaşmayı beceremedin hiç
Bu yüzden Küçük Prensin yıldızına ulaşamadık birlikte
..
Ateş alan hız alan, kuvvetiz atamızdan.
Ay doğdu, güneş doğdu, yurdumuzda bu hızdan.
Medeniyet yolunda önce bizdik savaşan.
Bir sel gibi dünyayı uçtan uca dolaşan.
Ne geceler ışıttık tarihin ötesinde.
..
meğer seninle ne çok şey yaşamışım ben.
susamlarını döke döke simitler yemiş,
hatıra defterleri doldurtmuş,
saklambaç oynamaya kaçmış yüreği pır pır,
seksek oynamış,
misket yuvarlamış,
mahalle kavgaları yapmış,
..
23 Nisan 1960 İstanbul üniversitesi’ öğrencisi, Turan Emeksiz, Kurulan tahkikat komisyonuna karşı yapılan gösteride vuruldu, benim gençliğimde gördüğüm ilk teröristlerdendi… 20 yaşındaydı…
15 temmuz 1968’de İstanbul’a gelen 6. Filoya karşı eylemlere katılan Vedat Demircioğlu Teröristi. öldürüldü.
1970 yılının 15-16 Haziran’ında işçi haklarını kısıtlayan hükümete karşı işçiler ayaklandı, Eylemlerini engellemek için kurulan bütün Polis Barikatları’nı parçalayarak günlerce İstanbul’da hayatı durdurdu. İstekleri yerine geldiği için, olaylara katılan bütün işçiler teröristi…
16 Haziran'da, Kadıköy Meydanı'nda polislerin, sayıları onbinleri aşan işçi kitlesinin üzerine açtığı ateş sonucu Mutlu Akü Fabrikası'dan Yaşar Yıldırım, Vinleks'ten Mustafa Bayram ve Cevizli Tekel Fabrikası'ndan Mehmet Gıdak adlı işçilerle birlikte bir esnaf ve bir de polis yaşamını yitirdi, yüzlerce işçi yaralandı. Sebep terörist olmalarıydı…
Yine 1970 döneminin baskılarına karşı öğrenci hareketlerinin başını çeken Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları teröristti…
Ama bu ülkenin topraklarına NATO’yu sokanlar, 6.Filoyu boğazda dolaştıranlar değildi… İncirlik’i NATO askerlerine üs olarak verenler terörist değildi…
1980 yılı başında Demirel Hükümetinin ekonomiyi yönetmekle sorumlu Bakanı, İşveren Sendikaları MESS’den gelme, Turgut Özal’ın ekonomide istikrarı sağlama adına, işçi haklarında kısıtlamayı amaçlayan 24 Ocak Kararlarını alanlar terörist değillerdi… Onlar IMF’den kredi almak için iyi not almaya çalışan uşaklardı… Devleti satmak için kolları sıvayan ustalardı… O tedbirlere karşı Greve giden işçiler teröristi…
..
Öğrencilerime
Dinle beni çocuğum!
Bugün seni bağrına basan,
Annen baban var…
Az çok iyi kötü,
Önüne geliyor ekmeğin aşın…
..
Mustafa bir öğrenci
Henüz yaşı geçmemiş sekizi
Annesi hapiste
Babası mezarda
Babasının katiliymiş annesi
Olayı görmüş gözleri;
Şimdi gözlüksüz göremese de!
..
Bin dokuz yüz atmış yılının mayıs ayında köyden ilçeye göç etmiştik. İlçemiz, Gölpazarı, köyümüz Çengeller’ e göre oldukça büyük ve kalabalıktı. Her taraf yabancı insanlarla doluydu. Köyün verdiği ürkeklikle dolaşırken, şehir çocukları beni döver elimde ne varsa alırlardı. O yüzden ilçeyi sevmez ilk fırsatta köyüme giderdim. İlkokul beşinci sınıfı ilçede Gazi Mihal İlkokulu’ unda okudum. Zaten başka okul da yoktu. Yanıbaşında da Gölpazarı Orta Okulu vardı.
Dedim ya ilk fırsatta köyüme giderdim. Kara kütük’te Cimbek’in kahvesini Ayvaz Mehmet çalıştırırdı. Köyümüzün insanları büyük küçük burada daha çok vakit geçirirlerdi. Biz çocuklarda bir kenara oturur onların konuşmalarını dinlerdik. Ben ilçeden köye her gelişimde kahvenin bir kenarına otururdum. Amcaların ve dayıların konuşmalarını sessizce dinler ve bir anlam veremezdim.
- Bu çocuk okuyacakmış.
- Kim, bu mu? Hadi canım sende.
..
Yaşam bir deniz, bense bir kayık,
Ölüm gibi sessiz bazen de ayık.
Girdap içinde misali balık,
Zorlu şartlarda yaşarım alık.
Yaşam sinema bende oyuncu,
Mana âlemine el atma soyguncu.
..
hava puslu ve yağmurlu değilken de
böyle güneşli havalarda acıyor benim canım
böyle mutlu havalarda geliyorsun aklıma
diyorum napıyordur ne ediyordur
bu güzel haftasonunda
..
Öğretmenlik Kutsal meslek,
Yürüyoruz ağır aksak,
Müfredata şöyle... Baksak,
Göreceğiz Değişimi.
Müfredatın mantığı der,
Gel beraber çalışalım,
..
Tembel öğrenci en arka sıraya kaçar
Batmak istemez gözlere
Utanır da tembelliğine
Ön sıralarda oturur ataklar
Öndekinin arkasında,
Kopya çekmek için hazırlananlar.
Kutsaldır hıyararşi
..
Çok takıldım öğrencime
İnan ki sevgimdendir
Kitaplar defter görünce
Yeri bende; gönlümdedir
Unutulmaz hiç öğrenci
Hatıramda kızı genci
..
Kitap gibi
Kara
Bir asmadığın kaldı,boğazına
amuda kalkıp
Tılsımlı bir geleceğin
Limanında
..
Oysa ben gözlerinin içine bakıyordum;
Bir şeyler kapabilmek için.
Ama eksiklerim vardı yetersizdim,
Alamadım verdiklerini
Evet zorlandım bu derste
Ama istekliydim,gayretliydim
Sense çabalarımı göz ardı ettin
..
Bilimin, sanatın, kültürün yoğrulduğu
Demokratik, barışçıl havanın solunduğu
Sevgiye dayalı kardeşliğin korunduğu,
Toplumsal, kültürel bir kurumdur okul.
Evrensel değerlerden beslenip gelişen,
Bilimsel veriler ışığında donanıp değişen,
..
Ben Öğretmen Olmak istiyorum
Öğrenmek isteyenin hizmetlisi
Ben Öğretmen Olmak istiyorum
Gelsin işin zahmetlisi
Ben öğretmen olmak istiyorum
Aşı çubuklarına gövde
..
Babama
Düşerken ekimde
Buğday yere
Suladın sevgi çeşmesinden
Uzanıp aldığın dalı
..