ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

Kağan İşçen

şakaklarımda ayazı karanlık kitapların alıp götüren
direkler mezar taşı sanki kent göçüp gitmiş anlamsızlığa
evler sönük içine kapanık genç kızlar hastalıklı
ertelenmiş ölümler dayanmış kapımıza
sokak köpekleri bile ağlıyor zifiri karanlığına gitmelerin
üşüyen sarılıklı camlarda verem halsizliği
zaman teşvik edici yalana
..

Devamını Oku
Adnan Ünal 1

Bir zorunlu eğitim geldi ki başa belâ
Eğitimin ardından okunuyor bak selâ

Disiplin yok, kalmak yok; vâki olan curcuna
Dokunamıyor kimse bu fitnenin ucuna

Öğrenci bıçak çeker sınıf arkadaşına
..

Devamını Oku
Murat Sibel Sevim

Korkma, bu sınıf toptan kalacak
Sınavlarda hep sana yardımcı olacak
Birler, ikiler karnede parlayacak
Onlar senindir hocam, senin eserindir ancak.

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı baba
Kahraman evladına bir gül ne bu öfke bu ceza
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

……… Sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya ve ülke için işçi ile kentlerde, köylü ile kırsalda, biz öğrencilerin önderliğinde verilecek halk savaşının ardından sosyalizmi kurmaktı ütopyamız… Ne işçi ile işçi, nede köylü ile köylü olmayı beceremediğimiz, ama bir dilim ekmeğimizi üniversite ve yurtlardaki yoldaşlarımızla yürekten paylaştığımız yıllardı… İnsan gibi, kadın gibi, adam gibi… Melike Demirağ’ın ‘’ARKADAŞ’’ı o yıllardan yüreğimize çıkmamak üzere yerleşmişti…

……… Emek en yüce değerdi ve bu yüzden işçi, şoför, memur, esnaf, subay olan babalarımızın yolladığı, emeklerinin bir bölümü olan para ile birkaç gün idare olurdu ancak, bu yüzden komün öğrenci hayatının içinde, kendimizi kurtaramadan ülkeyi kurtarmaya soyunmuştuk ve bir türlü giyinemedik halkım, işçim, köylüm ile… Tunceli’de Ali, Artvin’den Cemal, Hicran, Kastamonu2dan Hayati, İhsan, Kıbrıslı Zeki, Tekirdağ’dan Gülfer, Gülser, Diyarbakır’dan Fikret, Gaziantep’ten Fuat, Laz Servet, Malatyalı Ahmet, Erzurumlu Salih, İzmirli Metin, Reha, Balıkesirli Sevtap, Manisalı Ekrem, Adana’dan mensalı demirci Mehmet ve daha nice güzel, nice yürekli insanlar… Akademik, demokratik mücadelemizin kısa soluklu bir-iki saat arasında, Kumkapı’da tahta masa, sandalyeli bir çay bahçesinde mola verirdik, elimizde ince belli çay bardaklarıyla… Yan masada bizi tanımızdan gelen içimizden biri, elinde ince belli bardak belki yoktu ama gazete okur gibi yaparken, belinde bizi koruyan silah olurdu… Suların İstanbul’da kesik olduğu, kayık kiralayıp Kumkapı’dan açılarak denize girip banyo yaptığımızı zannettiğimiz ve bizi koruyan silahı denize düşürdüğümüz yıllardı…

……… Vefa, bozasını tatmadığım ama karşısında ki Unkapanı’nın surlarına yazı yazmamız istendiğinde, tehlikeli ve yakalanma riskinin yüksek olduğunu dile getirmek, korkaklık, mücadeleden kaçmak olduğundan gece yarısı hazırdık boya ve fırçalarımızla… En yiğit yoldaşlarımızdan biriydi ilk kurşunu sol ayak bileğine alan Hayati ve ömür boyu o kurşunun ayağını sakat bırakacak olmasına aldırmadan… Çapa’da bir hafta ranzaya zincirli, ardından Bayrampaşa cezaevi ve ömür boyu sekecek bir ayak…‘’Günler ağır, günler ölüm haberleriyle geliyor’’ du… Lalelide Mustafa, Kadırgada Ahmet aynı hafta içinde ‘’sizde halk çocuğusunuz, ateş etmek istemiyoruz ‘’ demeseler, mavi berelilerin kurşunlarıyla can vermeyip, bugün belki hayatta, aramızda olabileceklerdi…‘’En güzel dünyaları yaktık ellerimizle / Ve bundan dolayı biz unuttuk bağışlamayı’’… Profesör, gazeteci, işçi, memur, sendikacı, parti il-ilçe başkanları, demokrat kamu görevlileri katlediliyor, ta o yıllarda polis teşkilatının İslami faşistlerin eline geçmesini seyreden başbakan, ‘’bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz’’ diyerek ülkenin bugüne gelmesine o günden zemin hazırlıyor ve bugün Güniz sokakta eli öpülüyor, oysa ona öptürülecek o kadar şey varken… Yurt içindeki sinemalarda seks furyasıda onun döneminin ürünüydü…

……… Teknolojinin olmadığı yıllardı, her katliam ve demokratik haklarımız için koyduğumuz korsam mitinglerin ardından coplanır, dağıtılır, kime ne olduğunu bilemez, ertesi gün okul ya da yurtlarda kayıplarımızı, kaybedilenlerimizi öğrenir, bir sonraki korsana kadar hıncımızı marşlar, devrimci türkülerle bilerdik… Sivas, Çorum, Yozgat, Maraş ve ülkenin dört bir yanından, camilerinin tuvaletleri korkunç bir şekilde pis olan ülkemden, Alevilerin- komünistlerin camileri saldırdığı iddia edilir, çocuklar dahi katledilirdi namazdan çıkan caniler ve saldırmaya her an hazır silahlı sivil komandolar tarafından… Her şeye provokasyon denir ama her zaman ölenler aleviler-devrimciler-demokratlar olurdu… Provokasyon diyenler kol kolaydı ne yazık ki… Burunlarının dibinde olmuştu Bahçelievler ve Mamak katliamları ama milliyetçiler suç işlemiyor, yakalanan katiller silahları, bombaları hangi partinin tilki ocaklarından aldığını itiraf ediyor devlet, emniyet bir türlü harekete geçemiyordu… Çünkü hep ‘’Devlet dersinde öldürülüyorduk’’… ‘’Şişli meydanında üç kız / vuruldular güpegündüz / biri Çiğdem biri Nergis / vuruldular güpegündüz ‘’diyen Ruhi Su, yurtdışına çıkış yasaklıydı ama M.Ali Ağca askeri cezaevinden elini sallayarak, poz vererek kaçtı, Demirel sustu, suç işlemezdi çünkü milliyetçiler, katiller, caniler…
..

Devamını Oku
Mehmet Dayan

Lalelerin yağmuru özlediği gibi
Yıldızın geceyi beklediği gibi
Balıkların suyu istediği gibi
Bende seni istiyorum sevdiğim

Leyle Mecnun’u her an bekler
Kerem Aslı’yı daima özler
..

Devamını Oku
İbrahim Faik Bayav

-Bir öğretmen sınıfta ne demiş? -
Öğretmenler, sınıfa, girmez boşuna, demiş.
Disiplinsiz sıralar, gitmez hoşuna, demiş.
Görmüş jöle nesnenin saçlara ettiğini;
Dönmeyiniz çocuklar, tavus kuşuna, demiş.


..

Devamını Oku
Hakan Kul

Geciktirmez ders saatini
Zamanında yapar ödevini
Yazılılarda çekmez kopyayı
Yapmaz emek hırsızlığını.

Bırakmaz efendiliği
Gösterir en yüksek çalışmayı
..

Devamını Oku
Ramazan Şenkal

Hiç bir şeye sınır koymaz isek
Neslimiz mutlaka gevşeyecek
Tepkisiz olan bütün toplumlar
Mutlaka bindiği dalı kesecek.

Okullara bakın kalmadı tadı
Ne öğrenci memnun ne hocası.
..

Devamını Oku
Mehmet Sani Özel

Geçmişi gözlemleyen bir güruhun yanından geçerken, toplu haykırışla hayret nidasına başımızı çeviriyoruz. Genlerimizde kırıntısı kalan merakımızın esaretinde yanlarına sokuluyoruz. Aynı sinema perdesine dikkat kesilmiş, dilimize vuran tat bu sefer çöl kurusu. Evet, oynayan filme bizde şahidiz. Kıtlık ve bereket yan yana. Züleyha, en nadide giysilerini giymiş. El dokuması şallı ipeklerin şeffaflığından vücut hatları daha ziyade cezbe edici bir renk alıyor. “O ona beri gel! ” diye seslenince; Yusuf “Ben Allah’tan korkarım! ” diye ret karşılığını veriyor. Sonrası iftira ve 12 yıl süren zindan hayatı.

Yaklaşıp yanına, düğümlerini çözemediğim rüyalarımı tabir ettirsem diyorum Yusuf’a. Yaldızlı tereddütlerim başıma üşüşüyor. Sanki olmadan olacağı bilsem huzurum mu artacak? Hayır! Ben sırra kadem basan efkarımın sükunetinde, yarından ümit beslenerek yaşamayı tercih ederim. Zira deminler de Azrail’in resmini de işaret ettiler ama ben bakmadım. Canımla barışıklığıma son verecek memura sitemkar olmayı arzu etmiyorum. Kaldı ki, düşler ötesi alemin erbabı müşahede ettiği manzaraların hiçbir yerinde rüşvet ve iltimasa tevessül etmediler. Merak ettiğine vasıl olmayan hiçbir meraklı görmedim, çünkü her tin, elini uzattığına vakıf oluveriyordu.

Harman tozunda burun delikleri çeper tutmuş bir çocuk, yalın ayak dövenin üzerine yığılmış, ikindi serinliğini iple çekercesine elindeki sopayı sapa-samana vurarak, öküzleri değil de adeta zamanı hay haylıyordu. Bilmiyordu, toprak ve onu ikmal eden madensiler ne kadar saf ve ne kadar tabii. Bildiği gördüğü, yaz boyunca yakınlarının yanına gezmeye gelen, kısa pantolonlu ve tişörtlü bebelerin güler yüzü, hayretli bakışları ardındaki gizem ve bu görüntüyü veren yaşama olan heves, özlemdi. O bu başıboş gezen çocukların daha şanslı olduklarını ve daha mükemmel bir hayat sürdüklerine inanıyordu. Kemerlerinin altına sıkıştırdıkları çizgi romanları eline geçtikçe zevkle okuduğu ve kent yaşamına olan arzusunu bir kat daha artıran, bir başka çekici taraflarıydı.

Dilleri değirmen taşı gibi ağır insanların kapsama alanından çıkmak, esaret altındayken ne büyük ütopya! Bence özgürlük (akıl ve vücut sağlığı) cennet yaşamı için verilen avans, önkoşullu ödeme ne var ki, biz aldığımız avansın verdiği rehavet içerisinde borçların vadesini unutur, gerçekle yüzleştiğimizde yalan yanlışa itibar ederek yangına tutuşuruz. İnsanı tarif eden levhalara baktığımda, insana ait olmayan bir dizi ayıpları huy edindiğimizi anlıyor ve suçlanarak yüzümün kızardığını belli etmemek için yere bakıyorum. Sırf insan olmaya çalıştıkları için ayıplanan, deli diye vasıflandırılan kişilerin çetelesi ne çok kabarık! Burada aklını okuyan bir çağırıcı şöyle diyor; “Bütün işler dilin laf üretmesi ile başlar. Söylediğinize dikkat edin, sözlerinizin hesabını verecek olursunuz!
..

Devamını Oku
Arda Girgin

Ateşe düştüm
Hamdım piştim
Yandım söndüm
Özüme döndüm

Hayat öğretiyor acı acı
Ağır oluyor hep sınavı
..

Devamını Oku
Fatih Efe

Öğretmen ressamdır
Bilgisiyle boyar güzelleştirir,
Birazda mimardır
Çizer böler izelleştirir
Öğretmen müzisyendir
Lugatıyla ezgileştirir..
Öğretmen öğretmendir
..

Devamını Oku
Serhat Cat

Geleceğin büyük yazarları vardır, Bunlar muhakkak ki öğretmenlerdir.
Her öğretmenin geleceğe hazırladığı öğrenci, Şüphesiz birer sanat eseridir.
Bu eserler toplum içerisinde kimi zaman bulunduğu çevreye yenilik ve eğlence katarak komediye, Kimi zamanda topluma ve çevreye zarar vererek trajediye dönüşmüştür.

Şüphesiz ki eğitim başlı başına ihtiyaçtır. Lakin; bu demek değildir ki eğitim insanı yüceltsin, Dünyada çok eğitimli insanlar gördüm kimi bir örgütün, Kimi bir tarikatın başında, Kimi sokak köşelerinde, Kimi ülke yönetiyor gencecik yaşında. Ölümlere sebebiyet verende o eğitimli insanların yanlış fikir ve davranışları değil mi?

Okuma Yazma, Matematik, Çocuklarınızın Daha Fazla İnsan Olmasına Yardımcı Olursa Ancak O Zaman Önem Taşır ve öğretmenler bu coğrafyada iyi eserler üretmek için yarışmalıdır.
..

Devamını Oku
Hakan Kul

Öğretmen,öğrenci,Doktor,Avukat
zayıf,güçlü,yaşlı,genç,patron,işçi
Hepsi onun için aynı
Hepsine uygular aynı tarifeyi.
Er ya da geç yakalar herkesi.
Kimini yakalar kaldırım başında
Kimini sıcacık yatağında
..

Devamını Oku
Mehmet Akif Tiryaki

Suskun insanlar kentinde
Sonuna kadar açılmış müzik
Omuzlar yerde
İnsanlar birbirinin gözlerine bakıyor
Diller hazır ol da kımıldamıyor
Kimi çalışıyor karın tokluğuna
Kimi öğrenci aç karnına
..

Devamını Oku
Mustafa Aydın 2

Bir şiir olsam en çok sana yazılırdım
Bir çocuk olsam cebimde üç beş lira sevincim olurdun
Ben bir gök kubbeyim huzurum oldun sen bana

Ben bir şair olsam en güzel şiirim sen,
Ben bir öğrenci olsam okul olurdun her gün gittiğim
Uzun yolculuklarımın limanı olurdun
..

Devamını Oku
Mazlum Aydemir

Ben toprağım Sen su
Ben çayım Sen şeker
Ben sigarayım Sen çakmak
Ben yemeğim Sen tuz
Ben arabayım Sen yakıt
Ben aşuğum Sen maşuk
Ben Mecnunum Sen Leyla
..

Devamını Oku
Eren Tarık

II
zarifoğlu yayılıyor ortalığa ''sultan''ıyla
kement atmak için özel yapmış elbisesini
yıpranmayan halkalarla donatmış çevrenini
sakal aralığından uzayıp giden şiirini
her haziran alıp öpüyorum kıvrım kıvrım

..

Devamını Oku
İzzettin Bilgin

Hep şiir yazdığıma kızardın anne,

Ama sadece hissettiğim için yazıyorum.

Mecburiyetten yazmıyorum anne.

Evet, belki hiç iyi öğrenci olamadım,
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

HAYAL KIRIKLIĞI HÜSRANA SÜRÜKLÜYOR...

Merhaba gönül dostlarım. Her insanın zaman çerçevesinde yaşadığı hayal kırıklığı mutlaka vardır. Hayat serüveninin büyük bir bölümü kurmuş olduğumuz veya kurabileceğimiz hayallere odaklıdır. Ümitlerimiz sonuçsuz kalıp gerçekleşmeyince elbette hayal kırıklığı yaşayarak hüsrana sürükleniriz.
Hüsranın yarattığı acı kederleri hazmedebilmek elbette zorlaşmaktadır.

Aslında hayal kurarken de çok düşünerek hareket etmek gerekiyor. Çünkü
gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerin peşine düşmek bence yanlıştır. Aslında hayırlı bir iş için istihareye yatılması gerektiğini bazı paylaşımlarda bahsetmiştim. Her hanede hayalden medet umanlar mutlaka vardır. Küçükler büyüklerden medet umarken, büyüklerinde küçüklerden beklentileri oluyor.
..

Devamını Oku
Mehmet Arı

Emekli maaş kuyruğunda ölüyor
Kimi kuru ekmek bile görmüyor
Hak arayan sokaklarda yürüyor
Manzaradan utanması gerekenler utansın.

Çifçi, masrafını bile alamaz
İşsiz çalışacak işi bulamaz
..

Devamını Oku