Hayat; bir okul,
Bizler öğrenci,
Mezun olduğumuz
Gündür;
Aslında ölüm,
Ve;
Notlarımızdır
..
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 2 - Bölüm
Saygıdeğer gönül dostlarım. Çocukluk hayallerimi gerçekleştirmek asla mümkün olmadı. Çünkü maddi ve manevi desteğim yetersizdi. Babamın gece gündüz marangoz, yapı ustalığında çalışmasına üzülsem de yardımcı olmaya henüz gücüm yetmiyordu. Oda aldığı bahşişlerin, hediyelerin bir çoğunu başka çocuklara veriyordu. Kendi çocuklarını ikinci planda düşünmesine üzülüyordum.
Anneminde sevgi, şefkati yetersiz kalıyordu. Onunda ilk düşündüğü ona verilen görevlerdi. Günlük görevlerini yerine getirmediği zaman büyüklerimiz tarafından hırpalanıyordu. Babamın annemi başkaları tarafından dolduruşa getirilip hiçe sayışı beni çok üzüyordu. Zaman zaman gece bile annemi azarlayışı, dayak atışı beni yıpratıyordu. Annemi savunurum ümidi ile gece yatağımın altına sopa saklıyordum ama gece de bir türlü uyanamıyordum. Annem yatağı döşeği toplarken sopayı görünce çok mutlu oluyormuş.
Çünkü yavrum beni eşimden korumak için hazırlık yapmış diye düşünmüş. Annem saf kalpliydi küçük hatalarından dolayı onu çok cezalandırıyorlardı. Ben sofrada annemi göremedim mi arıyordum. Bir keresine evin çevresinde onu bulamayınca ona azık katarak ararken yukarı bahçede aç, susuz çalışırken buldum. Annem kendisini düşünen bir evladının oluşuyla gurur duyuyordu. Annemi daima garip ve yalnız hissettikçe gözlerim yaşarıyordu.
..
Başkentte yaşayan bir Ankaralı olarak bazen bu şehir neden bu kadar gri diye düşünürüm. Ülkemin başkentinde yaşamanın avantajlı mı yoksa dezavantajlı mı olduğunu da.
Büyük şehirlerde yaşamak insanı doğadan uzaklaştırıp, robotlaştırıyor. Her sabah kalkıp rutine bağlanmış gününüzü sırasıyla yaşamak zorundasınız.Trafik, koşturmaca,insan kalabalığı.
Bu görüntülere o kadar alışmışsınızdır ki ne olduğunu, nedenini düşünmeden, akıntının içinde sürüklenen ağaç dalları gibi kapılıp gidersiniz.
Her sabah kalktığımda güneşi görmek, derin bir soluk almak için penceremi açarım. Aldığım o solukla birlikte temiz hava çektiğimi düşünmeyin. Sadece kendimi kandırıyorum. Ağaçsızlıktan, egzoz gazlarından nasibini almış kentimiz, şu sıralarda doğal gaza yapılan zamlarla birlikte, seçmenlerin bol miktarda bulunca yaktığı kalitesiz kömürlerle iyice kirlenmiş durumda. Durum böyle olunca da haliyle “güne merhaba” demek için aldığım soluk, nefes borumu sızlatıyor. Daha iyisi olmadığından alışkanlığımdan vazgeçemiyorum. Birde temiz havanın ne olduğunu bilmediğimiz için biz başkentliler ancak, mesire yerlerine, tatil kasabalarına veya ağacı, ormanı olan bir yerlere gidince farkına varıyoruz.
Son zamanlarda zaten gri olan şehrimiz, siyaha çalan bir gri oldu. Bürokrasi, memur, öğrenci kenti diye bilinen Ankara’mız maalesef bu rengin en iç karartan tonunu giymiş, üzerine birde sis perdesi eklemiş. Binaların büyük çoğunluğu nedenini anlayamadığım bir renge boyanmış, GRİ’ye… Asfaltından tutunda kaldırımlardaki bordür taşları bile gri olunca maksat uyum sağlamak herhalde diye düşünüyorum.
Ağaçsızlıktan da nasibini alan şehirlerimizden benim güzel Ankara’m. Zavallı hemşerilerim, yazın piknik yapabilmek uğruna Dörtyol ortalarındaki göbeklere yayılıp mangal bile yakıyor. Bu konuda en meşhur yer ise Konya yolunda Ahlatlıbel’e dönüş kavşağı. Karşı da halka açılmadan seyirlik bırakılan ODTÜ ormanının manzarasına bakarak piknik yapmak keyifli olmalı ki bazen onlarca aile yayılıp mangal yakıyor. Malum bu ara kentimizin her yanı dozerle, kepçeyle didik didik kazılıp krater görüntüsü aldığı için, bunu da bulamayacaklar bu baharda.
Yeşile, maviye hasret, renklerden yoksunuz. Suyumuz içilemez, havamız solunamaz, Ama birbirinin neredeyse aynısı büyük alışveriş merkezlerimiz, üniversitelerimiz, devlet dairelerimiz hepsinden önemlisi ülke yönetimine gelip, birçoğunun başımıza çorap örmekle meşgul olduğu birbirinden tanınmış siyasetçilerimiz var. Bu da Ankara’mıza rengini veren, bu kadar maddenin özü...
..
Üniversite hayatı ile başlar bu sevda günleri
Öyle bir sevda ki önüne almışsın seneleri
Seneler geçer gurbette, zorluklar içerisinde
Hayatta zoru başarmak bizler için tek çare
Birinci sınıf başkadır çaresizlikler yeni başlar
Kimsesizler bu garip dünyada niçin yaşar
..
Atam seni göremedik
Ama seni öğrendik
Yüreğimizle sevdik
Yine seni çok özledik.
Biz üç kardeşiz
Hepimizin yaşı yedi
..
Bir Soru ve Bin Kazanım! . Ve Kazananların Adını Sayan İnsan; YETMİŞ BEŞ MİLYON ile! ..
--------------------
Eğitim gönüllüsü saygıdeğer öğretmenlerimiz; öğrencisine bir bilgi vererek, öğrencisinde bin bilgi görmek isteyen, samimi ve duyarlı bir özveri çizgisinde ilerlemektedir, vatan sathı eğitim dirliği adına! . Yani, öğretmen bir soru sormuşsa öğrencisine, öğrencinin verdiği cevap o kadar uzun olmalı ki, öğrencinin bin kazanıma ulaşmış olduğunu, öğretmenlerimiz görmek isteyendir! .
Örnekle açıklamaya çalışayım:
..
Kendinin Kaleme Almaya Çabaladığı Metinlerin Olsun, Ey Kemal! .
= Kayıt No: 000.019 =
Okumanın Sağladığı İmkanlarda Öğreniyorsun, Yazarak Da Öğren! .
“VATAN SANA CANIM FEDA! .”
Her Bir Samimi Öğrenci; Duyarlılık Yüklü Öğretmeninin Cömert Paylaşımı ile: Hayatına Mana Bulur! . Eğitim Gönüllü Öğretmenlerimizin Paylaşımlarından; Şahsi Çıkar Elde Etme! . Yurdumuz Adına Düşün! . Şahsi Çıkarlar; Manevi Değerlerimiz Olan, Tüm Hisleri, Yıpratır ve Köreltir! Yurdumuza Adanmalı! . Vatan Sathınca; Yurdumuz İnsanlarının Huzur ve Umudu Adına Var Olmaya Çabala! ve Daima İlerle ki; Yurdumuza Yararlı Olabilmenin Fedakârlığında, Kendi Varlığına: Mana Katabil! . ÇOK ÇOK; ŞÜKÜRLER! . { Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 17 Ağustos 2011 Çarşamba 04:17:36 }
..
“Başarımız için; hesap verdiğimiz bir değerimiz olmalı: kusurumuzu büyüklerimiz fark eder! ”
“Dinlediğimiz şarkıların/türkülerin ve okuduğumuz kitapların çoğunluluğuyla kalplere insen! ”
“Başarımız için bazı koşulları öne sürerek; kendi varlığımızın mana keşfini erteleyemeyiz ki! ” “Hangi korkun, herhangi bir kitaba karşı tanışıklığına engel; korkuların kâr bırakmaz kardeş! ”
******
“BULANTI” Adlı Romandan Cümle Derlemem:
..
Okumak; Yurdumuz İnsanlarının, Menfaatine Yarayacak, Düşünce Arayışı İçersinde Olmalıdır! .
= 000.000.082 =
Kaleme Almak; Yurdumuz İnsanlarının Huzur ve de Umudunu Daimi Kılma Arayışında Olmalıdır! .
Her Bir Öğrenci; Öğretmenlerinin Cömert Paylaşımları ile: Hayatını Muhafaza Eyler! .
“HİKAYELER” Adlı, Dünya Çocuk Klasiğinden Kısa Bir Anlatı:
“ANLAŞMA”
..
Okumak; Yurdumuz İnsanlarının, Menfaatine Yarayacak, Düşünce Arayışı İçersinde Olmalıdır! .
= 000.000.001 =
Kaleme Almak; Yurdumuz İnsanlarının Huzur ve de Umudunu Daimi Kılma Arayışında Olmalıdır! .
Her Bir Öğrenci; Öğretmenlerinin Cömert Paylaşımları ile: Hayatını Muhafaza Eyler! .
“HİKAYELER” Adlı, Dünya Çocuk Klasiğinden Kısa Bir Anlatı:
“ANLAŞMA”
..
Okumakta maksat; kişisel gelişimimizi tamamlamak! .
Kaleme almakta maksat; seçicilikle; notlar almak! .
Okuma yolunda; karakter özelliklerini keşfederiz! .
Kaleme alırken; özgünlükte: kendimize hükmederiz! .
Her duyarlı öğrenci; kişisel gelişimle varoluşta! .
Kendi imkanlarımın ölçüsü içerisinde; öğrenciyim! .
..
Kıbrısa gel oku adam ol
Oku oku adam ol
Yurtta kal katıl ol
oku oku katil ol
kızları gör oku oku sapık ol
oku oku adam ol
kıbrıslı ögrenci ulusoy derki
..
Bilimsel bir ölçüm yaparken kesin sonuç elde etmek için sayısal verileri en iyi ve istenen şekilde girmeli ki sonuç en az hatayı içersin...
Lisede biyoloji dersi,konu dolaşım sistemi:damarlar,kan,nabız,tansiyon falan...Hoca öğrencilere konuyu anlatır ve sonra sıra nabız ölçümüne gelir.Ders kitabında yazılı olanı öğretmen uygulamak için sınıfa yönelir ve:
-Arkadaşlar nabız sayımızı ölçmek için 1 dakika yani 60 saniye elimizin ilk üç parmağını bileğimizin iç tarafına koyup atış miktarını sayıyoruz.
Öğrenciler başlarlar heyecanla uygulamaya ama 60 saniyenin çok olduğunu düşünen hoca:
-İsterseniz arkadaşlar 15 saniye ölçün ve sonucu 4 ile çarpın,sonuç gerçeğe yakın olacaktır,der.
Sınıfta biraz sessizlik olur ve arka sıralardaki bir öğrenci parmak kaldırır hocam:
..
Uysal bir öğrenci o;
Onun adı Mustafa.
Kendi halinde, mazbut, mütevazı…
Tembelliğinden değil ama
Yapısı gereği bekli de prensipleriyle,
Arka sıralarda oturur genelde,
Dinleyiverir dersleri kendi çapında usulca,
..
(Ögrenci Âkille kısa bir telefon konuşmamızdan sonra yazdığım notlardan)
“İnanmıyorum, o kadar güzel eserlerin yazarı şimdi benimle telefonda konuşuyor.” Kelimeleri kısa aralarla, ufak taneciklere dönüştürüp de bana ulaştırıyordu. Şimdi, bu telefondaki sesin söylediklerinin değeri, benim için yüz eleştirmenin söylediklerinden daha büyüktü.
Bir ögrenciye yazdıklarım aracılığıyla bağlanmanın verdiği mutluluk, elbisenin üzerine asılmış madalyaya benziyor.Elbisenin üzerindeki madalya elbise yıkandıgında açılır. Bu zaman onun düşüp kaybolma olasılığı da var. Böyle olmasa bile o madalya odanın bir tarafına atılıyor. Üzerini toz basıyor. Ama, bu madalya göğsün altında olduğu zaman, yürek diye tabir ettigimiz motor onu tüm vücuda pompalıyor.
Yüregimin süzgecinden geçenler olumsuzluk şarkılarıdır. İnsanlığın adresinde kitap gibi korunan, kendini değerlendirmeyi bilen yazar, insanların eserini okuyacağına inanmalı ve kendini kollamalıdır.
..
Önce bir işçi geldi
Dert yandı hayat pahalılığından
Sonra bir memur
Yine aynı sıkıntıdan
Bir öğrenci bir çay içti
Veryansın etti vizelerden sınavlardan
Bir işsiz
..
Öğrenciyken
Hiç sevmedim dilencileri...
Tamamlanamamış kitaplarıyla
Karanfil'de yürürken bir öğrenci,
Allah sevdiğine kavuştursun diyerek
Duygularını sömürmelerini...
..
Çocuk kalmak isterdim,
Anne ve babamın kuzusu bir çocuk.
Sanki yeniden doğar gibi, her sabah
Pür merak ve heyecanla, uyanmak.
Tekrar öğrenci olmak isterdim
Meraklı bir öğrenci olmak.
..
Yürü diye zorlandığım bir yol var,
Hem öyle zor geçebilmem, önüm dar.
Umut doğmaz ufkuma, çünkü benden,
Uzaktır öksüzün anası kadar.
Almıyorsa akıl, öğüt kâr etmez,
Yol yöntem bilmeyenin derdi bitmez.
..
gidiyorsun döneceksin biliyorum
zamanı belli döneceğin gün belli
yinede buruk yüreğim yinede
yinede zor demek hoşçakal.
zor geliyor nedendir bilmem
ayrılık saati yaklaştıkça
..