Bir ömre yay yokluğunla verdiğin azabı
Sabredip çekmezsem adam değilim
Getir önüme koy tahta kapaklı kabı
Uzanıp içine girmezsem adam değilim
Sevdan sultan olsun sır dünyasına
Uğrunda bu fani canımı versem
Bütün gülleri toplayıp yoluna sersem
Kitaplar dolusu şiir yazıp göndersem
Anlatamam seni ne kadar sevdiğimi
Çöllerde yana yana geçirsem yazları
Bir mahzun gülüş, bir sessiz ağlayış,
Uzanır da gelir Gönlüme kadar
Arkamdan acılar tutmasın alkış
Üzülmesi gittim diye sevdalar
Ne bir damla gözyaşı dök arkamdan
Hasretinle yazdım acı türkümü
Vuslata bağladım sevda ülkümü
Fırat’ın sırtına vurdum yükümü
Fırat akar ben ağlarım sevdiğim
Boz bulanık akar dertli deresi
Boş sayfalar ayırdım Yârim gönül defterimden
Senden ayrı kaldığım günlerimin anısına
O günleri hatırlamak geçmiyor hiç içimden
Bu günler boşa geçti yazıverdim kıyısına
Sabrın etrafında ateş topu duvarlar
Şeytana kapı açıp Melekleri kovarlar
Çehresini hasret suyuyla sıvarlar
İçsem ben yanarım içmesem Canan
Ömür dediğin yetmiş yıllık tabut
Bedenini düşlemedim hayal kurmadım
Sevdamı kirletmedim zevke vurmadım
Vuslat yolunda tökezledim durmadım
Bir sevda var içimde aklın bile kıskanır
Sabreyledim acıma hasret dağını deldim
Çiçekler bile özenmiş masum güzelliğine
Rengârenk güller açmışlar senin için
Ayrı bir renk vermiş o masum haline
Kirpikler arasında parıldayan gözlerin
Dalgalanır omuzuna döktüğün saçların
Alev benden öğrendi korda yanmayı
Her yanışta kızıl renge boyanmayı
Yandıkça sevmeyi sevdikçe dayanmayı
Gönlüm ateşte, arar seni Nerdesin
Aramızdaki inat denen dağ mıdır
Kaşını Ruhuma nakış eyledim
Karasını sevdim kirpiğini dilendim
Rabbime dua gibi her gün söyledim
Canıma can katan ismini dilendim
İstemedim ömrümce bülbül sesi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!