Bir tarih gecesine,
Yavaş yavaş gömülüyoruz;
Müslüman olduk ama;
Galiba imansız ölüyoruz...
Yaşam ile ölüm arasındaki,
Bir incecik çizgi.
Her şey kıyamete kaldı,
Ödenecek her vergi...
Bülbülün gözyaşı kadar temiz, bir damla su;
Gönül sende ağlamayı becer, bu en doğrusu...
Kadınlarımız ayrı alem;
Hepsi Gülben, hepsi Hülya.
Çocuk doğurduk diye,
“Ana” olduk sanıyorlar güya.
Her geçen yeni gün,
Sanki ben denizim;
Benim içim dışım, hep balık...
Bak yine sensizim,
Dışarda bir yığın kalabalık...
Bazen sorular sorup, cevapsız kaldığım oluyor;
Sonuçta gül bile, soğuk havayı görünce soluyor...
Artık bakamazsın gözlerime doyarak;
Tutamazsın ellerimi okşayarak.
Ölürsem bir gün, bir şafak vakti;
Mezarıma kokunu, bir de gönlünü bırak...
Bütün sevdiklerimden boşandım;
Pazarlıktayım artık nefsimle.
Hakkın kılıcını kuşandım,
Ve geldim karşınıza ismimle.
Öğüt almak için dizi dizi,
Ey okuyucular,
Şimdi iyi dinleyin;
Size bir sır vereceğim.
Ama aramızda kalacak,
Hepiniz söz verin...
Ahmet Dede;
Ahmet Çandır...
Dağlarda yaşıyor, tek başına;
Tam on beş yıldır...
Başında sarığı,
Biz onun sadece şiirlerini değil, kendisini de çok seviyoruz...