"Seni seviyorum"
Ne kadar da çok söylenmişti değil mi bu cümle?
Ne kadar da çok "çok" vardı oysa!
Kelimesiz bir hissedişi kelimeye sığdırmak da ne diye?
"Seni seviyorum" diyorduk kendimize.
Herkesin kendi kendine konuştuğu bir alemde, kendine "sen" demek de ne diye?
Mecbur olmanın özgür olmakla bağdaşan bir tarafı olmadığını bilmeyenimiz yoktur.
Bireysel ve de toplumsal geçmişimiz özgürlük mücadeleleriyle doludur.
Peki ya uğruna mücadele ettiğimiz, uğruna ağır bedeller ödediğimiz, adına özgürlük dediğimiz, bu kavram nedir?
Neden özgür olmak "zorundayız? ”
"Evet! "Zorundayız" dedim ve de tırnak içine aldım.
Bu durumun bir mecburiyet olduğunu vurgulamak için bunu yapmak zorundaydım.
Sevmekten korkar mı hiç insan?
Korkuların en büyüğü bile yenilmez miydi gerçek bir sevgiye?
Korkmayı mı seviyorduk yoksa?
Sevmekten korkmamız bundan mıydı acaba?
Korktuğumuz başımıza değil de kalbimize mi geliyordu her defasında?
Sevmekten korkulur mu hiç?
Mekke'yi fethetmek değildi marifet.
Yürekleri fethetmekti elbet.
Öyle yapmıştı Hz. Muhammed.
Kibri mağlup etmenin zaferinin, kibir ile kazanılmayacağını iyi bilirdi.
Bedir'de kazandığını Uhud'ta kaybeden bir ümmedin peygamberiydi.
Zafer, yarışarak değil, barışarak kazanılabilirdi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!