Burası kelimeler alemi, Henry.
Kelimesi kelimesine anlatır seni.
Öyle bir hayattır ki;
Tek kelime ile anlatmaya çalıştığını tek kelime etmeden yaşatır.
Mesela "hayat budur" dersin.
Hayat sana "bir dur" der.
Duyuyor musun artık içinde ki çaresizin çığlığını, Henry?
Ne kadar da yardıma muhtaç bir sen bağırıyorsun senden içeri.
Sessizliğin bastırıyor çığlıklarını.
Ne kadar da gürültülü bir susuş ki bu,
İçindeki gürüldeyen hasretliği perdeler.
Duyuyor musun artık içinde ki terk edilmişliği, Henry?
Çok yoruldum Henry.
Tam dinleneyim diyorum.
Sırtımı bir ağaca yaslıyorum.
Sonbahara denk geliyor.
Üstüm başım yaprak cesetleri.
Yapraklara dost olup, kendimi onlara benzettiğim anda;
Bir savaşın en zor tarafı nedir biliyor musunuz?
İnsanların ölmesinden çok uğruna öldükleri anlamsızlığa yaşıyorken ki esaretleridir.
Ölümün anlamı vardır.
Ama anlamlı bir ölüm yoktur aslında.
Mesela yaşamak için ölünmez değil mi?
İnsanlar çok hırslı.
İnsanım ben Henry.
Doğumum anama sancı; yaşamım ise anadan kalma tarifsiz bir acı.
Doğar doğmaz söylemişim en hüzünlü şarkımı.
Ağlayışıma gülen insanlarla başlamışım bu işe.
Daha ilk nefesimde içimi almış derin bir endişe.
Ve daha çocuk iken dur demişim bu gidişe.
Suyun hikayesini bilir misin Henry?
Yanıcı ve de yakıcı özellikteki iki elementin hikayesidir, bu.
Zamanın birinde diye başlayamayacağımız bir cümlenin aleminde; kavuşmayı arzulayan hidrojenle oksijenin hikayesidir.
En acıklısından ama en acıklısından bir hikayedir bu.
Bir varmışını kaybetmiş; bir yokmuşluk meselesidir bu.
Aşka susamış iki elementin birleşmekte ki arzu "su."
İşte o vakit anladım ki, küçümsemeyeceksin.
Var oluşun kibrini yok oluşlara terk eden aşklar da var.
İşte o vakit anladım ki,
Acılarından kurtulmanın yolu onlarla yüzleşmekten geçer.
Sabrın en iyi arkadaşının, onu en çok zorlayan olduğunu bilmektir.
İşte o vakit anladım ki,
Bazen bir mum ışığının anlattığını güneş bile anlatamaz.
Küçümsemeyeceksin hiç bir şeyi Henry.
Bastığın toprağa "başım üstüne" demeyi bileceksin.
Çünkü günün birinde onunla örtüleceksin.
Bazen bir mum ışığının gölgesine sereceksin hüznünü.
Karanlığa dikeceksin gözünü.
Herkes yaralı Henry
Dinmeyen bir acıyı sevmek zorunda kalanların hikayesidir, bu.
Daha " ilk gördüğüm anda vuruldum" demenden bellidir,
Kabuk bağlamaz bir yaranın ilk darbesini aldığın.
Herkes yaralı Henry
Her birimizin bir diğerimize vurulduğu bir hatıradan kalma, hatırı sayılır eşsiz bir yara.
İşte böyle Henry
Önceleri böyle değildi hiç bir şey.
Kalemi kırılmış bir şairin gözyaşlarını dindiremezdi darağaçları.
Kırık kalemlerin kırık kalplerden geldiğini bilen
Gözyaşlarıyla sulanmıştı umudun ummanı.
Umduğunu değil bulduğunu yer diyenlere nispet, aşkın orucuna duran yürekler vardı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!