Kılıçtan keskin sözler saçarken
kan sızıyordu ağzından;
delice kor bakışlar göz çukurunu derinleştiriyordu;
koyuydu öfkesi;
gece ve kan gibi...
Öyle bir fırtına ki bu...
Sabahı doğuran gecede kayan bir yıldız
Güneşi bekleyen Ay
Kor ateşte kül olmayanım...
ol...
Uzanırsam yanmaktan korktuğum
Yeni gün vaat eden batan güneşim
Gün onların günüydü;
adaletten bahsederken ağızlarından kötü koku saçanların...
Gün onların günüydü;
boyun eğerlerken sürüngenlere dönüşenlerin...
Gün onların günüydü;
kendi zehirleriyle kıvranan sineklerin...
Bütün kitaplar hüzün çalıyor, hüzün kokuyordu
Ve sen sarıldığında
ben Milena'ya yazılmış mektupları koklayıp ağlamaklı oluyorum
Sanki bu sefer de olmayacak...
bu ayrı düşmenin şarkısı gibi
Uayandım... rüya işte...
İçimde büyütmekteyim öfkemi sevdamı seni...
korkuyorum sancılanmaktan doğduğun gün yalnızca sevmekten...
Keskin bir rüzgar gibi adın;
acılarımı tazeleyen...
sonsuz yalnızlığımda...
Ah şu suskunluğum...
sabrım...
uyumanıza sebep olan...
Öfkem;
bütün taşları yerinden oynatan...
Sözüm;
Söyle yağmur benden daha mı yaşlısın?
Söyle gök benden daha mı kalabalıksın?
Söyle güneş benden daha mı kızılsın?
Söyle yer benden daha mı gebesin?
Söyle yıldız benden daha mı uzaksın?
Biz ne zaman ki elmayı yedik
ben toprak sen ağaç oldun;
estikçe rüzgar cennet bahçemiz büyüdü...
Bırakmış kendini yaşamayı; ne çok bencil olmuş...
Ne kadar da şaşkın bedeni ruhu uzanırken bana...
Beni yitirirse bulacakmış kendini
yitip gitmekteyim ben de ufalan bedende...
Kurtulmak gerek bu et yığınından o zaman başka severiz belki...
Belki özgürleşir istencimiz; kurtuluruz acılarımızdan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!