Hayatını hala aramaktadır.
Ne olacak bu aramızda esen buz gibi rüzgar?
Estirip kondurur mu üst üste bizi?
Yoksa harlayıp düşürür mü birbirimize?
Sanırım hiçbir zaman bilemeyeceğiz, ağabey.
Hoş da; hiçbir zaman anlaşamadık ki zaten.
Bana vermediğiniz o dostluk,
Sahte gülüşler, yalan sözler…
Ne zaman çağırsam olmayan sesler,
Alın, sizin olsun.
Bana vermediğiniz o sevda,
Kanın o süzülüşü,
Bacaktan kalbe doğru mu,
Yoksa kalpten aşağıya mı, bilemediğim.
Tam o anlarda, içimde anormal bir akış doğuyor…
Kalp atışlarım aniden hızlanıyor,
Çok başka anlamlar yüklemiştim o güzel gözlerine.
Halbuki sen de benim gibi sıradandın.
Sana o yağmurda bilmeden fısıldadığım sözler...
Doğruydu, evet: aşk diye bir şey sahiden yoktu.
Yani, demem o ki, sen sadece tatlı bir yanılsamaydın.
Ne zaman başladığını bilmiyorum,
Ama hep aynı yerdeyim.
Aynı yüz, aynı bakış…
İsmi bile değişmiyor sevdiğim kadınların.
Bir A gider, bir Z gelir,
Sonra birden B çıkagelir, E kaçıverirken…
Yağmur yağdı, kaçtık içeri,
Girdik bodruma, döndük sola.
Bir karton kutu...
Saat de akşam ezanına çeyrek kala.
Oturduk, sohbet ettik hep beraber.
Bir garip döngüdeyim,
Hayat ilerlemez, zaman akmaz oldu.
Amaçsızca dolanıp dururum, çokça düşünerek...
Ne yapsam nafile, çıkamıyorum bu girdaptan.
Günler ne de çabuk geçiyor, azizim,
İlkokul yıllarımda sevdiğim kızın saçını çekip beklerdim,
Arkasını dönsün de bana baksın diye.
Bana kızsın ama benimle konuşmuş olsun diye.
Senle olan çekişmelerimiz o hissi verirdi bana hep;
Büyüktük ama küçüktük, aynı bu şekil, çocuksu ve masum.
Sessiz bir akşamüstü,
Çevremde ne uçsuz bucaksız bir derya,
Ne soluduğumda benliğime huzur verecek çiçekler...
Yalnız sapsarı bir örtü var her yerimi örten,
Isıtmaktan çok olanca gücüyle donduran.
Hiçbir duyguyu hissedemediğim o dönemdeyim.
En son ne zaman mutlu oldum,
Ya da mutlu oldum mu,
Ömrüm boyunca?
En son ne zaman âşık oldum ya…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!