Seninle tarifi imkansız bir hayatın,
Erişilmesi güç bir yerinde,
Sadece ikimiz için doğan bir güne
Merhaba diyebilmekti mutluluk.
Seninle eşsiz bir deniz kıyısında
Kalbim seninle mutlu, sensiz divane gibi,
Eririm kahrolurum, sevgilim ol yeter ki.
Mehtabı taç yaparım, başına çiçek gibi,
Şu masum kalbi kırma, gel eşim ol yeter ki.
İçim seninle ılık, sensiz kara kış gibi,
Kasımda bir yaz güneşi gibiydin manasız,
Girivermiştin gönlüme, habersiz, apansız.
Senin gelişinle içimde birden anlamsız,
Fırtına kopmuştu bende dinmesi imkansız.
İncecik bir filiz gibiydin kırılgan, narin,
Güneş doğup, pencere açılınca,
Meltem esintisiyle dolar odalara,
Çiçek, yağmur ve kar kokusu.
Evler tazelenir, çiçekler uyanır,
Eşyalar tekrar kendi rengine boyanır.
Bütün uykusuzluklar, umutsuzluklar silinir,
Kim bilir ne acılar çektin ben doğarken,
Tüm acıların yok oldu bana gülerken,
Şefkatle sarılıp da beni emzirirken,
Ne yapsam da hakkını ödeyemem annem.
Tutunup yürümeyi öğretensin bana,
Şimdilerde çocukluğumuzdaki oyunlarda kaldı
Evcilik oyununda oynadığımız bir oyundu aşk.
Sokakta ip atlarken, ipi birlikte çevirmek,
Okul yolunda elini sıkıca kavrayabilmekti.
Derste yalnızca o parmak kaldırdı diye,
Bir sevda şarkısı olsak dillerde,
Makamı ben, güftesi sen.
Söylensek dursak her an gönüllerde,
Tınısı ben, nağmesi sen.
Bir efsane olsak yaban ellerde,
Birbirlerini deliler gibi seviyor,
Ayrı kaldıklarında uyku girmiyordu gözlerine.
Kavuşma gününü iple çekiyor,
Hasreti doya doya yaşıyorlardı sevgilerinde.
Günler günleri, hasret hasreti kovaladı,
Bu dünya baki değil, kardeşçe yaşayalım.
Ölüm Allah’ın emri onu haktan sayalım.
Zenginlik, fakirlik fayda etmez anlayalım.
Allah yolunda hep omuz omuza duralım.
Bir babanın babalığı,
Kendi babası öldüğünde başlarmış.
Onun en değerli hatırası,
İçine akan yaşlarmış
Yıkılan çınar ağacının yerini,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!