Allah'ın Aslanı olarak anılan Hz.Ali'nin güç konusunda benliğe kapılması sonucu Hz.Muhammed'in mezarlığa git ve zaloğlu Rüstem kim diye sor der Hz.Ali gider ve sorar ve mezardan çıkan Rüstem Hz.Aliye doğru gelirken her adımında yer sallanır.Gerisini tam olarak hatırlamıyorum ama doğru olanı bu.
Ayrıca Zaloğlu isminin nerden geldiğinide bilen yok sanırım. Annesinin adı Zeliha dan gelir ZeLihA OĞLU RÜSTEM.
atıp tutmayın arkadaşlar alın size bilimsel ve gerçek bilgiler.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FARS DİLİ VE EDEBİYATI
İran millî kahramanlık anlatılarının en ünlü karakteri. Bazen adıyla birlikte bir nitelemesi ya da lakabı olarak kullanılan “Tehemten” ile de adlandırılır. “Rüstem” sözcüğü, “reuze” ve “tehem” kelimelerinden oluşmuş bir bileşiktir. “Tehem”; Avestâ ve Eski Farsça’da; “Taxma” şekliyle: “cesur” ve “kahraman” anlamındadır.[1] Rüstem, altı yüz yıl yaşamıştır. Eski İran’da egemenlik sürmüş ünlü hükümdarlardan Keykubâd, Keykâvûs ve Keyhusrev dönemlerinin dünya kahramanıdır. Her üç hükümdarın egemenliğinin de, en büyük dayanağı onun varlığıydı. Akıllılığı ile cesaretini birleştirerek ünlü kişiliğini elde etmiş olan[2] Rüstem, Pehlevî edebiyatında “Rostahm” ve “Rostethem” şekilleriyle de bilinir. “Rüstem” kelimesi, Fars edebiyatında onun lakabı olarak bilinen “uzun boylu”, “iri yapılı” ve “güçlü” anlamlarındaki “Tehemten” sözcüğüyle eş anlamlıdır.[3] Avestâ’da adı yer almayan Rüstem ve adı etrafında çeşitli dönemlerde değişik kişiler tarafından kaleme alınan efsanelerin kaynağı hakkında birtakım tespitlerde bulunmak da İran mitoloji ve hikaye tarihinin en zor konuları arasında yer alır. Bu isim bazılarınca Gerşâsb’ın lakaplarından biridir ve buradan hareketle Rüstem, Gerşâsb’ın kendisidir. Ancak Nöldeke ve Christensen Bu iki isim arasında bir ilgi bulunmadığı kanısındadırlar. Tarihî verilerden anlaşıldığı kadarıyla Rüstem, Eşkânî ileri gelenleri ve kahramanlarından biridir. Millî efsanelere girmesiyle birlikte millî bir kahramana dönüşmüş ve kendisine birtakım olağanüstü efsanevî özellikler verilmiştir. [4] Dünya pehlivanı Rüstem, yine İran millî kahramanı ak saçlı Zâl’ın, Kâbul hükümdarının kızı Rûdâbe ile evliliğinden dünyaya gelmiştir. Annesi, Rûdâbe; dedesi, Sâm; karısının adı Tehmîne ve kızının adı da Bânûgoşesb’tir.[5] Onun doğumu da, yaşantısı gibi olağanüstü, efsanevî ve şaşırtıcıdır. Her şeye çare bulan Sîmorğ’un yardımıyla dünyaya gelmiş ve hızla büyüyüp gelişerek kısa süre sonra yiğitlere yaraşır bir vücut yapısına ve güce kavuşmuş, kısa sürede yaşıtlarından daha hızlı bir şekilde büyümüştür. Hayatının tamamı, başarılarla dolu ve özgürlükler içerisinde Zâbulistân’da geçen Rüstem, İran krallarının, özellikle savaşlarda sıkıntıya düştükleri anlarda yardımlarına koşmuş ve onları sıkıntıdan uzaklaştırmış, her defasında İran halkını kesin tehlikelerden kurtarmıştır. Rüstem Hefthân’ı geçtikten sonra Dîv-i Sepîd: Beyaz Dev ile savaştı. Sonra, Bîjen’i Efrâsyâb’ın kuyusundan kurtardı. Ehrimen yaratılışlı Efrâsyâb’dan Siyâveş’in intikamını aldı. Eşkebûs’u öldürdü. Bilmeyerek oğlu Sohrâb’ın bağrını parçaladı. Nihayet ömrünün sonlarına doğru mağrur şehzade İsfendiyâr, Goştâsp’ın hileleriyle onun elinde can verdi. Bu maceralardan sonra, artık Rüstem’in boğazından tatlı bir lokma geçmedi. Sonunda üvey kardeşi Şeğâd’ın hileleriyle bir kuyuya düşürülerek atı Rahş ile birlikte öldürüldü. [6] İslâm sonrası dönem İran kültüründe, Rüstem tartışmasız olarak İslâm öncesi İran ve mitolojik İran tarihinin rivayetleriyle efsanelerindeki en ünlü ve en etkili efsanevî kahraman olarak yerini almış, Fars kültürü ve edebiyatında önemli, bir o kadar da özgün bir konum elde etmiştir. İran millî kahramanlık hikayelerinde yer alan bütün kahramanların özelliklerini kendisinde toplayan bir kişiliktir. Yedi yüz batman ağırlığındaki gürzü, çok güçlü kemendi, yıldırım hızındaki atı Rahş ve hiçbir darbeden etkilenmeyen zırhı ona Fars kültürü, tarihi ve edebiyatında millî bir kahraman unvanı ve imajı kazandırmıştır. O her zaman halkla iç içe yaşamıştır. Yaşadığı dönemden sonra kaleme alınmış, tarihî, efsanevî her eserde yer almış, Fars geleneklerinde kahramanlığı, cesareti, korkusuzluğu, yardımseverliği gibi güzel davranışlarıyla bir dünya kahramanı olarak simgeleşmiştir. Bir bakıma İran kültür ve tarihinde kahramanlık ve cesaret onun adıyla yoğrulmuş, Rüstem adı hep bu kelimelerle yan yana anılmıştır. [7] Şâhnâme ve diğer Farsça metinlerde Rüstem adı; Rustem-i Pehlevân, Rustem-i Pîlten, Rustem-i Tîzçeng, Rustem-i Cengcû, Rustem-i Dîvbend, Rustem-i Zâl, Rustem-i Zâbûlî, Rustem-i Zâvulî, Rustem-i Dâstân, Rustem-i Serfirâz, Rustem-i Sevâr, Rustem-i Şîrdil, Rustem-i Şîrmerd, Rustem-i Kînehâh, Rustem-i Nâmver, Rustem-i Nâmdâr… vb. nitelemelerle geçer. [8] Fars edebiyatında birçok efsanenin temel karakteri olan Sîmorğ’un Rüstem’in hayatında çok önemli bir yeri vardır. Simorğ, Rüstem’in babası ünlü İranlı kahraman Zâl’ı yaşadığı dağda bulmuş, onu beslemiş ve büyütmüştür. Zâl, Sîmorğ’dan ayrılacağı zaman bir tüyünü kendisine vererek ihtiyacı anında onu ateşe attığında haberin kendisine ulaşacağını ve yardımına yetişeceğini söylemiş. Rüstem’in doğumu yaklaşıp da, Rûdâbe büyük sıkıntılarla yüz yüze geldiğinde Sîmorğ’un dediğini yapmış ve onun yardımlarıyla Rûdâbe’nin karnını yararak Rüstem’i dünyaya getirmişlerdir. Sîmorğ, sadece Zâl’a değil Rüstem’e de yardımlarda bulunmuş; Rüstem, İsfendiyâr ile savaşında ağır yaralanınca yine ondan yardım istenmiş, o gelerek Rüstem ile atı Rahş’ı iyileştirmiştir. [9] Öte yandan İranlı ünlü kahraman Sohrâb, Rüstem ile Semengân hükümdarının kızı Tehmîne aşkının meyvesi olarak Semengân’da dünyaya gelmiştir. Efrâsyâb, onun Rüstem’in oğlu olduğunu bilmesine rağmen baba-oğlun birbirlerini tanımamalarını ve Rüstem’in Sohrâb’ın eliyle öldürülmesini, sonra da oğlunu öldürmeyi ve böylece ikisinden de kurtulmayı hedeflemektedir. Savaş sonunda, Rüstem bilmeden oğlunu yaralamış, yaraladığı kişinin oğlu olduğunu anladığından “nûşdârû” adıyla bilinen ilacı getirmesi için Gûderz’i Kâvûs’a göndermiş, o, bu ilacı vermeyince, kızarak kendisi gitmiş, ancak bu defa da, o yoldayken Sohrâb ölmüş, Rüstem oğlunun naşını alarak Sîstân’a götürmüştür. “Sohrâb’ın ölümünden sonra nûşdârû” sözü buradan gelmektedir. [10] Şâhnâme’ye göre; kahinler, İran’da doğacak bir çocuğun büyüdüğünde Sîstân ve bütün İran’ı alt üst edeceği, Sâm ailesinin sonunun bu çocuğun elinde olduğu, onun, insanların huzur ve rahatını bozacağı şeklinde yorumlar yapmışlardır.[11] Bu çocuk, Rüstem’in üvey kardeşi Şeğâd’tır. Şeğâd, kardeşi Rüstem’i aldatıp hileyle atı Rahş ile birlikte bir kuyuda kurduğu tuzağa düşürerek öldürmüş, kendisi de Rüstem’in son anda attığı bir ok ile ölmüştür.[12] Rüstem’in annesi Rûdâbe, Kâbîl padişahı Mihrâb’ın kızıdır. Rûdâbe’nin Zâl ile olan aşkı, Şâhnâme’nin en güzel lirik hikayelerinden birine konu ve dillere destan olmuştur. Rûdâbe, uzun mücadeleler ve bir dizi ilginç serüvenden sonra Zâl ile evlenebilmiş ve Rüstem bu evlilikten dünyaya gelmiştir. Rûdâbe, Şâhnâme’nin iffet ve namusuyla öne çıkan, bu özellikleriyle ün kazanan kadın kahramanlarından biridir. Özellikle İran tarihinin en büyük kahramanı Rüstem’i dünyaya getirmesi ve onun annesi olması, kendisini çok anlamlı bir üne kavuşturmuştur. Çok uzun bir hayat yaşayan Rûdâbe, oğlu Rüstem’in ölümünden sonra çöllere düşmüş ve aklını kaybetmiştir.[13] Rüstem’in karısı, Semengân hükümdarının kızı Tehmîne, Sohrâb’ın annesidir.[14] Tehmîne’nin serüveni, Şâhnâme’de Rüstem ve Sohrâb hikayesiyle bağlantılı bir şekilde lirik bir tarzda başlamakta, savaşa dönüşmüş şekliyle trajik olarak sona ermektedir. Rüstem’in muhteşem özellikleriyle insanları hayrete düşüren, ilginç sıfatlarla nitelenen atının adı da Rahş’tır. Şâhnâme’ye göre, çok sayıda at sürülerinin içinden uzun araştırmalar sonucunda seçilerek bulunmuş, Rüstem’in ömrü kadar uzun bir ömrü olmuştur. Şâhnâme’de, bu at, çok ilginç ve şaşırtıcı nitelikleriyle anlatılmıştır.[15] Önemli ölçüde klasik Fars gelenekleri ve İran mitolojisi kökenlerine dayanan ve bunların yoğun etkisinde kalmış olan Fars tasavvuf edebiyatında Rahş, birtakım yüce anlamlar yaratmada ve yüksek tasavvufi düşünceler üretmede önemli bir araç olarak kabul edilmiştir. [16] Eski İran’a ait mitolojik rivayetler daha sonraki dönemlerde tasavvuf edebiyatında da yaygınlaşmış, özellikle peygamberler ile ilgili anlatımlarda ve bazen de İran mitolojik rivayetleriyle ilgili hikayelerde önemli ölçülerde yer almıştır. Örneğin mutasavvıf şairler, Rüstem ile Dîv-i Sepîd: Beyaz Dev hikayesindeki içerikten hareketle birtakım yorumlar yapmışlardır. Bu hikayedeki tiplemelerle, kişinin/sâlik nefs-i emmâresini yenilgiye uğratıp egemenliği altına alması arasında bağlantı kurarak yorumlama yoluna giden ilk şair Senâî-yi Ğaznevî’dir. Senâî, Rüstem ile Beyaz Dev arasındaki mücadeleyi tasavvufî bir alana çekmiş, mistik anlamlar yükleyerek değişik bir boyutta yorumlamıştır. [17] Bu tarz yorumlamalar ve farklı telmîhler, sûfî şairlerin dizerinde bolca görülmektedir. Ancak tasavvuf konulu mesnevilerde ağırlıklı telmîhler şiirin içerisinde açıklanarak anlatılırken, yine tasavvufî gazellerde üstü kapalı kalmaktadır. Bu şiirlerde egemen tema: peygamber kıssaları ve Samî kökenli rivayetlerdedir. olayla bir şekilde ilişkilendirilmektedir. Avestâ ve Avestâ ile ilgili kaleme alınmış eserler, Pehlevî dilindeki kaynaklar ve İran mitolojisi konusundaki diğer araştırmalardan elde edilen verilere göre, eski İran’da kahramanlık hikayelerinin geçmişi, bu milletin tarih öncesi devirlerine kadar uzanmaktadır. Avestâ ve Şâhnâme’deki Gerşâsp ve Rüstem gibi kahramanların birçok özellikleri Hint-İran medeniyetinin ortak eski tanrılarından olan Indra’nın özellikleriyle aynıdır. Sanskrit edebiyatından geriye kalan ve Şâhnâme’deki Rüstem’e uyarlanan hikayelerden ortaya çıkan şekliyle Indra’nın alışılmadık ve olağanüstü bir şekilde dünyaya geldiği gibi Rüstem de aynı şekilde doğmuştur. Indra’nın daha çocuklukta güneşi eliyle harekete geçirmesindeki gücü Rüstem’de de görülmekte; o da, büyük cesurluklar göstermektedir. Tanrılar arasında Indra büyüklüğü ve çok fazla yemesiyle ile bilinirken kahramanlar arasında da Rüstem iri yapısıyla ve olağanüstü derecede fazla yemesiyle ün kazanmıştır. [18] Rüstem’in kahramanlık özellikleri ve kişilik göstergelerine dikkat edildiğinde, bir çok yönüyle eski ünlü Hint-İran tanrılarından İndra’ya oldukça benzerken, bazı yönleriyle de bu antik çağlar tanrısının yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edilir.[19] Rüstem’in baştan başa bütün hayatı, İranlılar için gurur verici savaşları, gösterdiği kahramanlıklar ve mücadeleler ile doludur. Özellikle Rüstem’in iyi adlılık ve özgürlük sembolü olarak yer aldığı Rüstem ve İsfendiyâr hikayesinde bu özellikler daha da belirgindir. Hayatının bütün evreleri kötülükler ve kötülük temsilcisi güçlerle mücadeleler ve savaşlarla geçmiştir. Rüstem ve Yunan mitolojisindeki Prometheus, her ikisi de, adaletsizliğe karşı direnmiş ve mücadele vermişlerdir. Rüstem, adaletsiz uygulamalarıyla tanınan Goştâsp ile, Prometheus de Zeus’un bitmek tükenmek bilmeyen bencil uygulamalarıyla savaşmaktaydı. [20] Diğer taraftan Rüstem’in “Hefthân”ı içeriği açısından Herkül’ün “On iki Hân”ına benzemektedir. Rüstem adı, Avestâ‘da asla geçmemektedir. Pehlevî dilinde kaleme alınmış eserlerde de Rüstem adı “Rustehm” şekliyle nadir de olsa yer almaktadır. Buna karşın “Herkül” adı Yunan mitolojik kaynaklarında tanrılar soyundan gelen bir kahraman olarak temel rolü oynamaktadır. Rüstem hakkında Şâhnâme dışında kalmış birtakım efsaneler de vardır. Bu efsaneler VI. Yüzyılda yaşamış, ancak adı bilinmeyen bir şair tarafından derlenmiş, Bunlar arasında en önemlilerinden biri de, Dâstân-i Kek Kûhzâd adıyla ün kazanmıştır. Eser, Sîstân ve Horâsân ravilerinin şifahî anlatımlarından derlenerek oluşturulmuştur. Yaklaşık 700 beyitten oluşan Dâstân-i Kek Kûhzâd, teknik terimleri ve terkipleriyle de dikkat çeker.[21] Eser Şâhnâme ile birlikte birkaç kez yayınlanmıştır. Rüstem’i konu alan hikayelerden biri de Dâstân-i Şebreng adlı efsanedir. Eserin içeriği, Rüstem ile başta Dîv-i Sepîd’in oğlu Şebreng olmak üzere diğer bütün Mâzenderân devlerin savaşlarından oluşmaktadır. Bu manzumenin yazılış tarihi, Moğollar öncesi döneme büyük bir ihtimalle VI./XII. yüzyıla rastlamaktadır. [22] Meşrutiyet döneminin ünlü şair ve yazarlarından Melikuşşuarâ Bahâr, Rustemnâme adlı bir kasidesinde, Rüstem’in gerçek macerasından ilham alarak mizah karışık hayalî bir manzume kaleme almıştır. Ölümsüzlüğünden ve insan üstü mitolojik yapısıyla özelliklerinden esinlenerek onu XX. yüzyılda yeniden canlandırmış ve yaşadığı çağın toplumlarında gördüğü birçok çarpıklığı ve alışkanlıkları alaya almıştır. [23]
BİBLİYOGRAFYA Afîfî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş., Bahâr, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, Tahran 1382 hş. Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, The Encyclopaedia of Islam/EI2 (Ing) , VIIII. Dihhudâ, Alî Ekber, Luğatnâme-yi Dihhudâ, Tahran 1346 hş., “Rustem”, XXV. Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (nşr. Mohl, Julius) , Tahran 1377 hş. Hurremşâhî, Bahâuddîn, Hâfıznâme, Tahran 1372 hş. Kezzâzî, Mîr Celâluddîn, Nâme-yi Bâstân, Tahran 1381 hş. Mâzenderânî, Huseyn Şehîdî, Ferheng-i Şâhnâme/Nâm-i Kesân ve Câyhâ, Tahran 1377 hş. Mu’în, Muhammed, Ferheng-i Fârsî, Tahran 1375 hş., “Rustem”, V. Muhammed Pâdişâh, Ferheng-i Câmi-‘i Fârsî/Ânendrâc (nşr. Muhammed-i Debîrsîyâkî) , Tahran 1335 hş. Oşîderî, Cihângîr, Dânişnâme-yi Mezdiyesnâ, Tahran 1371 hş. Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yi Îrân, Tahran 1381 hş. Sâdıkî, Ferîdûn, “Rüstem”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (ed. Hasan-i Enûşe) , Tahran 1375 hş. Safâ, Zebîhullâh, Hemâseserâyî Der Îrân, Tahran 1367 hş. Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş. Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i Telmîhât, Tahran 1375 hş. Vahîdî, Huseyn, “Sîmorğ, Morğ-i Fermânrevâ”, Hestî, I/3, Tahran 1372 hş. Yâhakkî, Muhammed Ca’fer, Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş. Zumurrudî, Humeyrâ, Nakd-i Tatbîkî-yi Edyân ve Esâtîr Der Şâhnâme-yi Firdevsî, Hamse-yi Nizâmî ve Mantıku’t-tayr, Tahran 1382 hş. [1] Hurremşâhî, Bahâuddîn, Hâfıznâme, Tahran 1372 hş., II, 1203; Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş., s. 292; Mâzenderânî, Huseyn Şehîdî, Ferheng-i Şâhnâme/Nâm-i Kesân ve Câyhâ, Tahran 1377 hş., s. 239; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 636. [2] Hurremşâhî, Hâfıznâme, II, 1203; Mu’în, Muhammed, Ferheng-i Fârsî, Tahran 1375 hş., “Rustem”, V, 589. [3] Yâhakkî, Muhammed Ca’fer, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 213; Oşîderî, Cihângîr, Dânişnâme-yi Mezdiyesnâ, Tahran 1371 hş., s. 295; Afîfî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş., s. 529; Kezzâzî, Mîr Celâluddîn, Nâme-yi Bâstân, Tahran 1381 hş., I, 449; Sâdıkî, Ferîdûn, “Rüstem”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (ed. Hasan-i Enûşe) , Tahran 1375 hş., I, 422; Dihhudâ, Alî Ekber, Luğatnâme-yi Dihhudâ, Tahran 1346 hş., “Rustem”, XXV, 400; Şemîsâ, Telmîhât, s. 292-296. [4] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 213; Mâzenderânî, Ferheng, s. 347; Afîfî, Esâtîr, s. 529-530; Sâdıkî, Ferîdûn, “ Rustem”, Dânişnâme, I, 422; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 636. [5] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Şemîsâ, Telmîhât, s. 292. [6] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Şemîsâ, Telmîhât, s. 293; Sâdıkî, Ferîdûn, “Rustem”, Dânişnâme, I, 422-423; Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yi Îrân, Tahran 1381 hş., II, 253-256; Luğatnâme, “Rustem”, XXV, 400; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 637. [7] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214. [8] Luğatnâme, “Rustem”, XXV, 400. [9] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 267; Oşîderî, Dânişnâme, s. 315; Berzger, H.-Sâdıkî, F., “Sîmorğ”, Dânişnâme, I, 513; Vahîdî, Huseyn, “Sîmorğ, Morğ-i Fermânrevâ”, Hestî, I/3 (Tahran 1372 hş.) , s. 92-95; Zumurrudî, Humeyrâ, Nakd-i Tatbîkî-yi Edyân ve Esâtîr Der Şâhnâme-yi Firdevsî, Hamse-yi Nizâmî ve Mantıku’t-tayr, Tahran 1382 hş., s. 220. [10] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 261; Mâzenderânî, Ferheng, s. 418. [11] Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (nşr. Mohl, Julius) , Tahran 1377 hş., II, 906. [12] Luğatnâme, “Şeğâd”, XXXI, 414. [13] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 218; Mâzenderânî, Ferheng, s. 348-349; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, II, 250; Luğatnâme, “Rûdâbe”, XXVI, 111. [14] Mâzenderânî, Ferheng, s. 239; Sâdıkî, Ferîdûn, “Tehmîne”. Dânişnâme, I, 312; Muhammed Pâdişâh, Ferheng-i Câmi-‘i Fârsî/Ânendrâc (nşr. Muhammed-i Debîrsîyâkî) , Tahran 1335 hş., “Tehmîne”, II, 1244. [15] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 210; Oşîderî, Dânişnâme, s. 294; Mâzenderânî, Ferheng, s. 346; Berzger, H.-Sâdıkî, F., “Rahş”, Dânişnâme, I, 418. [16] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 211. [17] Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 637. [18] Bahâr, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, s. 36-37. [19] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214. [20] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, II, 255-256. [21] Safâ, Hemâseserâyî, s. 318, 322; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, I, 130. [22] Safâ, Hemâseserâyî, s. 323; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, I, 129. [23] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 215.
bircok hikaye okudum ama kucuk bir kardeşimiz bir şeyler sacmalamış. ZALOĞLU-RÜSTEM bildiğim kadarıyla cok guclu biriymiş gucu sadece kuvvet anlamında degil iman anlamındada gucluymuş iblisle bire bir savaşmış ve dunyada ondan daha guçlu kimse kımse gelmemiş kuvvet bakımından hepinize saygılar bu gibi olayların araştırılması daha faydalı olur bence ÖMER SAĞIR
merhaba arkadaşlar,zaloğlu rüstem büyük saka türk hakanı alp er tunga efsanesinde anlatılır.bu efsanede iranlı değil kabil ülkesinin padişahı olarak bildirilir.iranlılarla birleşip alp er tungaya karşı savaşmıştır.tarih olarak m.ö. 6.yy ın başları.internette alp er tunga diye arama yaparsanız ilk çıkan başlıkta efsaneyi okuyabilirsiniz.hoşçakalın
arkadaşlar kusura bakmayında yazdıklarınızı okudukça güldüm güldükçe daha fazla okuyasım geldi zor zaptettim kendimi çatlayacaktım.ya kımse kızmasında bu dediklerinizin mesnedi ne? alakasız efsanevari şeyler yazmışsınız.doğrusunu ben diyeyim size. zal oğlu rüstem (mezarı belli değildir iranlı bütün tanıdıklarıma sordum) hz ömer zamanında irana yapılan harekatta sad.bin ebi vakkas tarafından yönetilen ıslam ordusuna karşı çıkan iran ordudsunun komutanıydı.yiğitlik ve pehlivanlıkta çok mahir olduğu söylenir.ıslam ordusu ile iranlılar arasında yapılan savaştada öldürülmüştür.yani kısaca yiğit pehlivan bir insandı ve o zamana göre ordunun genelkurmay başkanıydı.tarihe bakarsanız dediklerimin doğru olduğunu göreceksiniz.(kadısıyye savaşı oalcak yanlış hatırlamıyorsam bahsi geçen savaş) selamlar
islam öncesi eski iran mitolojisinde bazı rivayetlere göre hz.musa dönemlerinde yaşamış bir halk kahramanıdır...firdevsinin şahnamesinde zal oğlu rüstemle alakalı bir çok hikaye anlatılmıştır...mazenderan devlerini nasıl bağladığından tutunda turanları nasıl bozguna uğrattığına kadar...meşhur atı rahş ile tek başına bir orduyu nasıl yendiğini vesayre vesayre...atıp tutacağınıza merak edip şahnameyi okumanızı tavsiye ediyorum :))
zal oğlu rüstem kimdir adem eleyiselamın hava ile birlikteliğinden kırk yıl gectiketen sonra cennetten ademe temiz ervah gelmesi için hz Allah adem eleyi selama ikinci eş olarak hür isminde bir melek gönderdi hür cennetten üccet ile geldi adem ile hürün birleşmesinden hürden kırk cen geldi bu cenlerin 39 arşa cekildi bir tek şehit isminde oğlan kadı 39 una birden kırklar dediler hürden tek olarak kalan şehit ismindeki oğlandan iki oğlan cocuğu oldu idris ve havaryon isminde bir oğlan oldu onun oğlu kahrimanı katil isminde bir oğlu oldu kahrimani katilin zal isminde bir oğlu oldu zalında rüstem isminde bir oğlu oldu işte zal hüre gelen ücceti mezarına beraber gömdürmüştü hz muhammed zuhur edince hz aliyi zal oğlu rüstemin mezarına ücceti alması için gönderdi bu olayı emeviler hz aliyi kücük düşürmek için bir başka arkadaşın yazdığı gibi finanse ettiler hz aliye iftira attılar cünkü bu olay gizliydi
bu benim yazdığımı ancak hakkın imamları bilemktedir hakkın imalarına halk hak aşığı demektedir hakkın imamlarının vucudu 104 kitaptır yani canlı kurnı kerimdirler
bir cok gecmişte ehlibeyite hz aliye iftira muayetinde sözler uydurulmuştur şimdiki toplumun zal oğlu hakkında bildiğide bunlardan biridir
hz ali hakkın velisidir ahırdır evveldir hem batındır hem zahirdir
HANCI PERVANE Yetmiş iki çocuk kırk sekiz sene Ademe hür geldi Havayla küp tutular adem Biri hür biride hava
Havanın kinden böcek halk oldu Kırk tane kalıp yere çekildi Hürünkinden kalıpları yırttıkça Göğe çekildi biri kaldı
Hürden kalan bir çocuk İsmini şehit koydular Fakat şehit çağıramadı Şıt koydu adem
Fakat habil kabili vurmuştuya Onun için şehit diyemedi Şıt diye çağırdı
Ademin iki karısı hava yetmiş iki çocuk oldu İkinci karısı hür ademin şıt eleyiselam Yetmiş üç çocuğudur Müslümanlar şıttan geldi Sünnet onlara ait havadan gelen hariciler onlar çok arttı
Erenler evliyalar şıttan bölünmüştür İşte isimleri havaryon garimanı kati Havaryondan sonra idris İdristen peygamberler geldi
Sonra zal rüstem Ahmet Battal hazma Eba müslüm muhtar pir Mustafa ademden bu yana evliyanın sayısı yokturdur Havaryondan gelen aleviler Alevilerin ismi raydan kalmıştır İdristen gelen peygamberler
Zaloglu Rüstem hz.Aliden önce yasamistir.Zaloglu devlere karsi savas vermis ve onlari cezalandirmistir.Hz.Ali sonralari dogmus ve Zaloglundan bilgier edinmis bizzat mezarina giderek,ya Zaloglu kalk yüzünü göreyim demis,Zaloglu Mezardan kalkmis ve Hz.Aliye dogru yürümüs,Zaloglu yürürken ayagi dizine kadar topraga cakiliyormus ve Hz.Aliye demiski YA Ali eskiden toprak sertti simdi toprak gevsemis sana ulasmakta zorluk cekiyorum.Hz.Ali,O zaman kabrine dön demis.Zaloglu Rüstem zamaninda devleri Kaf dagina sürmüs
Zaloğlu rüstem bildiğim kadarıyla çok güçlü ve yiğit bir insanmış...Hz.ali bile merak etmiş bu yiğit kimdir nedir diye..duyduğum kadarıyla..yanılmıyorsam eğer yaşadığı tarih Hz.ali den önceymiş. yanılıyorsam lütfen beni bilgilendirirseniz sevinirim..tşk.
zaloğlurüstem dedemin lakabıydı ve benim adımda rüstem zaloğlu rüstem peygamberer zamanında yaşamış güçlü heybetli bir pehlivandır birgün aslanlarla savaşan güçlü hz. hamza sormuş ey benden daha güçlü biri varmı bu dünyüdü diye hiç beklemediği biyerden ses gelir ve var denir falanca mezarlığında zaloğlu diye bağır o seni karşılayacaktır hamza merakla mezarlığa gider ve zaloğlu rüstem onu karşılar hamza bakar ki bu dam benden daha güçlü ozaman anlatamaya başlar başından geçeni zaloğlu güçlü anlamına gelir ve kürtlükle hiç bir ilgisi alakası yoktur
Bazı vatandaşlarımızın islem adı diye çocuklarına ad olarak verdikleri,fakat islamla ilgisi olmayan,İran'ın med dönemine ait bir mit'indeki kahramanı.Saka Türklerinin(veya Yunan deyişi ile Skit-İskitlerin) kaganı Alp Er Tunga ile savaşlar yapan İran şahı Zal,Alp Er Tunga'yı bir türlü yenemez.Yıllarca böyle savaştıktan sonra yaşlanır ve savaşı oğlu Rüstem'e bırakarak çekilir.Rüstem,babası gibi uzun yıllar Türklerle savaşır,bakar olmayacak,bir hile ile Alp Er Tunga'yı yener ve onu doğuya doğru kovalar.Ve sonunda yakalayarak öldürür. Buradaki garip çelişki,Türkler müslüman olduktan sonra,önceki düşmanlarını müslümanlık çorbası içinde,kahraman addederek adlarını çocuklarına verdiler.
bizim asılımız iran'a dayanır. hala da orada akrabalarımız vardır. bulnduğumuz yerde bizim aileye (sülale) male zale(zal ailesi) derler. yaşlı insanların anlattıklarına bakılırsa biz zal oğlu rüstemin soyundan gelirmişiz. ancak dedem bunu kabul etmez ve sadece iranlı olduğumuz için bunun bir yakıştırma olduğunu söyler. Duyduğumuza göre Zal gürz kullanan çok yiğit bir insanmış. Oğlu Rüstem ise güreşçi imiş. Bunlar İran'da yaşamış. insanlar. Zal oğlu Rüstem bana (gerçek olması sıfıra yakın bir ihtimal de olsa) soyumun nerden geldiğini hatırlatır.
Yer yüzünde yaratılmışların için de en güçlü insanlardan bir tanesi. İslam Alimlerinden Bir rivayete göre; Hz. Ali'ye Allah C.C. Aslanım dediği zaman Hz. Ali bir benlik duygusuna kapıldı. O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi. ve Allah C.C.'ye dua etti Rabbim senin yarattığın güçlülerden birini bana göster o vakit Cebrail A.S. insan kılığında gelerek Hz. Ali'ye mezarlığa git ve Rüstem diye seslen dedi. Hz. Ali mezarlığa giderek Selamın Aleyküm RÜSTEM diye seslendi bir çok mezardan Aleyküm Selam diye ses geldi o zaman Cebrail A.S. tekrar gelerek, Hz. Ali'ye ZAL OĞLU RÜSTEM diye seslen ve sakın elini verme dedi. Hz. Ali tekrar mezarlığa döndü ve Selamın Aleyküm ZAL OĞLU RÜSTEM diye seslendi. Bir mezardan çıktı birisi toprağa bastı ve beline kadar toprağa gömüldü. Ya Ali dedi tut elimide çıkayım. Hz. Ali yerden aldığı bir taşı ZAL OĞLU RÜSTEM'in eline tutuşturdu. Zal Oğlu taşı bir sıktı suyunu çıkardı Üfledi tozunu çıkardı. EY Ali dedi Allah C.C. sana ASLANIM dedi. Bana Kedim deseydi sen o zaman görseydin RÜSTEM'i
tarihin en büyük yalancılarından sayılan firdevsinin şehnamesinde fillerle dövüşe tutuşacak kadar güçlü olduğu anlatılan kişi. rüstem sam ın torunudur.
bizimde zal oğlu rüstem var hani şuhanımın çiftliğindeki :)))
Zal oğlu Ramazan'ın abisi olmalı :)))
Allah'ın Aslanı olarak anılan Hz.Ali'nin güç konusunda benliğe kapılması sonucu Hz.Muhammed'in mezarlığa git ve zaloğlu Rüstem kim diye sor der Hz.Ali gider ve sorar ve mezardan çıkan Rüstem Hz.Aliye doğru gelirken her adımında yer sallanır.Gerisini tam olarak hatırlamıyorum ama doğru olanı bu.
Ayrıca Zaloğlu isminin nerden geldiğinide bilen yok sanırım.
Annesinin adı Zeliha dan gelir ZeLihA OĞLU RÜSTEM.
Yanlis yazilan bir basliktir...
atıp tutmayın arkadaşlar alın size bilimsel ve gerçek bilgiler.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FARS DİLİ VE EDEBİYATI
İran millî kahramanlık anlatılarının en ünlü karakteri. Bazen adıyla birlikte bir nitelemesi ya da lakabı olarak kullanılan “Tehemten” ile de adlandırılır. “Rüstem” sözcüğü, “reuze” ve “tehem” kelimelerinden oluşmuş bir bileşiktir. “Tehem”; Avestâ ve Eski Farsça’da; “Taxma” şekliyle: “cesur” ve “kahraman” anlamındadır.[1] Rüstem, altı yüz yıl yaşamıştır. Eski İran’da egemenlik sürmüş ünlü hükümdarlardan Keykubâd, Keykâvûs ve Keyhusrev dönemlerinin dünya kahramanıdır. Her üç hükümdarın egemenliğinin de, en büyük dayanağı onun varlığıydı. Akıllılığı ile cesaretini birleştirerek ünlü kişiliğini elde etmiş olan[2] Rüstem, Pehlevî edebiyatında “Rostahm” ve “Rostethem” şekilleriyle de bilinir. “Rüstem” kelimesi, Fars edebiyatında onun lakabı olarak bilinen “uzun boylu”, “iri yapılı” ve “güçlü” anlamlarındaki “Tehemten” sözcüğüyle eş anlamlıdır.[3] Avestâ’da adı yer almayan Rüstem ve adı etrafında çeşitli dönemlerde değişik kişiler tarafından kaleme alınan efsanelerin kaynağı hakkında birtakım tespitlerde bulunmak da İran mitoloji ve hikaye tarihinin en zor konuları arasında yer alır. Bu isim bazılarınca Gerşâsb’ın lakaplarından biridir ve buradan hareketle Rüstem, Gerşâsb’ın kendisidir. Ancak Nöldeke ve Christensen Bu iki isim arasında bir ilgi bulunmadığı kanısındadırlar. Tarihî verilerden anlaşıldığı kadarıyla Rüstem, Eşkânî ileri gelenleri ve kahramanlarından biridir. Millî efsanelere girmesiyle birlikte millî bir kahramana dönüşmüş ve kendisine birtakım olağanüstü efsanevî özellikler verilmiştir. [4]
Dünya pehlivanı Rüstem, yine İran millî kahramanı ak saçlı Zâl’ın, Kâbul hükümdarının kızı Rûdâbe ile evliliğinden dünyaya gelmiştir. Annesi, Rûdâbe; dedesi, Sâm; karısının adı Tehmîne ve kızının adı da Bânûgoşesb’tir.[5] Onun doğumu da, yaşantısı gibi olağanüstü, efsanevî ve şaşırtıcıdır. Her şeye çare bulan Sîmorğ’un yardımıyla dünyaya gelmiş ve hızla büyüyüp gelişerek kısa süre sonra yiğitlere yaraşır bir vücut yapısına ve güce kavuşmuş, kısa sürede yaşıtlarından daha hızlı bir şekilde büyümüştür. Hayatının tamamı, başarılarla dolu ve özgürlükler içerisinde Zâbulistân’da geçen Rüstem, İran krallarının, özellikle savaşlarda sıkıntıya düştükleri anlarda yardımlarına koşmuş ve onları sıkıntıdan uzaklaştırmış, her defasında İran halkını kesin tehlikelerden kurtarmıştır. Rüstem Hefthân’ı geçtikten sonra Dîv-i Sepîd: Beyaz Dev ile savaştı. Sonra, Bîjen’i Efrâsyâb’ın kuyusundan kurtardı. Ehrimen yaratılışlı Efrâsyâb’dan Siyâveş’in intikamını aldı. Eşkebûs’u öldürdü. Bilmeyerek oğlu Sohrâb’ın bağrını parçaladı. Nihayet ömrünün sonlarına doğru mağrur şehzade İsfendiyâr, Goştâsp’ın hileleriyle onun elinde can verdi. Bu maceralardan sonra, artık Rüstem’in boğazından tatlı bir lokma geçmedi. Sonunda üvey kardeşi Şeğâd’ın hileleriyle bir kuyuya düşürülerek atı Rahş ile birlikte öldürüldü. [6]
İslâm sonrası dönem İran kültüründe, Rüstem tartışmasız olarak İslâm öncesi İran ve mitolojik İran tarihinin rivayetleriyle efsanelerindeki en ünlü ve en etkili efsanevî kahraman olarak yerini almış, Fars kültürü ve edebiyatında önemli, bir o kadar da özgün bir konum elde etmiştir. İran millî kahramanlık hikayelerinde yer alan bütün kahramanların özelliklerini kendisinde toplayan bir kişiliktir. Yedi yüz batman ağırlığındaki gürzü, çok güçlü kemendi, yıldırım hızındaki atı Rahş ve hiçbir darbeden etkilenmeyen zırhı ona Fars kültürü, tarihi ve edebiyatında millî bir kahraman unvanı ve imajı kazandırmıştır. O her zaman halkla iç içe yaşamıştır. Yaşadığı dönemden sonra kaleme alınmış, tarihî, efsanevî her eserde yer almış, Fars geleneklerinde kahramanlığı, cesareti, korkusuzluğu, yardımseverliği gibi güzel davranışlarıyla bir dünya kahramanı olarak simgeleşmiştir. Bir bakıma İran kültür ve tarihinde kahramanlık ve cesaret onun adıyla yoğrulmuş, Rüstem adı hep bu kelimelerle yan yana anılmıştır. [7]
Şâhnâme ve diğer Farsça metinlerde Rüstem adı; Rustem-i Pehlevân, Rustem-i Pîlten, Rustem-i Tîzçeng, Rustem-i Cengcû, Rustem-i Dîvbend, Rustem-i Zâl, Rustem-i Zâbûlî, Rustem-i Zâvulî, Rustem-i Dâstân, Rustem-i Serfirâz, Rustem-i Sevâr, Rustem-i Şîrdil, Rustem-i Şîrmerd, Rustem-i Kînehâh, Rustem-i Nâmver, Rustem-i Nâmdâr… vb. nitelemelerle geçer. [8]
Fars edebiyatında birçok efsanenin temel karakteri olan Sîmorğ’un Rüstem’in hayatında çok önemli bir yeri vardır. Simorğ, Rüstem’in babası ünlü İranlı kahraman Zâl’ı yaşadığı dağda bulmuş, onu beslemiş ve büyütmüştür. Zâl, Sîmorğ’dan ayrılacağı zaman bir tüyünü kendisine vererek ihtiyacı anında onu ateşe attığında haberin kendisine ulaşacağını ve yardımına yetişeceğini söylemiş. Rüstem’in doğumu yaklaşıp da, Rûdâbe büyük sıkıntılarla yüz yüze geldiğinde Sîmorğ’un dediğini yapmış ve onun yardımlarıyla Rûdâbe’nin karnını yararak Rüstem’i dünyaya getirmişlerdir. Sîmorğ, sadece Zâl’a değil Rüstem’e de yardımlarda bulunmuş; Rüstem, İsfendiyâr ile savaşında ağır yaralanınca yine ondan yardım istenmiş, o gelerek Rüstem ile atı Rahş’ı iyileştirmiştir. [9]
Öte yandan İranlı ünlü kahraman Sohrâb, Rüstem ile Semengân hükümdarının kızı Tehmîne aşkının meyvesi olarak Semengân’da dünyaya gelmiştir. Efrâsyâb, onun Rüstem’in oğlu olduğunu bilmesine rağmen baba-oğlun birbirlerini tanımamalarını ve Rüstem’in Sohrâb’ın eliyle öldürülmesini, sonra da oğlunu öldürmeyi ve böylece ikisinden de kurtulmayı hedeflemektedir. Savaş sonunda, Rüstem bilmeden oğlunu yaralamış, yaraladığı kişinin oğlu olduğunu anladığından “nûşdârû” adıyla bilinen ilacı getirmesi için Gûderz’i Kâvûs’a göndermiş, o, bu ilacı vermeyince, kızarak kendisi gitmiş, ancak bu defa da, o yoldayken Sohrâb ölmüş, Rüstem oğlunun naşını alarak Sîstân’a götürmüştür. “Sohrâb’ın ölümünden sonra nûşdârû” sözü buradan gelmektedir. [10]
Şâhnâme’ye göre; kahinler, İran’da doğacak bir çocuğun büyüdüğünde Sîstân ve bütün İran’ı alt üst edeceği, Sâm ailesinin sonunun bu çocuğun elinde olduğu, onun, insanların huzur ve rahatını bozacağı şeklinde yorumlar yapmışlardır.[11] Bu çocuk, Rüstem’in üvey kardeşi Şeğâd’tır. Şeğâd, kardeşi Rüstem’i aldatıp hileyle atı Rahş ile birlikte bir kuyuda kurduğu tuzağa düşürerek öldürmüş, kendisi de Rüstem’in son anda attığı bir ok ile ölmüştür.[12]
Rüstem’in annesi Rûdâbe, Kâbîl padişahı Mihrâb’ın kızıdır. Rûdâbe’nin Zâl ile olan aşkı, Şâhnâme’nin en güzel lirik hikayelerinden birine konu ve dillere destan olmuştur. Rûdâbe, uzun mücadeleler ve bir dizi ilginç serüvenden sonra Zâl ile evlenebilmiş ve Rüstem bu evlilikten dünyaya gelmiştir. Rûdâbe, Şâhnâme’nin iffet ve namusuyla öne çıkan, bu özellikleriyle ün kazanan kadın kahramanlarından biridir. Özellikle İran tarihinin en büyük kahramanı Rüstem’i dünyaya getirmesi ve onun annesi olması, kendisini çok anlamlı bir üne kavuşturmuştur. Çok uzun bir hayat yaşayan Rûdâbe, oğlu Rüstem’in ölümünden sonra çöllere düşmüş ve aklını kaybetmiştir.[13]
Rüstem’in karısı, Semengân hükümdarının kızı Tehmîne, Sohrâb’ın annesidir.[14] Tehmîne’nin serüveni, Şâhnâme’de Rüstem ve Sohrâb hikayesiyle bağlantılı bir şekilde lirik bir tarzda başlamakta, savaşa dönüşmüş şekliyle trajik olarak sona ermektedir.
Rüstem’in muhteşem özellikleriyle insanları hayrete düşüren, ilginç sıfatlarla nitelenen atının adı da Rahş’tır. Şâhnâme’ye göre, çok sayıda at sürülerinin içinden uzun araştırmalar sonucunda seçilerek bulunmuş, Rüstem’in ömrü kadar uzun bir ömrü olmuştur. Şâhnâme’de, bu at, çok ilginç ve şaşırtıcı nitelikleriyle anlatılmıştır.[15] Önemli ölçüde klasik Fars gelenekleri ve İran mitolojisi kökenlerine dayanan ve bunların yoğun etkisinde kalmış olan Fars tasavvuf edebiyatında Rahş, birtakım yüce anlamlar yaratmada ve yüksek tasavvufi düşünceler üretmede önemli bir araç olarak kabul edilmiştir. [16]
Eski İran’a ait mitolojik rivayetler daha sonraki dönemlerde tasavvuf edebiyatında da yaygınlaşmış, özellikle peygamberler ile ilgili anlatımlarda ve bazen de İran mitolojik rivayetleriyle ilgili hikayelerde önemli ölçülerde yer almıştır. Örneğin mutasavvıf şairler, Rüstem ile Dîv-i Sepîd: Beyaz Dev hikayesindeki içerikten hareketle birtakım yorumlar yapmışlardır. Bu hikayedeki tiplemelerle, kişinin/sâlik nefs-i emmâresini yenilgiye uğratıp egemenliği altına alması arasında bağlantı kurarak yorumlama yoluna giden ilk şair Senâî-yi Ğaznevî’dir. Senâî, Rüstem ile Beyaz Dev arasındaki mücadeleyi tasavvufî bir alana çekmiş, mistik anlamlar yükleyerek değişik bir boyutta yorumlamıştır. [17] Bu tarz yorumlamalar ve farklı telmîhler, sûfî şairlerin dizerinde bolca görülmektedir. Ancak tasavvuf konulu mesnevilerde ağırlıklı telmîhler şiirin içerisinde açıklanarak anlatılırken, yine tasavvufî gazellerde üstü kapalı kalmaktadır. Bu şiirlerde egemen tema: peygamber kıssaları ve Samî kökenli rivayetlerdedir. olayla bir şekilde ilişkilendirilmektedir.
Avestâ ve Avestâ ile ilgili kaleme alınmış eserler, Pehlevî dilindeki kaynaklar ve İran mitolojisi konusundaki diğer araştırmalardan elde edilen verilere göre, eski İran’da kahramanlık hikayelerinin geçmişi, bu milletin tarih öncesi devirlerine kadar uzanmaktadır. Avestâ ve Şâhnâme’deki Gerşâsp ve Rüstem gibi kahramanların birçok özellikleri Hint-İran medeniyetinin ortak eski tanrılarından olan Indra’nın özellikleriyle aynıdır. Sanskrit edebiyatından geriye kalan ve Şâhnâme’deki Rüstem’e uyarlanan hikayelerden ortaya çıkan şekliyle Indra’nın alışılmadık ve olağanüstü bir şekilde dünyaya geldiği gibi Rüstem de aynı şekilde doğmuştur. Indra’nın daha çocuklukta güneşi eliyle harekete geçirmesindeki gücü Rüstem’de de görülmekte; o da, büyük cesurluklar göstermektedir. Tanrılar arasında Indra büyüklüğü ve çok fazla yemesiyle ile bilinirken kahramanlar arasında da Rüstem iri yapısıyla ve olağanüstü derecede fazla yemesiyle ün kazanmıştır. [18]
Rüstem’in kahramanlık özellikleri ve kişilik göstergelerine dikkat edildiğinde, bir çok yönüyle eski ünlü Hint-İran tanrılarından İndra’ya oldukça benzerken, bazı yönleriyle de bu antik çağlar tanrısının yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edilir.[19] Rüstem’in baştan başa bütün hayatı, İranlılar için gurur verici savaşları, gösterdiği kahramanlıklar ve mücadeleler ile doludur. Özellikle Rüstem’in iyi adlılık ve özgürlük sembolü olarak yer aldığı Rüstem ve İsfendiyâr hikayesinde bu özellikler daha da belirgindir. Hayatının bütün evreleri kötülükler ve kötülük temsilcisi güçlerle mücadeleler ve savaşlarla geçmiştir. Rüstem ve Yunan mitolojisindeki Prometheus, her ikisi de, adaletsizliğe karşı direnmiş ve mücadele vermişlerdir. Rüstem, adaletsiz uygulamalarıyla tanınan Goştâsp ile, Prometheus de Zeus’un bitmek tükenmek bilmeyen bencil uygulamalarıyla savaşmaktaydı. [20]
Diğer taraftan Rüstem’in “Hefthân”ı içeriği açısından Herkül’ün “On iki Hân”ına benzemektedir. Rüstem adı, Avestâ‘da asla geçmemektedir. Pehlevî dilinde kaleme alınmış eserlerde de Rüstem adı “Rustehm” şekliyle nadir de olsa yer almaktadır. Buna karşın “Herkül” adı Yunan mitolojik kaynaklarında tanrılar soyundan gelen bir kahraman olarak temel rolü oynamaktadır.
Rüstem hakkında Şâhnâme dışında kalmış birtakım efsaneler de vardır. Bu efsaneler VI. Yüzyılda yaşamış, ancak adı bilinmeyen bir şair tarafından derlenmiş, Bunlar arasında en önemlilerinden biri de, Dâstân-i Kek Kûhzâd adıyla ün kazanmıştır. Eser, Sîstân ve Horâsân ravilerinin şifahî anlatımlarından derlenerek oluşturulmuştur. Yaklaşık 700 beyitten oluşan Dâstân-i Kek Kûhzâd, teknik terimleri ve terkipleriyle de dikkat çeker.[21] Eser Şâhnâme ile birlikte birkaç kez yayınlanmıştır. Rüstem’i konu alan hikayelerden biri de Dâstân-i Şebreng adlı efsanedir. Eserin içeriği, Rüstem ile başta Dîv-i Sepîd’in oğlu Şebreng olmak üzere diğer bütün Mâzenderân devlerin savaşlarından oluşmaktadır. Bu manzumenin yazılış tarihi, Moğollar öncesi döneme büyük bir ihtimalle VI./XII. yüzyıla rastlamaktadır. [22]
Meşrutiyet döneminin ünlü şair ve yazarlarından Melikuşşuarâ Bahâr, Rustemnâme adlı bir kasidesinde, Rüstem’in gerçek macerasından ilham alarak mizah karışık hayalî bir manzume kaleme almıştır. Ölümsüzlüğünden ve insan üstü mitolojik yapısıyla özelliklerinden esinlenerek onu XX. yüzyılda yeniden canlandırmış ve yaşadığı çağın toplumlarında gördüğü birçok çarpıklığı ve alışkanlıkları alaya almıştır. [23]
BİBLİYOGRAFYA
Afîfî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş.,
Bahâr, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, Tahran 1382 hş.
Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, The Encyclopaedia of Islam/EI2 (Ing) , VIIII.
Dihhudâ, Alî Ekber, Luğatnâme-yi Dihhudâ, Tahran 1346 hş., “Rustem”, XXV.
Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (nşr. Mohl, Julius) , Tahran 1377 hş.
Hurremşâhî, Bahâuddîn, Hâfıznâme, Tahran 1372 hş.
Kezzâzî, Mîr Celâluddîn, Nâme-yi Bâstân, Tahran 1381 hş.
Mâzenderânî, Huseyn Şehîdî, Ferheng-i Şâhnâme/Nâm-i Kesân ve Câyhâ, Tahran 1377 hş.
Mu’în, Muhammed, Ferheng-i Fârsî, Tahran 1375 hş., “Rustem”, V.
Muhammed Pâdişâh, Ferheng-i Câmi-‘i Fârsî/Ânendrâc (nşr. Muhammed-i Debîrsîyâkî) , Tahran 1335 hş.
Oşîderî, Cihângîr, Dânişnâme-yi Mezdiyesnâ, Tahran 1371 hş.
Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yi Îrân, Tahran 1381 hş.
Sâdıkî, Ferîdûn, “Rüstem”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (ed. Hasan-i Enûşe) , Tahran 1375 hş.
Safâ, Zebîhullâh, Hemâseserâyî Der Îrân, Tahran 1367 hş.
Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş.
Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i Telmîhât, Tahran 1375 hş.
Vahîdî, Huseyn, “Sîmorğ, Morğ-i Fermânrevâ”, Hestî, I/3, Tahran 1372 hş.
Yâhakkî, Muhammed Ca’fer, Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş.
Zumurrudî, Humeyrâ, Nakd-i Tatbîkî-yi Edyân ve Esâtîr Der Şâhnâme-yi Firdevsî, Hamse-yi Nizâmî ve Mantıku’t-tayr, Tahran 1382 hş.
[1] Hurremşâhî, Bahâuddîn, Hâfıznâme, Tahran 1372 hş., II, 1203; Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş., s. 292; Mâzenderânî, Huseyn Şehîdî, Ferheng-i Şâhnâme/Nâm-i Kesân ve Câyhâ, Tahran 1377 hş., s. 239; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 636.
[2] Hurremşâhî, Hâfıznâme, II, 1203; Mu’în, Muhammed, Ferheng-i Fârsî, Tahran 1375 hş., “Rustem”, V, 589.
[3] Yâhakkî, Muhammed Ca’fer, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 213; Oşîderî, Cihângîr, Dânişnâme-yi Mezdiyesnâ, Tahran 1371 hş., s. 295; Afîfî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş., s. 529; Kezzâzî, Mîr Celâluddîn, Nâme-yi Bâstân, Tahran 1381 hş., I, 449; Sâdıkî, Ferîdûn, “Rüstem”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (ed. Hasan-i Enûşe) , Tahran 1375 hş., I, 422; Dihhudâ, Alî Ekber, Luğatnâme-yi Dihhudâ, Tahran 1346 hş., “Rustem”, XXV, 400; Şemîsâ, Telmîhât, s. 292-296.
[4] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 213; Mâzenderânî, Ferheng, s. 347; Afîfî, Esâtîr, s. 529-530; Sâdıkî, Ferîdûn, “ Rustem”, Dânişnâme, I, 422; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 636.
[5] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Şemîsâ, Telmîhât, s. 292.
[6] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Şemîsâ, Telmîhât, s. 293; Sâdıkî, Ferîdûn, “Rustem”, Dânişnâme, I, 422-423; Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yi Îrân, Tahran 1381 hş., II, 253-256; Luğatnâme, “Rustem”, XXV, 400; Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 637.
[7] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214.
[8] Luğatnâme, “Rustem”, XXV, 400.
[9] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 267; Oşîderî, Dânişnâme, s. 315; Berzger, H.-Sâdıkî, F., “Sîmorğ”, Dânişnâme, I, 513; Vahîdî, Huseyn, “Sîmorğ, Morğ-i Fermânrevâ”, Hestî, I/3 (Tahran 1372 hş.) , s. 92-95; Zumurrudî, Humeyrâ, Nakd-i Tatbîkî-yi Edyân ve Esâtîr Der Şâhnâme-yi Firdevsî, Hamse-yi Nizâmî ve Mantıku’t-tayr, Tahran 1382 hş., s. 220.
[10] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 261; Mâzenderânî, Ferheng, s. 418.
[11] Firdevsî, Ebu’l-Kâsım, Şâhnâme (nşr. Mohl, Julius) , Tahran 1377 hş., II, 906.
[12] Luğatnâme, “Şeğâd”, XXXI, 414.
[13] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 218; Mâzenderânî, Ferheng, s. 348-349; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, II, 250; Luğatnâme, “Rûdâbe”, XXVI, 111.
[14] Mâzenderânî, Ferheng, s. 239; Sâdıkî, Ferîdûn, “Tehmîne”. Dânişnâme, I, 312; Muhammed Pâdişâh, Ferheng-i Câmi-‘i Fârsî/Ânendrâc (nşr. Muhammed-i Debîrsîyâkî) , Tahran 1335 hş., “Tehmîne”, II, 1244.
[15] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 210; Oşîderî, Dânişnâme, s. 294; Mâzenderânî, Ferheng, s. 346; Berzger, H.-Sâdıkî, F., “Rahş”, Dânişnâme, I, 418.
[16] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 211.
[17] Brujin, J.T.P., De, “Rustem”, EI2 (Ing) , VIIII, 637.
[18] Bahâr, Costârî Çend Der Ferheng-i Îrân, s. 36-37.
[19] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214.
[20] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 214; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, II, 255-256.
[21] Safâ, Hemâseserâyî, s. 318, 322; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, I, 130.
[22] Safâ, Hemâseserâyî, s. 323; Rezmcû, Edebiyyât-i Hamâsî, I, 129.
[23] Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 215.
cüneyt arkın
hanımın cıftLıqındekı adam deıL mı ya bu :)
halk kahramanı
şeytanı yenmişmiş.
bircok hikaye okudum ama kucuk bir kardeşimiz bir şeyler sacmalamış.
ZALOĞLU-RÜSTEM bildiğim kadarıyla cok guclu biriymiş gucu sadece kuvvet anlamında degil iman anlamındada gucluymuş iblisle bire bir savaşmış ve dunyada ondan daha guçlu kimse kımse gelmemiş kuvvet bakımından hepinize saygılar bu gibi olayların araştırılması daha faydalı olur bence ÖMER SAĞIR
merhaba arkadaşlar,zaloğlu rüstem büyük saka türk hakanı alp er tunga efsanesinde anlatılır.bu efsanede iranlı değil kabil ülkesinin padişahı olarak bildirilir.iranlılarla birleşip alp er tungaya karşı savaşmıştır.tarih olarak m.ö. 6.yy ın başları.internette alp er tunga diye arama yaparsanız ilk çıkan başlıkta efsaneyi okuyabilirsiniz.hoşçakalın
arkadaşlar kusura bakmayında yazdıklarınızı okudukça güldüm güldükçe daha fazla okuyasım geldi zor zaptettim kendimi çatlayacaktım.ya kımse kızmasında bu dediklerinizin mesnedi ne? alakasız efsanevari şeyler yazmışsınız.doğrusunu ben diyeyim size.
zal oğlu rüstem (mezarı belli değildir iranlı bütün tanıdıklarıma sordum) hz ömer zamanında irana yapılan harekatta sad.bin ebi vakkas tarafından yönetilen ıslam ordusuna karşı çıkan iran ordudsunun komutanıydı.yiğitlik ve pehlivanlıkta çok mahir olduğu söylenir.ıslam ordusu ile iranlılar arasında yapılan savaştada öldürülmüştür.yani kısaca yiğit pehlivan bir insandı ve o zamana göre ordunun genelkurmay başkanıydı.tarihe bakarsanız dediklerimin doğru olduğunu göreceksiniz.(kadısıyye savaşı oalcak yanlış hatırlamıyorsam bahsi geçen savaş)
selamlar
islam öncesi eski iran mitolojisinde bazı rivayetlere göre hz.musa dönemlerinde yaşamış bir halk kahramanıdır...firdevsinin şahnamesinde zal oğlu rüstemle alakalı bir çok hikaye anlatılmıştır...mazenderan devlerini nasıl bağladığından tutunda turanları nasıl bozguna uğrattığına kadar...meşhur atı rahş ile tek başına bir orduyu nasıl yendiğini vesayre vesayre...atıp tutacağınıza merak edip şahnameyi okumanızı tavsiye ediyorum :))
zal oğlu rüstem kimdir
adem eleyiselamın hava ile birlikteliğinden kırk yıl gectiketen sonra cennetten ademe temiz ervah gelmesi için hz Allah adem eleyi selama ikinci eş olarak hür isminde bir melek gönderdi
hür cennetten üccet ile geldi
adem ile hürün birleşmesinden
hürden kırk cen geldi bu cenlerin 39 arşa cekildi bir tek şehit isminde oğlan kadı 39 una birden kırklar dediler
hürden tek olarak kalan şehit ismindeki oğlandan iki oğlan cocuğu oldu idris ve havaryon isminde bir oğlan oldu onun oğlu kahrimanı katil isminde bir oğlu oldu kahrimani katilin zal isminde bir oğlu oldu zalında rüstem isminde bir oğlu oldu işte zal hüre gelen ücceti mezarına beraber gömdürmüştü
hz muhammed zuhur edince hz aliyi zal oğlu rüstemin mezarına ücceti alması için gönderdi
bu olayı emeviler hz aliyi kücük düşürmek için bir başka arkadaşın yazdığı gibi finanse ettiler hz aliye iftira attılar
cünkü bu olay gizliydi
bu benim yazdığımı ancak hakkın imamları bilemktedir
hakkın imalarına halk hak aşığı demektedir
hakkın imamlarının vucudu 104 kitaptır yani canlı kurnı kerimdirler
bir cok gecmişte ehlibeyite hz aliye iftira muayetinde sözler uydurulmuştur
şimdiki toplumun zal oğlu hakkında bildiğide bunlardan biridir
hz ali hakkın velisidir ahırdır evveldir hem batındır hem zahirdir
HANCI PERVANE
Yetmiş iki çocuk kırk sekiz sene
Ademe hür geldi
Havayla küp tutular adem
Biri hür biride hava
Havanın kinden böcek halk oldu
Kırk tane kalıp yere çekildi
Hürünkinden kalıpları yırttıkça
Göğe çekildi biri kaldı
Hürden kalan bir çocuk
İsmini şehit koydular
Fakat şehit çağıramadı
Şıt koydu adem
Fakat habil kabili vurmuştuya
Onun için şehit diyemedi
Şıt diye çağırdı
Ademin iki karısı hava yetmiş iki çocuk oldu
İkinci karısı hür ademin şıt eleyiselam
Yetmiş üç çocuğudur Müslümanlar şıttan geldi
Sünnet onlara ait havadan gelen hariciler onlar çok arttı
Erenler evliyalar şıttan bölünmüştür
İşte isimleri havaryon garimanı kati
Havaryondan sonra idris
İdristen peygamberler geldi
Sonra zal rüstem Ahmet
Battal hazma Eba müslüm muhtar pir
Mustafa ademden bu yana evliyanın sayısı yokturdur
Havaryondan gelen aleviler Alevilerin ismi raydan kalmıştır
İdristen gelen peygamberler
Zaloglu Rüstem hz.Aliden önce yasamistir.Zaloglu devlere karsi savas vermis ve onlari cezalandirmistir.Hz.Ali sonralari dogmus ve Zaloglundan bilgier edinmis
bizzat mezarina giderek,ya Zaloglu kalk yüzünü göreyim demis,Zaloglu Mezardan kalkmis ve Hz.Aliye dogru yürümüs,Zaloglu yürürken ayagi dizine kadar topraga cakiliyormus ve Hz.Aliye demiski YA Ali eskiden toprak sertti
simdi toprak gevsemis sana ulasmakta zorluk cekiyorum.Hz.Ali,O zaman kabrine dön demis.Zaloglu Rüstem zamaninda devleri Kaf dagina sürmüs
yine izin vermem bu köprüden geçmene..
çok güçlü
Zaloğlu rüstem bildiğim kadarıyla çok güçlü ve yiğit bir insanmış...Hz.ali bile merak etmiş bu yiğit kimdir nedir diye..duyduğum kadarıyla..yanılmıyorsam eğer yaşadığı tarih Hz.ali den önceymiş. yanılıyorsam lütfen beni bilgilendirirseniz sevinirim..tşk.
emir erim ramazan,süt oğlum rüstem
zaloğlu rüstem çok büyük bir iranlı savaşcıdır çok mert ve korkusuz bir insandır.
zaloğlurüstem dedemin lakabıydı ve benim adımda rüstem zaloğlu rüstem peygamberer zamanında yaşamış güçlü heybetli bir pehlivandır birgün aslanlarla savaşan güçlü hz. hamza sormuş ey benden daha güçlü biri varmı bu dünyüdü diye hiç beklemediği biyerden ses gelir ve var denir falanca mezarlığında zaloğlu diye bağır o seni karşılayacaktır hamza merakla mezarlığa gider ve zaloğlu rüstem onu karşılar hamza bakar ki bu dam benden daha güçlü ozaman anlatamaya başlar başından geçeni zaloğlu güçlü anlamına gelir ve kürtlükle hiç bir ilgisi alakası yoktur
böbürlenme
İRAN Esanesinde büyük bir cengaver
Bazı vatandaşlarımızın islem adı diye çocuklarına ad olarak verdikleri,fakat
islamla ilgisi olmayan,İran'ın med dönemine ait bir mit'indeki kahramanı.Saka
Türklerinin(veya Yunan deyişi ile Skit-İskitlerin) kaganı Alp Er Tunga ile savaşlar
yapan İran şahı Zal,Alp Er Tunga'yı bir türlü yenemez.Yıllarca böyle savaştıktan
sonra yaşlanır ve savaşı oğlu Rüstem'e bırakarak çekilir.Rüstem,babası gibi
uzun yıllar Türklerle savaşır,bakar olmayacak,bir hile ile Alp Er Tunga'yı yener ve onu doğuya doğru kovalar.Ve sonunda yakalayarak öldürür.
Buradaki garip çelişki,Türkler müslüman olduktan sonra,önceki düşmanlarını
müslümanlık çorbası içinde,kahraman addederek adlarını çocuklarına verdiler.
benim göbek adım rüstem bana beni çagrıştırıyor.rahmetli dedemin adıda rüstemdi bana birisi rüstem dediginde aklıma hep dedem gelir
bizim asılımız iran'a dayanır. hala da orada akrabalarımız vardır. bulnduğumuz yerde bizim aileye (sülale) male zale(zal ailesi) derler. yaşlı insanların anlattıklarına bakılırsa biz zal oğlu rüstemin soyundan gelirmişiz. ancak dedem bunu kabul etmez ve sadece iranlı olduğumuz için bunun bir yakıştırma olduğunu söyler. Duyduğumuza göre Zal gürz kullanan çok yiğit bir insanmış. Oğlu Rüstem ise güreşçi imiş. Bunlar İran'da yaşamış. insanlar. Zal oğlu Rüstem bana (gerçek olması sıfıra yakın bir ihtimal de olsa) soyumun nerden geldiğini hatırlatır.
eskiyi çok eskiyi ve daha fazla bilgi edinmek isterdim
Yer yüzünde yaratılmışların için de en güçlü insanlardan bir tanesi.
İslam Alimlerinden Bir rivayete göre;
Hz. Ali'ye Allah C.C. Aslanım dediği zaman Hz. Ali bir benlik duygusuna kapıldı. O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi. ve Allah C.C.'ye dua etti Rabbim senin yarattığın güçlülerden birini bana göster o vakit Cebrail A.S. insan kılığında gelerek Hz. Ali'ye mezarlığa git ve Rüstem diye seslen dedi. Hz. Ali mezarlığa giderek Selamın Aleyküm RÜSTEM diye seslendi bir çok mezardan Aleyküm Selam diye ses geldi o zaman Cebrail A.S. tekrar gelerek, Hz. Ali'ye ZAL OĞLU RÜSTEM diye seslen ve sakın elini verme dedi. Hz. Ali tekrar mezarlığa döndü ve Selamın Aleyküm ZAL OĞLU RÜSTEM diye seslendi. Bir mezardan çıktı birisi toprağa bastı ve beline kadar toprağa gömüldü. Ya Ali dedi tut elimide çıkayım. Hz. Ali yerden aldığı bir taşı ZAL OĞLU RÜSTEM'in eline tutuşturdu. Zal Oğlu taşı bir sıktı suyunu çıkardı Üfledi tozunu çıkardı. EY Ali dedi Allah C.C. sana ASLANIM dedi. Bana Kedim deseydi sen o zaman görseydin RÜSTEM'i
Medlerin cengaver ordu komutanıdır(yanılmıyotsam)
tarihin en büyük yalancılarından sayılan firdevsinin şehnamesinde fillerle dövüşe tutuşacak kadar güçlü olduğu anlatılan kişi. rüstem sam ın torunudur.