Kültür Sanat Edebiyat Şiir

yusuf ile züleyha sizce ne demek, yusuf ile züleyha size neyi çağrıştırıyor?

yusuf ile züleyha terimi Ali Muzaffer tarafından tarihinde eklendi

  • Ahmet Alp Ateş
    Ahmet Alp Ateş

    Nazan BERİROĞLU nun şaheser kitabı Yusuf İle Züleyha

  • Kasabanın Cadısı
    Kasabanın Cadısı

    Efendiyi seven köle efendidir, kölesini seven efendi köledir. Tutsaklığın pazarına düştüm madem ki, zincirim aşktandır diye Yûsuf'a satsınlar beni.
    — Yusuf ile Züleyha

  • Kasabanın Cadısı
    Kasabanın Cadısı

    züleyha...' dedi, 'sevindir beni, bana gülümse! başka bir şey istemem.'

    züleyha bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı. usulca gülümsedi*.(...)

    başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.

    o günden sonra mısır'ın lisanına 'sadaka vermek' anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: züleyhanın gülümsemesi.'

  • Sultan Şeker
    Sultan Şeker

    çok zordu yusuf'u görmeyen gözün züleyha'yı anlaması!
    çok kolaydı yusuf'u görmeyen gözün züleyha'yı kınaması! '

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Yusuf dünya güzeliydi, ona aşık olmak kolaydı,
    Dünya çirkinine aşık olmak kolay mı?

  • Aslı Elbay
    Aslı Elbay

    'Adım,
    ey geçmiş ve gelecek zamanların
    dişil ve doğurgan, duygusal ve duyarlı,
    hanım hanımcık, durağan,
    ve çaresiz
    ve lekesiz
    bütün hikâye kahramanları.
    Adım adınızla birlikte anılsa da,
    dağlar ve ırmaklar arasında,
    gökler ve yer arasında olduğu kadar mesafe olacak adımla adınız arasında.

    Siz, yazgınızla iffetli,
    çaba harcamayacaksınız eteğinizdeki çamuru akıtmaya.
    Ben yazgımı yükleneceğim önce
    sonra yazgımdan iffet çıkaracağım.
    Bu yüzden Yûsuf’un arka tarafından yırtılan gömleğinden
    Züleyha’nın önden yırtılan eteğine kadar uzanacak yolum,
    adım adım,

    aşk benim hakkım...'

    Muska gibi yanımda taşıdığım, okudukça bağlandığım, vazgeçilmezim, eskidikçe kıymete binen kitabım. Ne göz yaşları birikti üstünde...

  • Sena Sena
    Sena Sena

    herkes, yusuf'un yırtılmış gömleğine bakıyor.
    kimse, zuleyha'nın paramparça olmuş kalbine bakmıyor

    ve kimse, vezirin yıkılan sadakatine,
    yusuf’un efendisine karşı kırılan onuruna
    yıllarca yaşayacağı zindanın karasına
    bakmasın da kadının zehirli ateşten aşkına bakıp
    onu bir masum bir aşkzede olarak görsün öyle mi?
    aşk tarihte ilk kez arkadan yırtıldı...

  • Serdar Erkovan
    Serdar Erkovan

    kim bilebilirdi ki kaderin; ZÜLEYHA'yı köle etmek için YUSUF'u pazarlara düşüreceğini.. (ANONİM)

  • Kulbéi Ahzan
    Kulbéi Ahzan

    bir yusuf düşlemesi..
    yusufun gözleriydi ask...sevgiyi ve merhameti yansıtan bir bakısta saklıydı.yusuf hic konusmazdı hep susardı ama bir o kadar da severdi.züleyhanın yanan kalbiydi sevda.hergün sevdigi ugruna binlerce gözyası dökmekti.züleyhanın vefa dolu kalbiydi...asık ve maşuk olmayı en cok onlar basarabilmişlerdi.birbirlerine sadık olmayı,vefayı ögrenmislerdi.sevda konuşmak degildi onlar icin sevda susmaktı,kavuşmaktı.bir ümitle beklemekti.sevda muhabbetti...yusuf züleyhanın gözyasında saklıydı,züleyha yusufun yanan kalbinde.züleyha yusufun her hecesinde vardı,her hareketinde anardı onu.züleyha yusufun bir parcası,yusuf ise züleyhanın yüregindeki en güzel cevher.züleyha yusuftaki güzelligi ve ahlakı hergün yeniden biraz daha severdi.sevdasıyla cogalırdı adeta.yusuf züleyhasını hic aklından cıkarmazdı,gittigi her yere onu da götürürdü.aşıklık onlar icin her yerde ve herseyde vardı.onlar yalnız kalpleriyle degil hareketleriyle de severlerdi birbirini.yusuf bir külçe altın gibi koydu sevdasını züleyhaya.züleyha incecikten yanar oldu.susuyordu züleyha icindeki alevlere inat.yusuf züleyhanın gözlerine düşen gölge,kalbindeki amansız fırtına oldu...bir tebessümle sevdi züleyha yusufunu.yusuf koca bir okyanustu şimdi züleyhanın sevdasıyla.susma züleyha susma dedi yusuf icindeki yanan atesle.züleyha bir nazlı yar oldu yusufun okyanusunda,yusuf züleyhanın canından da aziz sevdası...yusufun kocaman bir dünyası vardı artık icinde züleyhanın gezindigi...

  • Burcu Küçük
    Burcu Küçük

    Yusuf’un garaip kuyusudur yalnızlık/Bakınca merakla Yakup olup içine/Ürker bakışların, sarılırlar gözlerine sıkıca/Düşüvermemek için o kör zindana./Değişir sonra siması yalnızlığın/Bir yağmur damlası olur/ gök yüzüne hasret/Ona sevdalı.
    Yusuf ile Züleyha'yı Nazan Bekiroğlu'ndan okumak...

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Yusuf'un öyküsü canlar yakar,
    Yusuf'un güzelliğine Züleyha yanar.

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Yusuf'un kokusu babasının burnunda tüttü,
    O Yusuf' ki abilerinin kıskançlıkları yüzünden ne çileler çekti,

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Nazan Bekiroğlu'nun yazdığı eser Yusuf ile Züleyha.
    Hz. Yusuf 'un kuyudan çıkıp Mısır'a sultan oluşunu,
    O dönemin tüm kadınlarının güzelliğine hayran kaldıkları Yusuf için Züheyla'nın yanıp tutuşmasını,
    Kur'an-ı Kerim'deki ayetler ışığında anlatmış.

  • Nokta Nokta
    Nokta Nokta

    ..ve hepimiz bır Yusuf kaybederız,Züleyha güzelliğindeki kalbimizde..O kalp bir Yusuf sevmişse şayet gün görmüştür..

  • T£k Bir
    T£k Bir

    Ne senin adın Yusuf,ne de ben Züleyha'yım.
    Sanma ki ellerimden yırtılacak gömleğin..
    Lakin bir gün Züleyha olup gelirsem sana,
    Yusuf gibi karşıla, asil, iffetli, serin...

  • Ahmet Bayrak
    Ahmet Bayrak

    'Allah'ım istememeyi istiyorum senden...'yapılan en güzel dualardan biridir dünyanın aldatıcılığına dair...
    nazan bekiroğlu'nun kalemiyle de güzelliği daha bir ayan olmuştur hz.Yusuf'un....

  • Masal Perisi
    Masal Perisi

    ÖYKÜ:DİLENCİ VE ZÜLEYHA
    ZÜLEYHA’NIN GÜLÜMSEMESİ

    Bir gün Züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından.
    Görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve Züleyha’ya yol açıyorlardı. Zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi. Ve kimse kırmızı gülleri saçına Züleyha gibi takamazdı.
    Birden bir meczub,ehil arslanları,atları ve arabaları aşarak Züleyha’nın tahtırevanının önünde dikiliverdi,yürüyüş durdu.Züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedenini anlamak istedi.
    Gözlerini kaldırarak Züleyha’nın yüzüne bakmaya başladı meczub, Züleyha dedi,sevindir beni.Züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
    Köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avcuna ama meczub oralı bile olmadı.
    Züleyha,dedi,sevindir beni,bana gülümse.Başka bir şey istemem.
    Züleyha,bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca,aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı.Usulca gülümsedi.
    Züleyha gülümsedi,açıldı bütün beyaz zambaklar,bütün bahçelere bahar geldi.
    Züleyha gülümsedi,mamur sarayların ve yıkık sarayların kentinde bütün dilenciler bir eşi daha bulunamayacak devletle donandılar.
    Başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.
    O günden sonra Mısr’ın lisanına,sadaka vermek anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti:Züleyha’nın gülümsemesi.

    NAZAN BEKİROĞLU

  • Leyla Şenkal
    Leyla Şenkal

    Allah şahitti züleyha ne kadar ateşse yusuf o kadar iffetti..

  • Can Cimsit
    Can Cimsit

    Yusuf'a meyleden Zuleyha
    Zuleyha’ya meyletmesi Allah tarafindan engellenen Yusuf
    Meyillerin cezbesinde insan, Allah’in engellemelerine muhtac

  • Can Cimsit
    Can Cimsit

    Hangi yana atsa adimini daha özgürdü.
    Hangi yana kacsa asip da yüksek duvarlarin ardindaki parmakliklari,özgürlük vardi
    ……….
    Tutsaklik Züleyhanin tam kalbinde nereye gitse Züleyha,eger yüregi üzerindeyse, sonuna kadar tutsakti……
    Ne olursam olayim ama su tutsakliktan kurtulayim,kendi kalbimden ve kendi tenimden ibaret kalayim……..
    Tutsaklik nereye gitse Züleyhanin kalbinde tasinacakti
    Züleyha tutsak degil tutsaklik züleyhaydi……………
    ……….
    Bir kalabaligin kentine bir issizligin cölüne bakti Züleyha.Tutsakligin adi vardi
    (Yusuf ile Zuleyha dan) N.B

  • Mehmet Sinan Paksoy
    Mehmet Sinan Paksoy

    iki şeyden yek vucut olamayı

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    Ah….Züleyha…

    Yusuf’un Züleyhası değildi o…
    Minik pembe pamuk şekeri gibi bir kız çocuğuydu…Birbuçuk yaşında…
    Bir karaciğer hastalığının muzdaribiydi..
    Doğuştan(konjenital olarak) başlamıştı süreç..Glikojen depo Tip 1 di tanısı…Sevgi gibi…Aynı onun küçük hali…
    Şirin önde giden göbeği kocaman bir karaciğeri yüklenmişti aslında…anlayamazdı bilmeyenler..
    Ufacık ellerini ilgi ve şevkat vurgunu edalarla uzatırdı yanından geçenlere..

    Açlık sınırında yaşayan ülkemde…4. çocuğuna hamileydi annesi…doğurmak üzere…babası da onun yanında….bebekse bizlere terk ve emanet edilmişti…

    İlk geldiği günlerde boncuk boncuk terlemeye başladığında anlardık hipoglisemiye girdiğini..(hastalığı nedeniyle kan şekerinin düştüğünü) ..
    Zayıf bünyesinin üzerine bir de pnemoni(zatürre) eklenmişti…

    Nefes almak…
    Nefes ala-bil-me-nin kıymetini bilmek…
    Hiç bu kadar kolay olmamıştı…onu gördükten sonra….

    Günlerce biberonuna mahzun ve üzgün gözlerle baktı…nefes alıp verişi çok sık olduğu için beslenemezdi…serumla gidiyordu vücudun ihtiyacı…
    Küçücük pembe yüzünde kocaman mavi bir oksijen maskesi…
    Maskeyle savaşmak kaderiydi minik kuşumun….taa ki solunum sayıları düzelene ve kandaki oksijen saturasyonları normale gelene dek bu böyle devam etti….

    Bir gün günlük muayenede yüzünde kocaman maskesiyle elimden tutup doğrulmasıyla başladı her şey…
    Bebek yatağının parmaklıklarına tutunarak elimden aldığı güçle ayakta duracak gücü barındırıyordu artık ayacıkları…
    Sonraki gün beslenmeye başladı…biberonuna saldırışı tam bir kavuşma sahnesiydi…gözlerinizi doldurabilecek güzellikte…
    Sonra nekahat süreci yerleşti toparlamasıyla…parenteral tedavi etkisini göstermişti…

    Artık hemşire, doktor, personel, kucaktan kucağa gezen servisin göz bebeği şirin kız çocuğuydu Züleyha….
    Hiçbir yürek dayanamazdı o küçük karyolasında gözlerini doğrultup dudaklarındaki masum ifadeyle size ellerini uzatırken hayır demelere…
    Öyle bir ihtimal yoktu…

    Başına renkli renkli şirin tokalar alırdık..her gün başkasını takardı…fırfırlı kıyafetler ve dantelli kilotlu çoraplar onun küçük cüssesine ne kadar da yakışırdı…

    Meçhuldu…aç ülkemde…ailesinin onu tedavi sonrası alıp… ne zaman taburcu edileceği…
    Babası ziyarete bile gelemiyordu…otobüse verecek parası olmadığı için….:=((
    Asgari ücretin girdiği ve hatta bazen onun bile girmediği bir evde…nasıl idame ettirilirdi bir ailenin hayatı…4 çocuk ve anne baba…
    Et yerler miydi acaba hiç?
    Muzu kabuklarıyla mı yemeye kalkışırlardı yoksa hiç görmemiş oldukları için…kimsesiz çocuklar misali….

    Annesi doğum yaptı bu arada..O.. bizim devasa karanlıktaki günlerimize ışık saçmaktayken…
    Süt emzirme süreci halk arasında gebelikten koruyucu olarak biliniyordu…
    Yeni gelen bebekse …bunun…yani cehaletin kurbanı olmuştu…
    Anne karnında(prenatal) tanıları da yapılmamıştı..belki de bu kötü ve acımasız dünyaya bir Glikojen Depo tanılı bebek daha gelmişti…kimbilir…

    Tüm ekstremiteleri(uzuvları) felç…ve bilinci açık bir şekilde ölümü….eu thanatos(ötenazi-güzel ölüm) ü…..arzulamaktan ne farkı vardı yaşamanın…böyle bir hastalığa sahip olduktan sonra….

    Ahhh…
    Ahhhh…..Züleyha….

    Okula gidemeyecekti …
    Mürüveti görmek kısmet olmayacaktı ailesine…
    Çocuk sahibi olamayacaktı…
    Belki birkaç sene bile….yaşayamayacaktı…

    Kucağına alındığında hemen minik sarı başını göğsüne dayayıverirdi…
    Anne….olasın gelirdi….elleriyle kavradığı biberonuyla onu göğsünde beslerken….
    Buram buram bebek kokardı…

    Şeker pembesi küçük bir kızdı Züleyha…
    Yusuf’un Züleyhası değildi….

    Belki de ondan…
    Kimseler bilmedi varlığını…

    Eternalflame

  • Rumeysa Dündar
    Rumeysa Dündar

    YUSUF'UN DUASI: RABBİM BANA İSTEMEMEYİ İSTEYEBİLMEYİ NASİB ET

    Züleyha, gecesinin güzelliğini sererken Yusuf'un gözlerinin önüne, Yusuf da insandı. istek, insanın zaafıydı. Ama: Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.

    Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde Yusuf bu duasındaydı. Ve Yusuf biraz da bu dua ile, bu duayı edebilmiş olma yürekliliğiyle peygamberdi: Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.

    Değil mi ki ilk bakışta Züleyha Yusuf'a ötelerden gelen bir ses, bir cennet çiçeği gibi, susuzluğunun farkında bile olmayan çöl toprağına inen bir yağmur defteri.

    Züleyha sılaya davet, ilk bakışta.

    Çünkü nefis sonsuzluğu vaad ederek yanıltıyor,

    Şeytan; hayrı hayr, şerri şer göremeyeni, eşyanın hakikatine inemeyeni,

    ilk bakışta mavera

    ile kandırıyor.

    Vaad: Ezel sevinci, ebed muştusu,

    vera, ilk bakışta.

    Züleyha: Ezel, ebed, mavera, ilk bakışta.

    Yasak bahçe, memnu meyve, zehirli sarmaşık aşeka: Züleyha son bakışta.

    Üstelik Züleyha isteyici

    Üstelik 'Rabbinden bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti'.

    Yusuf'un içinde işaretin gerçekleştirici gücü, Yusuf içinde istememeyi isteyebileceği işareti gördü.

    Yüzünü gök katlarına çevirdi de, Rabbim, dedi, kuyunun karanlığında beni yalnız bırakmayan,

    karanlığın ve derinliğin korkusunu bir anda aydınlığa, ümitsizliğimi bir anda muştuya çeviren o zaman,

    hâlâ koruman altında değil miyim,

    suç mu yazdın yoksa alnımdaki yazıya?

    Bütün insanlarla birlikte benim de içimde taşıdığım, gizli ya da aşikar olan o meyil,

    şimdi daha derin bir kuyuda değil miyim,

    ki insan değil miyim?

    Sen tutmazsan elimden şüphesiz meyledenlerden olurum.

    Düştüğüm kuyudan daha derin ve karanlık bir kuyu değil mi güzeller güzeli Züleyha? Tut elimden yoksa boş yere mi göründü o rüya bana?

    Rabbim, dedi, Yusuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha'yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Katından bir esirgeme ver. Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar 'yapma' ile değil 'yaklaşma' emri ile başlar. Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha'nın ırmağına, yaklaştıktan sonra 'yapmam' diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan 'yapma' değil 'yaklaşma'.

    Öyleyse aslolan: 'Yaklaşma'. Öyleyse Rabbim, insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda, şu odada, sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Beni, insan yaratılmışlığımın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et.

    Rabbim, diye, devam etti Yusuf duasına. istemeyi istemek kadar, istememeyi istemek de zor. Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma, nefsimin altından kalkamam. Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-i Umman'ı aşamam. Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür.

    Böyle dua edince Yusuf, ona Rabbinden bir işaret geldi. Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayı etmiş olabilme yürekliliğiyle peygamberdi. Ve o iffet demekti.

    Yûsuf İle Züleyha, Timaş yayınları, İstanbul, 2000, s. 107 - 109

  • Kenan Turkcan
    Kenan Turkcan

    Bu Yusuf'un Zindandan Seslenişidir
    Eğilin önümde çağdaş güneşler!
    Kenanlı yıldızlar varın secdeye!
    Issız çöllerde, derin kör kuyularda
    Ben görürüm camgöbeği düşleri
    Ve ben yorarım sırma şafaklarda,
    Bulanık, korkulu düşlerinizi...

    Tebessümlerimi yollarım vakur kervanlarla
    Küfür karanlığı gecelerinize,
    Sonra düşüncelerinizi yeşertirim...
    İnce belli üç attır Tih sahrasında;
    Güzelliğim, sabrım ve yalnızlığım.
    Çılgınca yarışırlar kader güzergahımda;
    Nalları değer kader çizgilerinize...

    Bilemiyorum, bensiz nasıl olursunuz?
    Cibril nefesli rüzgarlarda perdelenir gözleriniz,
    Körpe bir ceylan gibi kaçıp gider güzellik,
    Ateş yağar avuçlarınıza bir yerden,
    Nil söndüremez içinizdeki yangınları,
    Ağulu bir yılan ölüsü gibi yatar durur öyle
    Mu’cizelere gebe Kızıl Deniz...

    Dinleyin hele dinleyin çağdaş kadınlar!
    Gamzesiz, zülüfsüz, yorgun kadınlar!
    Mor mor halkalarda tutsak kadınlar!
    Birer bıçak vermedi mi ellerinize Züleyha?
    Çizdirmedi mi güzelliği avuçlarınıza?

    Züleyha dedim ya biraz durmalısınız;
    Lacivert çöl gecelerinden bir parçadır o,
    Gözbebeklerinde dinlenir bereketli Nil...
    Nasıl anlatsam size Züleyha'yı;
    Gözleri bir vaha gibi yeşil...

    Ve gidin!
    Nereye giderseniz gidin!
    Kuyular her yerde derin!
    İster Kenan illerinde, ister Mısır’da,
    Zindanlar karanlık, mahzenler serin...

    Hapsederim gençliğimi damarlarıma,
    Kaç kere yaşanmış bir cenge girerim;
    Unuturum sizi çağdaş kadınlar!
    Sarılırım sımsıkı soğuk demirlere,
    Kıtlıktan, bereketten haber veririm...
    Ben yorarım düşlerinizi böyle bilin!

    “Ümmü’l Kitab” üstüne yemin ederim;
    Bir gün beni çağıracaksınız.
    Yediye ve katlarına yemin olsun ki;
    Bana muhtaçsınız!
    Bana muhtaçsınız!
    Bana muhtaçsınız!
    .........................DILAVER CEBECI......

  • Sena Fen
    Sena Fen

    “Kaşların Bismillah, vechin Beytullah,/Seni öz nurundan yaratmış Allah,
    Sevmişem ben seni terketmem Billah,/Aşkın hançerile vuralar beni…”

  • Sena Fen
    Sena Fen

    Züleyhâ’nın önce kölesi sonra efendisi ve kırmızılar içindeyken “hey teleke! 'si, iftirâsı, irtifâsı, zindanda yatan aşkı:fesleğen… çölde, kuyuda,zindanda teslimiyet çiçeği:mâh-ı kenan:fesleğen…

  • Yusuf Altındağ
    Yusuf Altındağ

    yusuf Züleyha ya sarılsaydı üşürdü,Züleyha içinse Yusuf biterdi......