Şimdi bana bu kelime dört yaşındayken sorulsaydı ne cevap veriridim diye düşünüm de...Aklıma şöyle birşey geldi: Şimdi böyle gidiyosun, giderken...şöyle yani...giderken birden yol bitiyo. işte o yolsuzluk oluyo.
Hayrettin Karaca ile yapılan bir röpörtaj geldi aklıma.. 'Yeşilin korunması için, daha yeşil bir dünya için YOLSUZLUK şart' demişti..
insanın yürüyerek gittiği yerler kısmen de olsa kendisini bozulmalardan koruyabiliyor.. ama ne zaman ki bir yere yol yapılıyor kirlenme ve kararma işte o zaman başlıyor.. ben hayrettin karaca'nın yeşil hakkında söylediği hiçbirşeyde abartı bulmuyorum. Yalova da komşumdu kendisi.. ve dese ki 'dünyayı yeşile boyayalım' hiç gülmem ve gayet ciddiye bile alırım..
Yolsuzluk kamusal çıkarın bir kamu çalışanı tarafından karşı tarafa haksız olarak kullandırılmasıdır.
Önemli olan ahlaka ve toplum çıkarlarına karşı bir davranışın gerçekleşmiş olmasıdır.
Her toplumda yazılı ve yazısız kurallar vardır. Yazılı olan kurallar; Anayasa, kanunlar v.b'dır. Yazılı olmayan kurallar ise toplumun ahlak kurallarıdır.
Tüm bu yaptırımlar toplumun yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Yolsuzluklar bu yapı taşlarına karşı olan oluşumlardır. Bir toplumda yolsuzluk varsa, yazılı hukuk kurallarının geçerli olmadığı ve toplumun ahlak kurallarının da çürümeye başladığı söylenebilir.
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bürokrasi ve kamu kesimindeki çalışanları Osmanlı Devleti’nin çalışanlarıdır.
Osmanlı Devleti’nin tarihsel gelişimi içinde devlette yolsuzluğun ve hukuka ve ahlaka aykırı davranmanın yaygın olarak uygulandığı görülmektedir.
Özellikle, Kanuni devrinde başlayan ve III. Murat döneminde ilk kez padişahın da rüşvet almasıyla zirve noktasına ulaşan yolsuzluk olaylarının Türkiye Cumhuriyeti’nde yaygın olarak görülmesi gayet normaldir.
Yolsuzluğun en önemli nedeni ise namuslu kazancın insanların beklentisine ve ihtiyacına yetmeyecek kadar azalmış olmasıdır.
Yüksek enflasyon, işsizlik, fırsat eşitsizliği, yüksek vergi oranları, yolsuzluk cezalarının az olması insanları namuslu kazançtan uzaklaştırmaktadır.
Bu şartlar altında haksız kazanç sağlayanın akıllı ve işini bilen olduğu, hakkı ve namusuyla kazananın ise “aptal” kabul edildiği bir hale gelmiştir.
Şimdi bana bu kelime dört yaşındayken sorulsaydı ne cevap veriridim diye düşünüm de...Aklıma şöyle birşey geldi:
Şimdi böyle gidiyosun, giderken...şöyle yani...giderken birden yol bitiyo. işte o yolsuzluk oluyo.
Hayrettin Karaca ile yapılan bir röpörtaj geldi aklıma..
'Yeşilin korunması için, daha yeşil bir dünya için YOLSUZLUK şart'
demişti..
insanın yürüyerek gittiği yerler
kısmen de olsa kendisini bozulmalardan
koruyabiliyor..
ama ne zaman ki
bir yere yol yapılıyor kirlenme ve kararma işte o zaman başlıyor..
ben hayrettin karaca'nın yeşil hakkında söylediği hiçbirşeyde
abartı bulmuyorum.
Yalova da komşumdu kendisi..
ve dese ki
'dünyayı yeşile boyayalım'
hiç gülmem ve gayet ciddiye bile alırım..
Yolsuzluk kamusal çıkarın bir kamu çalışanı tarafından karşı tarafa haksız olarak kullandırılmasıdır.
Önemli olan ahlaka ve toplum çıkarlarına karşı bir davranışın gerçekleşmiş olmasıdır.
Her toplumda yazılı ve yazısız kurallar vardır. Yazılı olan kurallar; Anayasa, kanunlar v.b'dır. Yazılı olmayan kurallar ise toplumun ahlak kurallarıdır.
Tüm bu yaptırımlar toplumun yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Yolsuzluklar bu yapı taşlarına karşı olan oluşumlardır. Bir toplumda yolsuzluk varsa, yazılı hukuk kurallarının geçerli olmadığı ve toplumun ahlak kurallarının da çürümeye başladığı söylenebilir.
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bürokrasi ve kamu kesimindeki çalışanları Osmanlı Devleti’nin çalışanlarıdır.
Osmanlı Devleti’nin tarihsel gelişimi içinde devlette yolsuzluğun ve hukuka ve ahlaka aykırı davranmanın yaygın olarak uygulandığı görülmektedir.
Özellikle, Kanuni devrinde başlayan ve III. Murat döneminde ilk kez padişahın da rüşvet almasıyla zirve noktasına ulaşan yolsuzluk olaylarının Türkiye Cumhuriyeti’nde yaygın olarak görülmesi gayet normaldir.
Yolsuzluğun en önemli nedeni ise namuslu kazancın insanların beklentisine ve ihtiyacına yetmeyecek kadar azalmış olmasıdır.
Yüksek enflasyon, işsizlik, fırsat eşitsizliği, yüksek vergi oranları, yolsuzluk cezalarının az olması insanları namuslu kazançtan uzaklaştırmaktadır.
Bu şartlar altında haksız kazanç sağlayanın akıllı ve işini bilen olduğu, hakkı ve namusuyla kazananın ise “aptal” kabul edildiği bir hale gelmiştir.
gidecek yeri olmamak
usulsüzlük
parasızlık
acıkmak.)