Farsça söz ‘Bâyazîd’ sözünün kaynağı Arapça Yazîd adıdır. Asıl soru Osmanlı Padişahı’na bu Farsçalaşmış ad neden verilmiştir.. OsmanlıHanedanlığı neden o denli Farisileşmiş ve Araplaşmıştır! Farisi adları yanında ‘Abd’lı adların verilmesi bile Ertuğrul, Osman, Orhan vb adlandırmanın sonunda nereye eriştiğini gösterir.. https://www.behindthename.com/name/bayezid/submitted
ba _ Farsçada ( ile, sahip) anlamında bir ön ektir. Yezdan_ Farsçada Hüda anlamındadır. Yezid_ Farsçada (pak, mukaddes) anlamındadır. Ba_Yezid_ Farsçada (İman sahibi, Mü'min) anlamındadır.
Buradaki (Yezid) kelimesinin, Arapçadaki , (zaade, yeziidü) fiilinden türemiş, (artan, çoğalan, artıran) anlamında gayrımunsarif isim fiil olan (yeziid) kelimesi ile hiç bir alakası yoktur.
Sadece telaffuz benzerlikleri vardır.
Araplar , (Yeziiid) ismini kullanmışlardır. Ancak , (Ba_yezid) ismini kullanmamışlardır.
(Ba_Yezid) Farsça konuşulan bölgelerde kullanılan (mü'min) anlamı taşıyan bir isimdir. Ne Arapçadaki (Yeziid) ile ne de (Yeziidin Babası) ile uzaktan yakından bir ilgi taşımamaktadır.
Meşhur Veli , Bayezid el-Bistami Hazretleri Farsça konuşulan bir ortamda dünyaya gelmiş , yaşamış ve vefat etmiştir. Onun isminin anlamı da , yukarıda özetlenen ifadeleri kuvvetlendirmektedir.
Onun hocası, 12 İmamdan ,İmam Caferussadık Hazretleridir. Ona hiçbir surette muhalif ve mugayir olması tahayyül bile edilemez.
Ecdadımız , Osmanlı Sultanlarının Kullandığı (Bayezid) ismi de , (Mümin, İman Sahibi ) anlamındadır. Aynı yukarıda anlatıldığı gibi, Arapçada kulanılan (yeziid) ismi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur. (Bayezid) ismi Farsça kökenlidir ve anlamı tamamen farklıdır.
Zaten Selçuklular devrinde, Devletin Resmi Dili Farsça olarak kabul edilmiştir. O dönemde , Farsça kökenli bir ismin kullanılması doğal karşılanmalıdır. Hele bu isim, (Mü'min , İman Sahibi) anlamında kullanılıyorsa ....
Bu anlam kargaşasının akademik çevrelerde bu zamana kadar çözüme kavuşturulması gerekirken, konu çok değişik boyutlara çekilip , sap ile saman birbirine karıştırıldı ve anlam kargaşaları içinde bir bocalama hali yaşandı. İnşallah bu yazımız bir nebze osun , bulanan zihinleri yeniden berraklaştıracaktır.
Tarih kitaplarımız ne yazık ki herşeyi göstermiyor..Hoş bir şey buldum Yıldırım Beyazid hakkında sizle de paylaşmak istedim..
...... Niğbolu Zaferi öncesi Tarih: 23 Eylul 1936
Yıldırım Padişah serkeşlik eden Bulgaristan'ı feth etmiş buna içerleyen Macar Kralı Sigismund ise Bursa'ya özel elçişini göndererek fethi protesto hevesine düşmüştür..
Sigismund'un elçileri Bursa'ya girerler.. Geliş çoktan tüm şehirde duyulmuş özellikle halkın hiç yabancı görmemiş kesimi sokaklara dökülmüştür..
Macar Kralının özel elçisi kafilenin en önündedir.Yanında bizim yeniçerilerden dört atlı.. Aldıkları emir gereği Macar elçilerini Bursa'nın girişinde Yıldırım Beyazid'a götürmek üzere karşılaşmışlar..Elçinin arkasında ise kendi özel muhafızları vardır. Halk süslü koşumlar atlara binmiş elçiyi hayretle izlemekte bir yandan da gülümseyerek dalga geçmektedirler:'vay canına Durak Çavuşum! Görmektemisin ki koşumlar atlardan,atlar binicilerden daha değerli...Şu gavurlar çok alem vesselam! ' 'Bunlar niye kadınlar gibi süslenmiş böyle? '
Elçi söylenenlerin bir kısmını anladığı için bozulur.Ancak aldırmamaya çalışır.Zira bizzat kral her şart altında diri durmasını emretmiş sıkı sıkıya tembihlemiştir. 'Azametli dur sert bak.Osmanlı içine korku salmaya çalış! Macar kafilesini görünce işleri ürpersin.Padişaha da meydan oku.Ona hangi hakla Bulgaristan'ı işgal ettiğini sor.Üzerine git.Yüklenebildiğim kadar yüklen.Beni temsil ettiğini unutma! ' Macar elçi söylenenleri içinden tekrarlaya tekrarlaya yeniçerilerin arkasından saraya girer Yıldırım Beyazid Han kralın elçisini makul bir süre sonra huzuruna alır. Elçi ilk önce hediyeleri taktim eder sonra söze başlar; 'Azametlü,kudretlü,asaletlü,fehametlü Macaristan Kralını..' Padişah Sadrazama göz atar.Sadrazam elini kaldırıp elçiyi susturur:'Sadede gel elçi,bizim boş vaktimiz yoktur! Ayrıca da biz kuvvet,kudret,azamet kaynağı olan Allah'tan başka hiçbir kuvvet,kudret,azametten korkmayız.Bunu böyle belle ve buna göre kelam eyle! ' Macar elçi ne söyleyeceğini şaşırır,ilk yenilgisini almıştır.Kekelemeye başlar: 'Ama kralımızın ordusu çok büyük,kralımız yüce bir kraldır! 'Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yel üzerinden aşar.' 'Siz rüzgar değilsiniz ki...' 'Evet ama sizde dağ değilsiniz! '
aslında Yıldırım Bayezid olan ama insanların ağzına kolay geldiği için beyazıt dediği bir osmanlı sultanı Ankara Savaşı anadolu sipahilerinin ve kara tatarların ihaneti sonucu kaybedilince yıldırım inadı tutuyor ve 150.00 kişilik Timur ordusuna karşı 3.000 kişilik yeniçerilerle saldırmıştır...
Aslında günümüzde asıl kökünden bayağı uzaklaşmış hatta nerdeyse 'Beyaz' yani bir renk adını alacak kadar kısaltılmış bu ismin terminolojik kökenlerine bir bakalım;
yanlıştan doğruya doğru, -Beyaz, kel alaka diyebiliriz -Beyazit, Beyazıt'tan bozma -Beyazıt, ise Bayezid'den galat-ı meşhur -Bayezid ise evet Bayezid de kelimenin aslı değildir, Bu kelimenin daha doğrusu ismin aslı -Eba Yezid'dir (yani Yezid'in babası) Bu nasıl oluyor eskiden insanlar Arab dünyasında çocuklarının isimleriyle birlikte anılıyorlardı tanınmak için, Mesela Peygamber Efendimiz Aleyhisselatıvesselam'ın mübarek künyeleri de oğlu Kasım'dan dolayı Ebu'l-Kasım'dır, demek ki bu kelimenin aslıda -Eba-Yezid'dir o mu kim yani Yezid denen zalimin sahabe babası ve Emevi hanedanının kurucusu -Muaviye'dir.
Babasi, Murad Hüdavendigâr'in tahta cülûs etikleri 761 (1360) yilinda dünyaya gelen Bâyezid, âdil, yigit, bilginlerle yoksullari seven, zenginlere sefkat, zahidlerle iyi insanlara saygi gösteren bir hükümdar idi. Ela gözlü, arslan simali, kumral sakalli, görünüsü kirmiziya mail, ak, müdevver ve berrak idi. Heykel gibi saglam ve güçlü kuvvetli idi. Cenk ve savas günlerinde korkusuz bir padisah idi. Giydigi elbise genellikle Bursa kadifesindendi. Annesi Gülçiçek hatundu.
Osmanli pençesinin kavradigi Rumeli agacinda, harp sahasinda hükümdar ilân edilip babasinin tahtina oturan Yildirim'in bâzusu, daha nice meyvelerini Osmanlilarin etegine düsürmek üzere bekleyici idi. O, harp sahasinda hükümdar ilân edildiginden muharebeye devam etmekten geri durmadi. Ayrica komutanlardan Pasa Yigit'i Bosna, Firuz Bey'i de Vidin taraflarina akina gönderdigi gibi bizzat kendisi de Kratova gümüs madenlerini zapt ile Üsküp sehrine Türk göçmenlerini iskân ettirdi.
Avrupa'nin siyaset aktörleri, Yildirim ünvani ile anilan Bâyezid'in fikir ve düsüncelerini pek de bilmez sayilmazlardi. Babasinin biraktigi hududu, mucizeli ordusuyla gögüsleyip alabildigine açan, açarken de karsilastigi sayisiz müsküllere yutkunmadan katlanan, özellikle kilise için bir Isa düsmani sayildigi halde, feth ettigi Hiristiyan ülkelerinin halkina bu kilise mensuplarindan, hatta papalardan daha müsfik ve anlayisli davranan koca Hüdâvendigâr gibi, oglu da acaba ayni siyaset ve insanlik yolu üstünde mi yürüyecekti?
babası: Murad hüdavendigar annesi: Gülçiçek hatun doğumu: 1360 ölümü: 8 mart 1403 saltanatı: 1389 - 1403
yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası murad hüdavendigar, Annesi gülçiçek hatundur. Gülçiçek hatun RUM'dur.. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten dolayı ona 'yıldırım' lakabı takılmıştı.
Çocukluğunu Bursa sarayı'nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük alimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan Murad Hüdavendigar'ın vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta çıktığında 29 yaşındaydı.
Sırbistan'ın başında, Kosova savaşında ölen Kral Lazar'ın oğlu Stefan Lazaroeviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne'de kız kardeşi Maria'yı Bayezid'e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu kuruldu. Yıldırım bayezid Timur'la yaptığı Ankara savaşı'nda yenildi ve esir düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra vefat etti.
Erkek çocukları: Musa çelebi, Süleyman çelebi, Mustafa çelebi, İsa çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım çelebi kız çocukları: Fatma sultan
Şansa bak
Farsça söz ‘Bâyazîd’ sözünün kaynağı Arapça Yazîd adıdır.
Asıl soru Osmanlı Padişahı’na bu Farsçalaşmış ad neden verilmiştir.. OsmanlıHanedanlığı neden o denli Farisileşmiş ve Araplaşmıştır! Farisi adları yanında ‘Abd’lı adların verilmesi bile Ertuğrul, Osman, Orhan vb adlandırmanın sonunda nereye eriştiğini gösterir..
https://www.behindthename.com/name/bayezid/submitted
ba _ Farsçada ( ile, sahip) anlamında bir ön ektir.
Yezdan_ Farsçada Hüda anlamındadır.
Yezid_ Farsçada (pak, mukaddes) anlamındadır.
Ba_Yezid_ Farsçada (İman sahibi, Mü'min) anlamındadır.
Buradaki (Yezid) kelimesinin, Arapçadaki , (zaade, yeziidü) fiilinden türemiş, (artan, çoğalan, artıran) anlamında gayrımunsarif isim fiil olan (yeziid) kelimesi ile hiç bir alakası yoktur.
Sadece telaffuz benzerlikleri vardır.
Araplar , (Yeziiid) ismini kullanmışlardır.
Ancak , (Ba_yezid) ismini kullanmamışlardır.
(Ba_Yezid) Farsça konuşulan bölgelerde kullanılan (mü'min) anlamı taşıyan bir isimdir. Ne Arapçadaki (Yeziid) ile ne de (Yeziidin Babası) ile uzaktan yakından bir ilgi taşımamaktadır.
Meşhur Veli , Bayezid el-Bistami Hazretleri Farsça konuşulan bir ortamda dünyaya gelmiş , yaşamış ve vefat etmiştir.
Onun isminin anlamı da , yukarıda özetlenen ifadeleri kuvvetlendirmektedir.
Onun hocası, 12 İmamdan ,İmam Caferussadık Hazretleridir.
Ona hiçbir surette muhalif ve mugayir olması tahayyül bile edilemez.
Ecdadımız , Osmanlı Sultanlarının Kullandığı (Bayezid) ismi de , (Mümin, İman Sahibi ) anlamındadır.
Aynı yukarıda anlatıldığı gibi, Arapçada kulanılan (yeziid) ismi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur.
(Bayezid) ismi Farsça kökenlidir ve anlamı tamamen farklıdır.
Zaten Selçuklular devrinde, Devletin Resmi Dili Farsça olarak kabul edilmiştir. O dönemde , Farsça kökenli bir ismin kullanılması
doğal karşılanmalıdır. Hele bu isim, (Mü'min , İman Sahibi) anlamında kullanılıyorsa ....
Bu anlam kargaşasının akademik çevrelerde bu zamana kadar çözüme kavuşturulması gerekirken,
konu çok değişik boyutlara çekilip , sap ile saman birbirine karıştırıldı ve anlam kargaşaları içinde bir bocalama hali yaşandı.
İnşallah bu yazımız bir nebze osun , bulanan zihinleri yeniden berraklaştıracaktır.
Saygılarımızla
İntihar etme olayını resmi tarih kaynaklarında yazılı olsada,
Çoğu tarihçi tarafından kabullenmemektedir...
Bana göre doğrusuda budur..! !
Ne diyeyim; Elçiye zeval olunmaz, Yalan söyleyen Tarih utansın...
Tarih kitaplarımız ne yazık ki herşeyi göstermiyor..Hoş bir şey buldum Yıldırım Beyazid hakkında sizle de paylaşmak istedim..
......
Niğbolu Zaferi öncesi Tarih: 23 Eylul 1936
Yıldırım Padişah serkeşlik eden Bulgaristan'ı feth etmiş buna içerleyen Macar Kralı Sigismund ise Bursa'ya özel elçişini göndererek fethi protesto hevesine düşmüştür..
Sigismund'un elçileri Bursa'ya girerler.. Geliş çoktan tüm şehirde duyulmuş özellikle halkın hiç yabancı görmemiş kesimi sokaklara dökülmüştür..
Macar Kralının özel elçisi kafilenin en önündedir.Yanında bizim yeniçerilerden dört atlı.. Aldıkları emir gereği Macar elçilerini Bursa'nın girişinde Yıldırım Beyazid'a götürmek üzere karşılaşmışlar..Elçinin arkasında ise kendi özel muhafızları vardır.
Halk süslü koşumlar atlara binmiş elçiyi hayretle izlemekte bir yandan da gülümseyerek dalga geçmektedirler:'vay canına Durak Çavuşum! Görmektemisin ki koşumlar atlardan,atlar binicilerden daha değerli...Şu gavurlar çok alem vesselam! '
'Bunlar niye kadınlar gibi süslenmiş böyle? '
Elçi söylenenlerin bir kısmını anladığı için bozulur.Ancak aldırmamaya çalışır.Zira bizzat kral her şart altında diri durmasını emretmiş sıkı sıkıya tembihlemiştir.
'Azametli dur sert bak.Osmanlı içine korku salmaya çalış! Macar kafilesini görünce işleri ürpersin.Padişaha da meydan oku.Ona hangi hakla Bulgaristan'ı işgal ettiğini sor.Üzerine git.Yüklenebildiğim kadar yüklen.Beni temsil ettiğini unutma! '
Macar elçi söylenenleri içinden tekrarlaya tekrarlaya yeniçerilerin arkasından saraya girer Yıldırım Beyazid Han kralın elçisini makul bir süre sonra huzuruna alır.
Elçi ilk önce hediyeleri taktim eder sonra söze başlar;
'Azametlü,kudretlü,asaletlü,fehametlü Macaristan Kralını..'
Padişah Sadrazama göz atar.Sadrazam elini kaldırıp elçiyi susturur:'Sadede gel elçi,bizim boş vaktimiz yoktur! Ayrıca da biz kuvvet,kudret,azamet kaynağı olan Allah'tan başka hiçbir kuvvet,kudret,azametten korkmayız.Bunu böyle belle ve buna göre kelam eyle! '
Macar elçi ne söyleyeceğini şaşırır,ilk yenilgisini almıştır.Kekelemeye başlar:
'Ama kralımızın ordusu çok büyük,kralımız yüce bir kraldır!
'Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yel üzerinden aşar.'
'Siz rüzgar değilsiniz ki...'
'Evet ama sizde dağ değilsiniz! '
(:
aslında Yıldırım Bayezid olan ama insanların ağzına kolay geldiği için beyazıt dediği bir osmanlı sultanı
Ankara Savaşı anadolu sipahilerinin ve kara tatarların ihaneti sonucu kaybedilince yıldırım inadı tutuyor ve 150.00 kişilik Timur ordusuna karşı 3.000 kişilik yeniçerilerle saldırmıştır...
Osmanlı padişahı. Hızından ve çevikliğinden ötürü kendisine Yıldırım denmekteydi.
Aslında günümüzde asıl kökünden bayağı uzaklaşmış hatta nerdeyse 'Beyaz' yani bir renk adını alacak kadar kısaltılmış bu ismin terminolojik kökenlerine bir bakalım;
yanlıştan doğruya doğru, -Beyaz, kel alaka diyebiliriz
-Beyazit, Beyazıt'tan bozma
-Beyazıt, ise Bayezid'den galat-ı meşhur
-Bayezid ise evet
Bayezid de kelimenin aslı değildir, Bu kelimenin daha doğrusu ismin aslı
-Eba Yezid'dir (yani Yezid'in babası)
Bu nasıl oluyor eskiden insanlar Arab dünyasında çocuklarının isimleriyle birlikte anılıyorlardı tanınmak için, Mesela Peygamber Efendimiz Aleyhisselatıvesselam'ın mübarek künyeleri de oğlu Kasım'dan dolayı Ebu'l-Kasım'dır, demek ki bu kelimenin aslıda
-Eba-Yezid'dir o mu kim yani Yezid denen zalimin sahabe babası ve Emevi hanedanının kurucusu
-Muaviye'dir.
vesselam... :)
Yıldırım Beyazıt bence hiçbirşey demektir. Yok Yıldırım BAYEZİD derseniz Anadolu Türk Birliğini kurmuş değerli bir Osmanlı padişahı olduğunu söylerim.
Babasi, Murad Hüdavendigâr'in tahta cülûs etikleri 761 (1360) yilinda dünyaya gelen Bâyezid, âdil, yigit, bilginlerle yoksullari seven, zenginlere sefkat, zahidlerle iyi insanlara saygi gösteren bir hükümdar idi. Ela gözlü, arslan simali, kumral sakalli, görünüsü kirmiziya mail, ak, müdevver ve berrak idi. Heykel gibi saglam ve güçlü kuvvetli idi. Cenk ve savas günlerinde korkusuz bir padisah idi. Giydigi elbise genellikle Bursa kadifesindendi. Annesi Gülçiçek hatundu.
Osmanli pençesinin kavradigi Rumeli agacinda, harp sahasinda hükümdar ilân edilip babasinin tahtina oturan Yildirim'in bâzusu, daha nice meyvelerini Osmanlilarin etegine düsürmek üzere bekleyici idi. O, harp sahasinda hükümdar ilân edildiginden muharebeye devam etmekten geri durmadi. Ayrica komutanlardan Pasa Yigit'i Bosna, Firuz Bey'i de Vidin taraflarina akina gönderdigi gibi bizzat kendisi de Kratova gümüs madenlerini zapt ile Üsküp sehrine Türk göçmenlerini iskân ettirdi.
Avrupa'nin siyaset aktörleri, Yildirim ünvani ile anilan Bâyezid'in fikir ve düsüncelerini pek de bilmez sayilmazlardi. Babasinin biraktigi hududu, mucizeli ordusuyla gögüsleyip alabildigine açan, açarken de karsilastigi sayisiz müsküllere yutkunmadan katlanan, özellikle kilise için bir Isa düsmani sayildigi halde, feth ettigi Hiristiyan ülkelerinin halkina bu kilise mensuplarindan, hatta papalardan daha müsfik ve anlayisli davranan koca Hüdâvendigâr gibi, oglu da acaba ayni siyaset ve insanlik yolu üstünde mi yürüyecekti?
karagözün kafasini vurduran padisah..
babası: Murad hüdavendigar
annesi: Gülçiçek hatun
doğumu: 1360
ölümü: 8 mart 1403
saltanatı: 1389 - 1403
yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası murad hüdavendigar, Annesi gülçiçek hatundur. Gülçiçek hatun RUM'dur.. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten dolayı ona 'yıldırım' lakabı takılmıştı.
Çocukluğunu Bursa sarayı'nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük alimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan Murad Hüdavendigar'ın vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta çıktığında 29 yaşındaydı.
Sırbistan'ın başında, Kosova savaşında ölen Kral Lazar'ın oğlu Stefan Lazaroeviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne'de kız kardeşi Maria'yı Bayezid'e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu kuruldu. Yıldırım bayezid Timur'la yaptığı Ankara savaşı'nda yenildi ve esir düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra vefat etti.
Erkek çocukları: Musa çelebi, Süleyman çelebi, Mustafa çelebi, İsa çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım çelebi
kız çocukları: Fatma sultan