De ki okyanusta bütün ihtişamıyla yolculuğa çıkmış bir gemi... Ama gemide kaptandan başka kimse yok. Batarken çığlık atacak bir tek mürettebat bile... Belki de batmayacak -büyük olasılıkla batmayacak- yine de tehlike çanlarını çaldığında, KENDİSİNE cevap verecek bir çığlık duymalı KİŞİ. Yoksa, çanların ne anlamı olur ki?
Dizinin 15. Lied'i olan 'Die Krähe' (Karga) biraz ağır (Etwas langsam) tempoda, 2/4'lük ölçüde başlar ve piyanoyla şanın unison yorumuyla yalnızlık vurgulanır: 'Bir karga benimle birlikte şehirden taşındı; bugüne kadar başımın üstünde uçtu... Beni terketmek istemeyen karga, mezara kadar sadık kalacak! '
Sonra sustum... Suskunluğumdu artık konuşan hiç durmadan.. Vuslat vurgunu günlerimin hüzzam sevdalarına kulak verdi yine gönül; öylece kararsız ve yorgun.. Derken bir ben kaldım tenhasında gecenin, birde suskunluğum....
efendim bi takım amatörlerin kendi yazı-nesir-manzumelerinin reklemını yaptırmak amaciylen başlıklarını terim olarak eklemeleri eylemidir... bknz:şairane kelimeler bknz:alakasız terkipler bknz:laf söyleyen bal kabağı ilham ilen...
Yalnız kimse, kimseye günaydın diyemez. Sofraya tek tabak, tek kaşık, tek çatal ve tek bıçak koyar. Lavabonun boşalmasını beklemek zorunda kalmaz. Hep tek kişilik bilet alır. Yan koltuk ya boştur ya da tanımadığı biri tarafından doldurulur. Bütün konuşmaları kendi kendinedir. Telefonunu sadece numarayı yanlış tuşlayanlar arar. Posta kutusunda sadece faturalar vardır. Sinemada filmi kimsenin elini tutmadan izler. Işıkları hep kendi söndürür. Aynasında sadece kendisiyle göz göze gelir. Diş fırçası başkasının fırçasıyla asla karışmaz. Kimsenin doğum gününü hatırlamak zorunda değildir, kimse de onunkini. istediği kanalı izler ama aldığı zevki ya da duyduğu nefreti paylaşamaz. istediği saatte yatar ama 'Allah rahatlık versin' sözünü duymadan. Sadece kendi dualarına 'âmin' der. Sadece kendine masaj yapar. Sadece kendi ellerini ısıtır. Sadece 'kendini' düşünür, 'kendini' dinler. Kimseyi anlamaz, 'kendisi' dahil. Kimseden ismini duymaz, kimsenin ismini telaffuz etmek zorunda kalmaz. Hiçbir şeyi paylaşmaz, yalnızlığı dahil. Yalnızın herşeyi sırdır, her hatırası itiraf. Kendini eleştirir kıyasıya, kendini yine kendisi savunur. En çok çoraplarını kıskanır. Yalnız, yalnız yaşar, ama yalnızca yaşamaz, aynı zamanda ölüdür
'Duyguların açıklanabileceği birinin varlığının verdiği huzur ve mutluluğun yitirilmesiyle duyulan burukluk' olarak tanımlanan 2. Bölüm, neşeli ve zarif (Allegro con grazia) tempodadır ve birinci bölümle büyük bir kontrast oluştutur... Alışılmamış ilginç bir ritimle (5/4'lik ölçüde) Çaykovski'nin deyimiyle 'Gözyaşlarıyla gülümseyerek' zarif bir vals gibi gelişen bölüm, daha sonra hafif bir melankoliye bürünürse de yine eski neşesine kavuşur...
Sıvı ve gaz halindedir. Hiçbir zaman katı halde olmaz. Ya sulanır, gözyaşı olup akar ya da buhar olur uçar, kaybolur, kimse görmez, bilmez, anlamaz, anlayamaz.
basamakları var.tırmandıkça kendi zirvene ulaşmanın basamakları gibi.
basamakları çıktıkça azalan insanlar, kendini hissettiren kendin olmanın farkındalığı.
yalnızlığım, beraber yürümek zorunda olduğum beraberliğim.
De ki okyanusta bütün ihtişamıyla yolculuğa çıkmış bir gemi... Ama gemide kaptandan başka kimse yok. Batarken çığlık atacak bir tek mürettebat bile... Belki de batmayacak -büyük olasılıkla batmayacak- yine de tehlike çanlarını çaldığında, KENDİSİNE cevap verecek bir çığlık duymalı KİŞİ. Yoksa, çanların ne anlamı olur ki?
...
Dizinin 15. Lied'i olan 'Die Krähe' (Karga) biraz ağır (Etwas langsam) tempoda, 2/4'lük ölçüde başlar ve piyanoyla şanın unison yorumuyla yalnızlık vurgulanır: 'Bir karga benimle birlikte şehirden taşındı; bugüne kadar başımın üstünde uçtu... Beni terketmek istemeyen karga, mezara kadar sadık kalacak! '
Sonra sustum...
Suskunluğumdu artık konuşan hiç durmadan..
Vuslat vurgunu günlerimin hüzzam sevdalarına kulak verdi yine gönül; öylece kararsız ve yorgun..
Derken bir ben kaldım tenhasında gecenin, birde suskunluğum....
It's The Same Old Story - Billie Holiday...
Wall·E (2008)
Andrew Stanton
Tiffany - I think were alone now...
Happiness is a Warm Gun...
efendim bi takım amatörlerin kendi yazı-nesir-manzumelerinin reklemını yaptırmak amaciylen başlıklarını terim olarak eklemeleri eylemidir...
bknz:şairane kelimeler
bknz:alakasız terkipler
bknz:laf söyleyen bal kabağı
ilham ilen...
Bobby Vinton - Mr. Lonely...
Yalnız kimse, kimseye günaydın diyemez.
Sofraya tek tabak, tek kaşık, tek çatal ve tek bıçak koyar.
Lavabonun boşalmasını beklemek zorunda kalmaz.
Hep tek kişilik bilet alır. Yan koltuk ya boştur ya da tanımadığı biri tarafından doldurulur.
Bütün konuşmaları kendi kendinedir.
Telefonunu sadece numarayı yanlış tuşlayanlar arar.
Posta kutusunda sadece faturalar vardır.
Sinemada filmi kimsenin elini tutmadan izler.
Işıkları hep kendi söndürür.
Aynasında sadece kendisiyle göz göze gelir.
Diş fırçası başkasının fırçasıyla asla karışmaz.
Kimsenin doğum gününü hatırlamak zorunda değildir, kimse de onunkini.
istediği kanalı izler ama aldığı zevki ya da duyduğu nefreti paylaşamaz.
istediği saatte yatar ama 'Allah rahatlık versin' sözünü duymadan.
Sadece kendi dualarına 'âmin' der.
Sadece kendine masaj yapar.
Sadece kendi ellerini ısıtır.
Sadece 'kendini' düşünür, 'kendini' dinler.
Kimseyi anlamaz, 'kendisi' dahil.
Kimseden ismini duymaz, kimsenin ismini telaffuz etmek zorunda kalmaz.
Hiçbir şeyi paylaşmaz, yalnızlığı dahil.
Yalnızın herşeyi sırdır, her hatırası itiraf.
Kendini eleştirir kıyasıya, kendini yine kendisi savunur.
En çok çoraplarını kıskanır.
Yalnız, yalnız yaşar, ama yalnızca yaşamaz, aynı zamanda ölüdür
...
'Duyguların açıklanabileceği birinin varlığının verdiği huzur ve mutluluğun yitirilmesiyle duyulan burukluk' olarak tanımlanan 2. Bölüm, neşeli ve zarif (Allegro con grazia) tempodadır ve birinci bölümle büyük bir kontrast oluştutur... Alışılmamış ilginç bir ritimle (5/4'lik ölçüde) Çaykovski'nin deyimiyle 'Gözyaşlarıyla gülümseyerek' zarif bir vals gibi gelişen bölüm, daha sonra hafif bir melankoliye bürünürse de yine eski neşesine kavuşur...
...
Sıvı ve gaz halindedir. Hiçbir zaman katı halde olmaz. Ya sulanır, gözyaşı olup akar ya da buhar olur uçar, kaybolur, kimse görmez, bilmez, anlamaz, anlayamaz.
ismin yalın halindedir.