Daily Mirror’ın internet sitesindeki habere göre, İngiliz ruhbilimci Dr. Jez Rose’un yaptığı araştırma, kadınların büyük çoğunluğunun beyaz yalanlara başvurduğunu ortaya koydu. Daha çok “kilolu arkadaşına mini eteğin çok yakıştığı” gibi beyaz yalanlar söyleyen kadınlar, yalan söyleyenlerin tipik özelliklerini göstermediği için yalanları ortaya çıkmıyor.
olmayan bir şeyi kendi çıkarların için olmuş gibi söylemek... grup hepsinin yalan diye bir şarkısı vardı birde. hani bensiz bir hiçtin nefes bile almak zor derdin... şimdide mum diye bir şarkıları var, yalancının mum sönmeliiii bu defa şansın hiç gülmediiii...
olmamış bir şeyi olmuş ve ya olmuş bir şeyi olmamış gibi göstermek... yani Allahın kaderini yarattığı bir olayı hiç yaratmamış yaşanmamış olarak göstermek.. yani şirk...
Yalan içinde gizem bulunan ve hemen hemen tüm dinlerin yasakladığı, ama insanların kullanmaktan asla vazgeçemeyeceği bir üslup. Yalansız bir dünya maalesef bir ütopyadan ibaret.
olsun ben dalgamı geçerim.......... yalansa varsın yalan olsun........ :)))) azıcık da ben yalan söylemek istiyorum ya..................... :))) yalan söylemek hakkımız....... söke söke alırız............... :)))))))))
herkes birbirini yalancılıkla suçluyor... hadi hep birlikte kendimize bir yalanımızı itiraf edelim.inandığımız bir yalandan uyanalım.o zaman belki dünyanın yalansız ne kadar kötü oldugu gerçegine inanabiliriz
KORKU karşılaştığı zor durumdan kurtulmak için AKLIN yanına koşar ve ondan yardım ister. AKIL paniğe kapılır ve KORKUya inanıp derhal DİLe emir verir.sahip zor durumda şunları söyle ve kurtar onu.. AKLINsözünden çıkmayan DİL yalanı söyleyiverir. ortalık durulunca pişmanlık ve utanç kalacaktır geriye ama ne fayda... Yalan böyle bir hikayedir ve yüzyıllardır insanlığın geçici reçetesi olarak tanınır...
eskiden hiç söylemezdim..... ama antolojide hayatım yalan oldu galiba....
dün bir tanıdık yaşımı sordu bana...... durup bir düşündüm kaçtı yawf diye..... sonra doğru yaşımı söyledim.....
bana soruyorlar yılları sayman çok mu zor oluyor diye..... tabii ki ben antolojide yaşımı hep yalan söylüyorum dermiyiiiim! ! ! ! ! hemen topu attım matematik hocama.... bana matematiği iyi öğretemedi diye zavallı hocam benim :)))
3 durum haricinde söylendiği zaman tüm kötülüklerin baş mimarıdır bu mimarı dil binamızda yuvalandırırsak sonumuz hep hüsran hep acı olacaktır bundan kurtuluş yok kişi ancak kendini kandırır
olaki çıkarsa dilinden o melun yalan işte gördüğün göreceğin en büyük talan
'Seni yaksalar bile, doğruluktan ayrılma.' Hz. Muhammet
YALAN
Yalan, kötü, bulaşıcı bir hastalık mikrobudur. Bizi bir yerimizden yakaladı mı, kemirir durur. Caziptir. Tatlı hayâllerle bizi oyalar, korkunun karanlık kuyularında ecel terleri dökmemize sebep olur. Kötü bir umuttur. Ona ulaşamadığımız anlarda ezilir, başkalarını da ezeriz. Bu, ne kötü bir sonuçtur! Yalanın küçüğü, büyüğü olmaz. Yalan, yalandır. Çünkü Arif Nihat Asya'nın dediği gibi; 'Çok kere bozuklukları vardır.. 'yok' derler ve bozukluğunuz vardır, 'yok' dersiniz. Elindekini daha önemli işlere saklamak, iki tarafın da meşru mazeretidir... küçük yalanlarla büyük yalancılıkların stajını yapmaktasınız.' Bu, ne kötü bir sonuçtur! Güzele ulaşmak, toplumun huzurunu bozmamak için, bildiğimizi ve düşündüğümüzü olduğu gibi söylemekte fayda vardır. Küçük bir fayda karşılığında aksini yaparsak, yalancılardan oluruz. Yalancıyı Allah da, kul da sevmez. Bir toplumda yalancıların sayısı artarsa, onlara değer verilirse, o toplumda bet bereket kalmaz. İnsanlar birbirlerine düşer, nice yuvalar yıkılır. Herkes, birbirinin kuyusunu kazar, intikam duyguları ile dolup taşar. Kişiler, kanlı bıçaklı olur. Sevgi, saygı ve güven unutulur. Her yerde kin ve düşmanlık filizlenir, boy gösterir. Toplumun dirliği bozulur. Bu, ne kötü bir sonuçtur! Daima; 'Yalan sözden sakınınız.' (Hac, 22/31) Çünkü yalan, gizli kalmaz. Bir ata sözümüzde dendiği gibi: 'Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.' Sonra, gerçeğin acı şamarı, suratımızda şaklar. Bu, ne kötü bir sonuçtur! Anlatırlar: Bir gün, Amir oğlu Abdullah'a annesi seslenir; - Abdullah, gel, sana bir şey vereceğim. Araya Resûli Ekrem girer, anneye sorar. - Ona ne verecektin? Annesi; - Hurma vereceğim, der. Hz. Muhammet: - Dikkat et, der, eğer bir şey vermeyecek olsan ve bunu aldatmak için söylersen, sana bir yalan günahı yazılır. Yalan, zakkum çiçeğine benzer. Olanca gösterişine rağmen, ne kokusu vardır, ne de bir yakaya takılır. Bütün çiçeklerden bal toplayan arılar bile, yalnız zakkuma ilgi duymazlar. Arıları kendimize örnek alalım. Yalanı ve yalancıyı yalnız bırakalım, onlardan da uzaklaşalım. Çünkü yalan, ordular bozar, milletleri yok eder, anayı babaya, oğlu ataya, küçüğü büyüğe düşürür. İşte o zaman toplumun bozuluşu, tükenişi başlar. Bu, ne kötü bir sonuçtur! Yalan, ağzımızdaki küfür, gönlümüzdeki kirdir. Onu söküp atalım. Böylesi bizim için, çok iyidir, değil mi? Çünkü: 'Yalan ile iman, bir arada durmaz.' İlkine sarıldıkça, ikincisinden uzaklaşırız. Bu, ne kötü bir sonuçtur?
Daily Mirror’ın internet sitesindeki habere göre, İngiliz ruhbilimci Dr. Jez Rose’un yaptığı araştırma, kadınların büyük çoğunluğunun beyaz yalanlara başvurduğunu ortaya koydu. Daha çok “kilolu arkadaşına mini eteğin çok yakıştığı” gibi beyaz yalanlar söyleyen kadınlar, yalan söyleyenlerin tipik özelliklerini göstermediği için yalanları ortaya çıkmıyor.
yalan işte ölümden başkasi yalan
tam da şuanda candan erçetinin o güzel yorumundan dinliyorum 'yaaaalan başkası yaaalann dünyada ölümden başkası yalan'
yalan dostum aşk diye bir şey yoooook
aşk dediğin üç günlük eğlence
bilemedin beş gün sürsün
kapılıpta sürünen çoooook
olmayan bir şeyi kendi çıkarların için olmuş gibi söylemek...
grup hepsinin yalan diye bir şarkısı vardı birde.
hani bensiz bir hiçtin nefes bile almak zor derdin...
şimdide mum diye bir şarkıları var,
yalancının mum sönmeliiii bu defa şansın hiç gülmediiii...
olmamış bir şeyi olmuş
ve ya olmuş bir şeyi olmamış gibi
göstermek...
yani Allahın kaderini
yarattığı bir olayı
hiç yaratmamış yaşanmamış
olarak göstermek..
yani şirk...
yalan söylemek herşeyi bitirir
Yalan içinde gizem bulunan ve hemen hemen tüm dinlerin yasakladığı, ama insanların kullanmaktan asla vazgeçemeyeceği bir üslup. Yalansız bir dünya maalesef bir ütopyadan ibaret.
olsun ben dalgamı geçerim.......... yalansa varsın yalan olsun........ :))))
azıcık da ben yalan söylemek istiyorum ya..................... :)))
yalan söylemek hakkımız....... söke söke alırız............... :)))))))))
yorar ve kaybettirir.....
insanın sadece kendini kandırmasıdırr! ! ! !
herkes birbirini yalancılıkla suçluyor...
hadi hep birlikte kendimize bir yalanımızı itiraf edelim.inandığımız bir yalandan uyanalım.o zaman belki dünyanın yalansız ne kadar kötü oldugu gerçegine inanabiliriz
hangi türk filmi hatırlayamayacağım ama....ilginç bir laf duymuştum yaaa....
mahkemede insanlar yargılanırken içeri filmin jönü girer ve birden bağırmaya başlar..........
-durun bidakka hakim bey bu adam hafiften yalan söylüyor ! ! !
yalanın hafifteni.... ağırdanı nasıl oluyor dedirtmişti......... :)))))
hayatımızda yeri olmamalı. ama bazen beyaz yalanlar insanları korumak için gereklidir ve kullanılmalıdır.zorunluluktur. malesef:,(
KORKU karşılaştığı zor durumdan kurtulmak için
AKLIN yanına koşar ve ondan yardım ister.
AKIL paniğe kapılır ve KORKUya inanıp derhal
DİLe emir verir.sahip zor durumda şunları
söyle ve kurtar onu.. AKLINsözünden çıkmayan
DİL yalanı söyleyiverir. ortalık durulunca pişmanlık
ve utanç kalacaktır geriye ama ne fayda...
Yalan böyle bir hikayedir ve yüzyıllardır insanlığın
geçici reçetesi olarak tanınır...
eskiden hiç söylemezdim..... ama antolojide hayatım yalan oldu galiba....
dün bir tanıdık yaşımı sordu bana......
durup bir düşündüm kaçtı yawf diye.....
sonra doğru yaşımı söyledim.....
bana soruyorlar yılları sayman çok mu zor oluyor diye.....
tabii ki ben antolojide yaşımı hep yalan söylüyorum dermiyiiiim! ! ! ! !
hemen topu attım matematik hocama....
bana matematiği iyi öğretemedi diye
zavallı hocam benim :)))
riyakarlığı..
ille görmek için mi beklenir güzel günler,
beklemekte güzel.
koca bir yalaaaaaaaaaaaan.....
Yediğiniz bir gıdanın ağız kenarınızdan diliniz yardımı ile temizlenmesidir :)
(Asmaya götürmeleri hariç) Ne derim ne de diyeni severim...ha yalan ha Yılan! ..
yalan dogrudan
karanlik aydinliktan kacar
üzülme dogrularin kaderidir yalnizlik
kargalar sürüyle
kartallar yalniz ucar! !
yalan olmayan bir şey söyle.(her şey yalan)
3 durum haricinde söylendiği zaman tüm kötülüklerin baş mimarıdır bu mimarı dil binamızda yuvalandırırsak sonumuz hep hüsran hep acı olacaktır bundan kurtuluş yok kişi ancak kendini kandırır
olaki çıkarsa dilinden o melun yalan
işte gördüğün göreceğin en büyük talan
(made in ben)
'Seni yaksalar bile, doğruluktan ayrılma.'
Hz. Muhammet
YALAN
Yalan, kötü, bulaşıcı bir hastalık mikrobudur. Bizi bir yerimizden yakaladı mı, kemirir durur. Caziptir. Tatlı hayâllerle bizi oyalar, korkunun karanlık kuyularında ecel terleri dökmemize sebep olur. Kötü bir umuttur. Ona ulaşamadığımız anlarda ezilir, başkalarını da ezeriz. Bu, ne kötü bir sonuçtur!
Yalanın küçüğü, büyüğü olmaz. Yalan, yalandır. Çünkü Arif Nihat Asya'nın dediği gibi; 'Çok kere bozuklukları vardır.. 'yok' derler ve bozukluğunuz vardır, 'yok' dersiniz. Elindekini daha önemli işlere saklamak, iki tarafın da meşru mazeretidir... küçük yalanlarla büyük yalancılıkların stajını yapmaktasınız.' Bu, ne kötü bir sonuçtur!
Güzele ulaşmak, toplumun huzurunu bozmamak için, bildiğimizi ve düşündüğümüzü olduğu gibi söylemekte fayda vardır. Küçük bir fayda karşılığında aksini yaparsak, yalancılardan oluruz. Yalancıyı Allah da, kul da sevmez. Bir toplumda yalancıların sayısı artarsa, onlara değer verilirse, o toplumda bet bereket kalmaz. İnsanlar birbirlerine düşer, nice yuvalar yıkılır. Herkes, birbirinin kuyusunu kazar, intikam duyguları ile dolup taşar. Kişiler, kanlı bıçaklı olur. Sevgi, saygı ve güven unutulur. Her yerde kin ve düşmanlık filizlenir, boy gösterir. Toplumun dirliği bozulur. Bu, ne kötü bir sonuçtur!
Daima; 'Yalan sözden sakınınız.' (Hac, 22/31) Çünkü yalan, gizli kalmaz. Bir ata sözümüzde dendiği gibi: 'Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.' Sonra, gerçeğin acı şamarı, suratımızda şaklar. Bu, ne kötü bir sonuçtur!
Anlatırlar:
Bir gün, Amir oğlu Abdullah'a annesi seslenir;
- Abdullah, gel, sana bir şey vereceğim.
Araya Resûli Ekrem girer, anneye sorar.
- Ona ne verecektin?
Annesi;
- Hurma vereceğim, der.
Hz. Muhammet:
- Dikkat et, der, eğer bir şey vermeyecek olsan ve bunu aldatmak için söylersen, sana bir yalan günahı yazılır.
Yalan, zakkum çiçeğine benzer. Olanca gösterişine rağmen, ne kokusu vardır, ne de bir yakaya takılır. Bütün çiçeklerden bal toplayan arılar bile, yalnız zakkuma ilgi duymazlar. Arıları kendimize örnek alalım. Yalanı ve yalancıyı yalnız bırakalım, onlardan da uzaklaşalım. Çünkü yalan, ordular bozar, milletleri yok eder, anayı babaya, oğlu ataya, küçüğü büyüğe düşürür. İşte o zaman toplumun bozuluşu, tükenişi başlar. Bu, ne kötü bir sonuçtur!
Yalan, ağzımızdaki küfür, gönlümüzdeki kirdir. Onu söküp atalım. Böylesi bizim için, çok iyidir, değil mi? Çünkü: 'Yalan ile iman, bir arada durmaz.' İlkine sarıldıkça, ikincisinden uzaklaşırız. Bu, ne kötü bir sonuçtur?
Bir yakalarsam ki biri yalan söylemiş...bitti...bitti!
hayatımda hiç sevmediğim şey yalandır.çünkü yalan; ara bozan,düşman çağıran,dosttundan,sevgilinden ayırandır...
Kaçış
Gercek..
yalan.......gördüğün göreceğin her şey,
ruhun hariç, onuda görmek zor zaten!
Nasıl ki cehennem aynı zamanda cenneti çağrıştırırsa; yalan da aynı zamanda doğruyu çağrıştırır...