'dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın yanık yağda boğulan yapıların arasında delirmek hakkını elde bulundurmak rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için bana deha değil belgeler gerekli kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza'
Ne de güzel söyler cânım Fuzuli: ' Gel derse ki Fuzuli güzellerde vefa var Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.' Ben de derim kendime: İnsan ki Elest Bezmine bîvefa özü nisyân iken,vefasızlara vefasız olmuş ne gâm... Fuzuli fazlasını düşünmek.Kendi vefamıza bakmak gerek.)
Vefa duyguların en sorumluluk sahibi olanı belki de. Hatır olayının altını çiziyor büyük bir hassasiyetle. Borç kelimesini sevmiyorum. O yüzden vefanın yanına hemen bu kelimeyi iliştirmek bu anlamlı duyguyu hırpalar diye düşünüyorum. Vefa, yürekten gelir. Görev bilinciyle yapılan hatır gönül alma işlemleri oldukça yapaydır. Doğal insan yapması gerekeni en içten duygularla hissettirmeden yerine getirir. Yapılanı yok saymak kadar yapılanı başa kakmak da iticidir. Vefa maddiyattan oldukça uzak bir kavramdır. Ne mutlu içinde bu duyguyu yaşatanlara.
Vefa duygusunu taşıyan yalnız bu dünyada değil ,KAİNATTA tek bir kişi bile kalsa bu dünyayı tersine çevirecek bir Ruh gücü vardır...
Tek şey tevazu ve nezaket ile Tanrı ya yakinliğin işaretidir. Takva her hareketin başıdır... Onun içindir ki adalet ile hareket eden bir hükümdar (artık sultanlıklar tanrı hükmünde kökü kazınmış, bitmiştir) Tanrı nın yeryüzündeki temsilcisi gibidir.
Tarihin tekerrür etmemesi tek bir Ruhun bile rızasını almaktan geçer.
Çoklukla övünmek Nemrutun 21. asır versiyonudur. Burada çoğunluğun fikri manası Kuran Maun Süresinde saklıdır...'Eğer sizler çoğunluğa tabii olursanız,onlar sizi sapıklığa iletirler..'
Bu Dünyalar durdukça sürecek Allah'ın Kanunudur.
Vay zulmedene, zulmedenlere, buna aykırı davrananlara...
benim için vefa küçük bir iyiliği bile olsa hiç unutmamaktır o kişiyi,,
İnsanı kim üzer? Ve ne üzer? En sevdikleri değil midir? En değer verdikleri değil midir insanın canını acıtabilecek? Kişi,kendisini üzebilme,canını acıtma lüksünü sevdiklerinden başka kime verebilir? Hiç kimseye… Başka hiç kimseye bu lüksü vermemiştir insan. Sonunu bile bile..
tdk, vefa için: sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı diyor. modern insan neredeyse karınağrısı yerine koydu vefayı. aman size bir şey olmasın, değil mi? neyse ki mukaddes bilenler de var. ömürleri çok olsun.
Necip Fazıl’ı, Ahmet Emin Yalman’ın vurulmasında yazıları ile teşvikkar oldu diye, Osman Yüksel Serdengeçti ile birlikte hapse atarlar: -Osman! ...Osman! ... diye gürler. Biz bu daracık yere nasıl sığacağız.? Necip Fazıl ne denli kabına sığmayan bir insan ise, Osman Yüksel de o kadar rahat, kalender, latifeli, mütevekkildir. -Üzülme Üstad, der. Esasında her yer böyle olmalı…yani dünya nizamı, mezarlık nizamı gibi olmalı…herkes boyuna göre yer edinmeli…ben şuracığa kıvrılırım, şu kadar yer sana yetmez mi? ... -Yetmez Osman yetmez…Ben bu deliklere sığmam! ... -Tabi Üstad tabi…sen büyük adamsın…tarihe bile sığmazsın… -Bırak şimdi bu lafları. Ben nerede yatacağım? Yerim neresi? -Bütün müminlerin gönlü… Onlar bir devirde, imkansızlıklarla dolu bir devirde ellerinden geleni yaptılar. Büyük Doğu hangi matbaada basılırsa o matbaa kapatılıyor, bir sonraki sayı başka bir matbaada basılıyordu. Dergi çıktığı gün, Necip Fazıl arkadaşları ile yemeğe çıkıyor, yemekte ne ile dönecekleri konuşulunca, “siz kendinize bakın, nasıl olsa beni birazdan polis jipi alır” diyordu. Kapıya çıktığında birinci şube polis şefiyle karşılaşıyordu…
çocukluğumuzdan yadigâr nils ve uçan kaz çizgi dizisinin bir bölümünde nils bir hayalet şehire rastlıyordu. büyük bir ticaret şehri iken bilindik tamah, hırs ve açgözlülük gibi günahlar nedeniyle tanrının cezalandırdığı şehir sulara gömülüyor ve her yüzyılda bir, bir günlüğüne yeryüzüne çıkıyordu. lanetin kalkması için birinin para ile alışveriş etmesi gerekiyordu. nils daha önceden küçük gördüğü bir paraya muhtaç olup dersini alıyor, parayı yetiştiremediğinden şehir gözleri önünde yüzyıllığına tekrar sulara gömülüyordu.
vefa hissi semt muhteviyatına döküldüğünde bu şehire benzer. bir sürü hata veya kusur ile binbir günah işlendiği için sulara gömülmüştür. sonra yeni bir ziyaretçi geldiğinde ortaya çıkar ve vefa duygusuna dair alışveriş talep eder. sanki vefaya dair yakınmalar karşılığında dinleyici bedel olarak bir haklısın verse lanet kalkacak vefa yerine gelecektir. oysa vefaya dair şikayet eden bizatihi vefasızlığı ile şehrin batmasına sebep olandır. yani vefa uzaklarda bir semt oldu diyen, nice insanı o semte yollayandır. o yüzdendir ki vefa her sohbette bir defa suların üstüne yükselip tekrar gerisingeriye suların dibine batar.
Vefa; Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; Dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır.
'dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza'
"Ağaç baltaya demiş ki: Ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum.."
Keşke sadece İstanbul'da bir semtin adı olmasaydı..
Ne de güzel söyler cânım Fuzuli:
' Gel derse ki Fuzuli güzellerde vefa var
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.'
Ben de derim kendime:
İnsan ki
Elest Bezmine bîvefa özü nisyân iken,vefasızlara vefasız olmuş ne gâm...
Fuzuli fazlasını düşünmek.Kendi vefamıza bakmak gerek.)
Beş dakika dibinde gölgelendiğin ağacı unutmamaktır.
Vefa odur ki gönle girdimi ne sadakatsiz bırakır meftunu nede samimiyetsiz..
vefa girerse vefatın bile önemi kalmaz bu gönülde..
selam ile...
Vefa nedir, bilir misin?
Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.
Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere,
hayallere ihanet katmamandır.
Vefâ ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman,
ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.
Vefa duyguların en sorumluluk sahibi olanı belki de. Hatır olayının altını çiziyor büyük bir hassasiyetle. Borç kelimesini sevmiyorum. O yüzden vefanın yanına hemen bu kelimeyi iliştirmek bu anlamlı duyguyu hırpalar diye düşünüyorum. Vefa, yürekten gelir. Görev bilinciyle yapılan hatır gönül alma işlemleri oldukça yapaydır. Doğal insan yapması gerekeni en içten duygularla hissettirmeden yerine getirir. Yapılanı yok saymak kadar yapılanı başa kakmak da iticidir. Vefa maddiyattan oldukça uzak bir kavramdır. Ne mutlu içinde bu duyguyu yaşatanlara.
GÜNAYDIN DOSTLARIM! ...
Vefa duygusunu taşıyan yalnız bu dünyada değil ,KAİNATTA tek bir kişi bile kalsa bu dünyayı tersine çevirecek bir Ruh gücü vardır...
Tek şey tevazu ve nezaket ile Tanrı ya yakinliğin işaretidir. Takva her hareketin başıdır... Onun içindir ki adalet ile hareket eden bir hükümdar (artık sultanlıklar tanrı hükmünde kökü kazınmış, bitmiştir) Tanrı nın yeryüzündeki temsilcisi gibidir.
Tarihin tekerrür etmemesi tek bir Ruhun bile rızasını almaktan geçer.
Çoklukla övünmek Nemrutun 21. asır versiyonudur. Burada çoğunluğun fikri manası Kuran Maun Süresinde saklıdır...'Eğer sizler çoğunluğa tabii olursanız,onlar sizi sapıklığa iletirler..'
Bu Dünyalar durdukça sürecek Allah'ın Kanunudur.
Vay zulmedene, zulmedenlere, buna aykırı davrananlara...
Ankara-14.03.2013
Omer Cinalioglu
Bir ölüm vefalı, bir de sonbahar.
Cahit Zarifoğlu
Vefa lafta kalan, tek taraflı yaşamaya kalkanı yıkan, ihanet tokadıyla sersemleten, vefasızlıkla her gün sık sık duyulan görünen teraneler..
erdemin en guzeli. en guzel vefa da Allaha verilen sozu yerine getirmek olmali. vefali olamayanlar yolda kaldi. mahcup oldular.
benim için vefa küçük bir iyiliği bile olsa hiç unutmamaktır o kişiyi,,
İnsanı kim üzer?
Ve ne üzer?
En sevdikleri değil midir?
En değer verdikleri değil midir insanın canını acıtabilecek?
Kişi,kendisini üzebilme,canını acıtma lüksünü sevdiklerinden başka kime verebilir?
Hiç kimseye…
Başka hiç kimseye bu lüksü vermemiştir insan.
Sonunu bile bile..
bir vefasızı..
tdk, vefa için: sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı diyor.
modern insan neredeyse karınağrısı yerine koydu vefayı. aman size bir şey olmasın, değil mi? neyse ki mukaddes bilenler de var.
ömürleri çok olsun.
Hz. MevLâna der ki:
Bir adamın birçok hüner, fen, biLgi sahibi oLduğuna bakma!
Verdiği sözde duruyor mu?
Vefâsı var mı? AsıL ona bak!
Dostlarını daima vefâ ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefâsı olmayanın Hakk'a vefâsı olmaz...
[HZ MEVLANA]
' Tanıdık simalar siliniyor zamanla
Elde bir tek zaman tozları kalıyor
Ama var hala taşlara kazınmış dostluklar,
Aşınması zamandan çalan...'
Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. (Hz. Mevlana)
Gönül borcudur vefa, kredi kartı borcuna benzemez. Ha, kredi kartı borcu kadar değeri kaldı mı? Bilinmez...
güzellerde olmazmış derler.
güven duygusunun sağlama işlemi/sınama işlemi...
'Bana Hak'tan nida geldi;
Gel ey âşık ki mahremsin,
Bura mahrem makamıdır;
Seni ehl-i vefa gördüm.' Nesimî
Necip Fazıl’ı, Ahmet Emin Yalman’ın vurulmasında yazıları ile teşvikkar oldu diye, Osman Yüksel Serdengeçti ile birlikte hapse atarlar:
-Osman! ...Osman! ... diye gürler. Biz bu daracık yere nasıl sığacağız.?
Necip Fazıl ne denli kabına sığmayan bir insan ise, Osman Yüksel de o kadar rahat, kalender, latifeli, mütevekkildir.
-Üzülme Üstad, der. Esasında her yer böyle olmalı…yani dünya nizamı, mezarlık nizamı gibi olmalı…herkes boyuna göre yer edinmeli…ben şuracığa kıvrılırım, şu kadar yer sana yetmez mi? ...
-Yetmez Osman yetmez…Ben bu deliklere sığmam! ...
-Tabi Üstad tabi…sen büyük adamsın…tarihe bile sığmazsın…
-Bırak şimdi bu lafları. Ben nerede yatacağım? Yerim neresi?
-Bütün müminlerin gönlü…
Onlar bir devirde, imkansızlıklarla dolu bir devirde ellerinden geleni yaptılar. Büyük Doğu hangi matbaada basılırsa o matbaa kapatılıyor, bir sonraki sayı başka bir matbaada basılıyordu. Dergi çıktığı gün, Necip Fazıl arkadaşları ile yemeğe çıkıyor, yemekte ne ile dönecekleri konuşulunca, “siz kendinize bakın, nasıl olsa beni birazdan polis jipi alır” diyordu. Kapıya çıktığında birinci şube polis şefiyle karşılaşıyordu…
VEFÂYA ELVEDÂ
Artık vefâya eyledik vedâ
Sızlıyor içim herşeyden cüdâ,
Her çehrede yalancı bir edâ.
Bir zamanlar canlı ve kıvraktık,
Çaylar gibi sonsuzluğa aktık
Her tarafda bir meş’ale yaktık.
Biz neş’eliyken herkes de şendi,
Ruhlara bir uğursuzluk sindi,
Sanki üstümüze belâ indi.
Kalmadı eski günlerin tadı
Bilinmez nedir Hakk’ın murâdı,
Her yanı bir belirsizlik sardı.
m.f.g.
kırık mızrab
kulakları çınlasın..
'keşke sadece İstanbul'da bir semtin adı olsaydı' demişti biri..
keşke!
çocukluğumuzdan yadigâr nils ve uçan kaz çizgi dizisinin bir bölümünde nils bir hayalet şehire rastlıyordu. büyük bir ticaret şehri iken bilindik tamah, hırs ve açgözlülük gibi günahlar nedeniyle tanrının cezalandırdığı şehir sulara gömülüyor ve her yüzyılda bir, bir günlüğüne yeryüzüne çıkıyordu. lanetin kalkması için birinin para ile alışveriş etmesi gerekiyordu. nils daha önceden küçük gördüğü bir paraya muhtaç olup dersini alıyor, parayı yetiştiremediğinden şehir gözleri önünde yüzyıllığına tekrar sulara gömülüyordu.
vefa hissi semt muhteviyatına döküldüğünde bu şehire benzer. bir sürü hata veya kusur ile binbir günah işlendiği için sulara gömülmüştür. sonra yeni bir ziyaretçi geldiğinde ortaya çıkar ve vefa duygusuna dair alışveriş talep eder. sanki vefaya dair yakınmalar karşılığında dinleyici bedel olarak bir haklısın verse lanet kalkacak vefa yerine gelecektir. oysa vefaya dair şikayet eden bizatihi vefasızlığı ile şehrin batmasına sebep olandır. yani vefa uzaklarda bir semt oldu diyen, nice insanı o semte yollayandır. o yüzdendir ki vefa her sohbette bir defa suların üstüne yükselip tekrar gerisingeriye suların dibine batar.
Vefa; Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.
Vefa; Dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır.
Kimden vefa istediysem, ondan cefa gördüm..
Kimi ki vefasız bu dünyada, kimi gördüysem vefasız gördüm...
FUZULİ....
Hoşgörü gibi kaybettiğimiz değerlerden biride Vefa duygusu.
Bir zamanlar ne vefal insanlar vardı, çevremizde, noldu nereye gittiler ki?