Kültür Sanat Edebiyat Şiir

varoluş sizce ne demek, varoluş size neyi çağrıştırıyor?

varoluş terimi Yalçın Ersözen tarafından tarihinde eklendi

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    İtinayla başlar, özenle yapılanır, vahşi türlerin doğasında bu yoktur, ondan evde bulundurulmaları varoluş için
    mahzurludur, onların yeri kendi kulvarıdır, her kuşun eti yenmez,mesela, aynı tadı alamayabilir siniz, bu arada
    varlğınıza kıyarsınız, yani kıyma olmak da var, ama, siz dana değilsiniz,fark o.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varoluşumuzu keşfetmemiz çok üzücüdür, ama, artık yapacak bir şey yoktur. - Ralp Waldo EMERSON, 1850, Amerikalı Düşünür ve ŞAİR, Nietzsche hayran - Övemiyorum, kendimi övüyorum sanılacak - diyor.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varoluşun ayıbı olmaz, ama, yokoluş ayıptır, onun için varkalmanın biricik şartı, rehberi sıkı takıp, tavizsiz, doğruluğun istediğin ölçüde olanı yoktur, tamamı vardır, bu konu da oyuncak değildir, göze almıyorsan, beklentin de yok demektir, o zaman hakkın razı olursun, zaten istemesen de razı eder, günü gelince, en iyisi sağlam yere bağla varlığını. Daha kolay, asıl zor olan sonraki eziyet, ondan idrak şart.

  • Ahenk Leyan
    Ahenk Leyan

    algılar kapalıyken de yine algının farklı boyutu olur, açıkken de.
    kendi varlığınla beraber tüm varlığı her hal üzere hissetmekte nir nebze keyifli.
    varoluş sorunum yok. sanırım, kuvvetle muhtemel yokoluş sorunum var.
    rabbim, cennet sevdasını, cehennem kaygısını unutturan yok olma arzum var.
    hiç varolmamışcasına silinme...

  • me®nn
    me®nn

    Varoluşumuzun kendisini destekleyecek daima fani ve yitip giden şimdiden başka hiçbir temeli yoktur ve böylece özleyip durduğumuz hiçbir durgunluk olanağı olmaksızın sürekli hareket varoluşumuzun asli biçimidir. Bizler durmaya çalıştığı takdirde kaçınılmaz olarak düşecek olan ve bacaklarını ancak koşmaya devam ederek dik tutabilen, bayır aşağı koşan bir insana benziyoruz. Nitekim, dur durak bilmemek varoluşun orijinal biçimidir.

    Schopenhauer

  • Mehmet Yalcin
    Mehmet Yalcin

    . İnsanlar oluşum değişimine uğrarlarmı? Evet her oluşum gibi, bu olmanın, sistemsel oluşumun değişmeyen değişim (evrim) kanunudur. Oluşum değişime uğramadan bugüne nasıl geldi? Sabit oluşum kesinlikle yoktur. Gördüğünüz bütün şekillenmeler, oluşumun özellikleridir.

    İnsanların gelişebildiğini savunuyorsanız, buda değişim özelliğinden gelir. Çıkarlarınız uğruna,değişimi bir kabul edip birde reddedmeyin, bu her şeyden önce sizi yanıltır, yanılttıklarınızda size ait sorumluluklar olur.

    Sorun genellikle ben doğrusunu yapıyorum ve inanıyorum, iddiasından kaynaklanıyor. Savunduğunuz, iddianız her ne olursa olsun, savunacak bir yanı mutlaka vardır. Buda sizi yanıltabilir. Savunmasız hiç bir şey oluşamaz.

    Evet hiç bir şey sistemde(yaşamda) sahipsiz değildir. Her şeyin sahibi kendisidir. Kendi sahibi olamayan her oluşum, oluşumunu yitirir, sistem ne sahip kabullenir, nede sahiplenir. Siz sahiplenmeye kalkarsanız, sizide sahiplenen mutlaka olur. Her şeyden önce sisteminiz.

    Seni senden başka kurtaracak yoktur. Seni kim kurtarmaya kalkarsa bilki kendini kurtaramıyordur. İnsanı esir tutan Tanrılar değildir, sistemleridir, oluşumlarıdır.

    Seni birisi kurtaracak diyelim, senin konumun ne olacak, kurtarana mutlak esirlik, istediğin gibi değil, istenildiği gibi olmak zorundasın, bu durum sana hoşnutluk verse bile, isyan mutlaktır! !

    İnsan esirliğini başka yerlere yönlendirdiyse, esirliği insana çoktan yönelmiştir. Sistemler isyanda ya insan ne durumda, siz durumunuzun farkındamısınız? İsyanınız neyede memnunsunuz halâ.

    Ne yaparsak yapalım yapacağımızı yaptık zaten, zamanın bu hızına kapılıp durabilmek gerçekten zordur.

    Tarafsız kalınabilindiği kadar, tarafsızlığıyla durumu anlayabilme olanağı olur. Saplantıları olanlar kendilerini neye nereye bağlarsa bağlasınlar, olanak bulabilirlerse , kendi kendilerini bağladıklarını göreceklerdir.

    Senin için karar verildi ise, sende bu karara yönlenirsen ve ait olursan,senin kararın seni rahatmı bırakır zannediyorsun? Kendini sana hatırlatacaktır. Anlamak anlamamak sana kalacaktır.

    Bu yazdıklarım karamsarlık değil, gidişatın kendisidir. Kendisi olmaya başlayan herkez çareyi görecektir...............

    .

  • Mehmet Yalcin
    Mehmet Yalcin

    Her şeyin kendisi olması, mecburiyeti varsa; İnsanında, insan olma mecburiyeti vardır. Yaşamı, zenginleştirmek adına, insanları, ıdolleri ve inançları uğruna ayırıp, birlik oluşturmaya çalışmak, insanlar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmaktır. Oluşumlar, birbirlerini tamamlayan oluşumlardır. oluşumun şekli ne ve nasıl olursa olsun, efendisi sadece kendisidir. Bu oluşum hakkıdır... Oluşum hakkını, bir tek insan bu denli ihlal edebilirdi, onuda yaptı, tabiki, kendi oluşum hakkınıda, beraberinde, bu kaçınılmaz..Bunun için insan sistemsiz oluşamazdı, oluşamadıda. Telafisi gerçekleşmeden insan, insan olamıyacak galiba, sistem insanı, bu güne kadar getirdi ise, gidişata görede, sistem götürmeye devam edecektir. Her oluşum gibi sisteminde kendi olma özelliği vardır. sistemlerinize karşı DİKKAT li olun. kendileri olunca, ne olacağı bilinmez....
    Bu güne kadar, hiç bir oluşum, kendi olamadı; hep yönlendirilmelere ve müdahalelere maruz kaldılar...

  • Mehmet Yalcin
    Mehmet Yalcin

    OLMAK
    .25 Ocak 2011 Salı, 01:13 tarihinde Mehmet Yalçin tarafından eklendi.
    VAR:

    Kesinlikle yok olmaz, her yeri kaplar, sabit bir tarifi olmaz, sabit bir şekli yoktur, sınırlandırılamaz, önü arkası olmaz, başı sonu yoktur. Her şey VAR dan oluşmuştur, VAR olmadan olşum kesinlikle mümkün değildir. Sistem ve oluşumları VAR dan gelir.

    OLUŞUM:

    VAR dan gelir, fakat sistemsiz oluşması mümkün olmamıştır. Eğer sistem mecburiyeti oluşmamış olsaydı, VAR ın özelliklerini sahip olacaktı, olacak olanların telafisi kesinlikle mümkün olmayacaktı.

    SİSTEM:

    kendine ve kendinde oluşan her şey e, istisnasız, sınır oluşumudur. VARın oluşumlarının ve kendisininin, çözülme göstermeden, mutlak esirliğidir. Sistem le özgürlük, kesinlikle hiç bir şekilde mümkün değildir. Sistemleşmeden olmayacağını, savunup iddia etmek ve özgürlükten bahsetmek ve kendimizi ve yönlendirdiklerimizi nereye sürüklediğimizin farkına ne zaman varacağız. Sistemsel oluşum, telafi ğereği oluşumdur, oluşumlar çoğaldıkça, telafiler, artar ve uzarlar. Bir an önce, durumu anlamakta fayda var derim

  • Mehmet Yalcin
    Mehmet Yalcin

    VAR-SİSTEMSEL OLUŞUM-VAROLMA
    Yaşamın oluşum nedeni sistem.Eğer sistem oluşmamış olsaydı.Yaşam oluşamazdı.Sistem demek,yaşama ve bize sınır ve engel gelmesi demektir. Eğer bizler sistemsiz,oluşmuş,olsaydık.Sınırsız özelliklere,sahip olabilecektik ve sınırsız,bir yaşama.Tabiki,geri dönüşü ve telafisi,olmayacak,bir yaşam var olacaktı.Sistem,mecburi bir oluşumdur.Sonsuz felaketlere,bir engeldir.Sistem ve yaşam oluşumu,devam ettiği,sürece,herşeyin,mutlaka telafisi,oluşacaktır.Herşey,bu şekilde,mecburen oluştu. Bizimde,oluşum nedeninimizi,iyi anlamamız,gerek.Yoksa,doğru bir başlangıç,asla yapamayız.Hiç bir şeye,anlam veremeyiz ve anlamlar,arar dururuz.Aradıkca,anlam ve anlamadan,uzaklaşırız.Aynen bu ğüne kadar,olduğu gibi.
    Dünyanın,sürekli daha fazla,felaketlere gebe kalması,gereken doğumu,yapamayıp,doğru bir başlangıca,hala,gebe olmasıdır.Bu doğum,ya olacak,yada,doğa sistemi,felaketleri doğurmaya,fazlasıyla,devam edecektir.Ya biz anlayıncaya kadar.Yada doğa,kendini dengeleyinceye kadar.
    Sadece,insan bu başlangıcı,yapabilir,nedeni ise,bilincin,insanda,oluşmasıdır.Biz insanlar,dünyanın hızla,felaketlere,gitmesinde,büyük payları,olanlarız.Mademki,bilincimizle her şeyi felaketlere,sürükledik.Bu durumda,kendimize ve herşeye karşı,mecburi sorumluluklar,yüklenmiş olduk. Bu sorumluluğu,bilme zamanını,çoktan aştık.Sorumlulukların telafisi,yerine daha fazla,sorumluluklar,yüklenmekteyiz ve nihayetinde bu telafiler,giderilmesinde,mecburiyetlikler,içeriyorlar.Bu telafilerden,bizi hiç birşey,kurtaramaz, telafi mutlaktır. Çünkü sistemde hiç birşey kaybolmaz.Herşey,her yerde kayıtlıdır. Sistemde,oluşumlar bitip,yeni oluşumlar,oluşuyorlarsa,aynı oluşumların,tekrarıda mümkündür,nasıl biz ortam oluştuğunda,oluştu isek
    Sıstemde,sistemleşmeyle, sistematik kaderi,kabulmiş oluyoruz. Sistem,yaşamin oluşumunda,mecburen gerekli olmuştur,fakat sistemle bir başlangıcın olması,sistemle bitecek,anlamına gelmez.Böyle kabullenirsek,sistematik bir yaşamdan kurtulamayız.Sistemde herşey,zaten esirdir,herşeydede sistem esirdir.Bu esirlikten,sistem,bilinci olmadığından,kurtulmayı düşünemez,fakat biz insanlar,bilince sahip olduğumuz için bu esirlikten nasıl,kurtulacağımızı,ancak biz bilir ve başlangıcı,biz yapabiliriz. Bilincin sadece,bizde oluşmasıyla,zannetmiyelimki,sadece bize aittir. Bilinç,sistem ve sistemde,herşeye aittir. Bilincimizle,oluşum nedenimizi,ancak biz bilebiliriz. Sistemde bızden hariç herşey,mecburen,sistematik hareket etmek,zorundadır. Eğer bizde,sistematik hareketi,dahada sistemleştirirsek,sistematik kadere,bilinçte esir olur. Bilincin esir olduğu yerde,herşey mutlak,esir olur. Sonumuz ve herşeyin sonu kesin bellıdir,felaketlerle bir son kaçınılmazdır. İnsanlar oluşumunu,yitirebilirler,bununda nedeni,sistemsel üremeleridir. Bu sistematik bir olaydır. Sistemde,sistematik olarak,üremeyen herşeyin yaşamdan,kopması mecburidir.
    Sisteme ve sistemde bir şeye,son noktasını koyarsak,onu otomatik olarak,sonlandırmış oluruz, tabi bizde beraberinde, artık,sonun, zamanının gelmesini beklemekten kaçamayız.
    Sistemde,kendisi olamayan.herşey,baştan bitişe imza atmıştır. Kendisi olabilmek,hiç birşeye esir olmamaktır. İstisnasız. Çünkü sistem istisna ve tesadüfleri kabullenmez yoksa sistem,sistem olamazdı başlamadan,biterdi.
    Yönlendirmeler, yönlenmeyi ve yönlendirilmeyi beraberinde getirecektir.Kullanmayı,kullanılmayıda getirecektir.Bunlar sistematik oluşumlardır, sınırlıdır, sınırsız gibi görmemek lazım, yoksa sınırı mecburen aşarsınız, sınırı bır kere aştıysanız eğer, geri dönüş hiçte kolay olmayacaktır. Yönlenmeden,yönlendirmeden kendinizi kurtaramazsınız.Sistemde her oluşum gibi sizinde,oluşum telafiniz var.Her oluşum telafisiyle oluşur,telafiside kendisine aittir,oluşumun telafisini tamamlayabilmesi,yönlendirilmeden ve müdahalelerden kendisini kurtarması,.kurtulması, mecburdur başka bir seçenek kesinlikle yoktur. Yoksa nerede hata yaptığımızı,arar dururuz,şimdiye kadar yaptığımız gibi,halada yaptığımız gibi.

    KENDİSİ OLMADAN, BIRŞEYLER OLMAYA KALKARSA, INSAN, GERİ DÖNÜŞÜ MUTLAKTIR... BAŞLANGIÇ ESASTIR, NE KADAR AŞILIRSA AŞILSIN, PEŞİMİZİ BIRAKMAZ...

    Biz ınsanlar olayın neolduğunu anladan, çözümlere yönelmişiz,çözümler insana birkere yapıştımı birdaha bırakmazlar aynen insanların bırakamadığı gibi. İnsan çaresiz, çözüm çaresiz, kapılmışız felaket akıntısına çırpına çırpına sürükleniyoruz, biz olaydan uzaklaştıkça, olay bize hızla yaklaşmakta, olaylar bunu ispat etmekte, anlayana anlamak isteyene,olay insanın oluşum nedeni, sonuda olmasın fakat olay oraya doğru gitmekte, şunuda unutmamak gerekir, olay kendini mutlaka kabullendirecek. Sistematik gidişatın getirisi de budur. Sistem kendini tekrar dengeleme hareketi gösterecektir, göstermeyede başlamıştır. Bu durum biz ınsanlar ve her şey için, büyük felaketler, büyük, kayıplar olacak.

    Yaşamın oluşumu. İnsanın kendisini bulma, tanıma fırsatıdır. İnsanın kendisini buldurma çabalarınız, müdahaleleriniz, kendinizi kaybetme çabalarınız olacaktır. Herkez kendini,kendi bulacaktır kendi olacaktır, başkası değil. Kendisi olamayan her oluşum bitecektir, bitmeyede mecburdur. Kendisi olabilen her oluşum, olayıda anlayabilecektir.

    Olaylar akışına kalamıyor ise, olayın nereye gitmesi gerektiğini nasıl bilebiliriz. Olaylara müdahale gerekiyorsa olay kendini olduğu gibi değil, müdahaleye ğöre gösterir, yorumlarınız yorumlar gerektirir ve oyalanmalar kaçınılmazdır. Bilinç taşımamızı her şeye karşı üstünlük olarak görmeyelim, bilinç kurtarmak adına her şeyi mahvedebilir. Bilgi gereğini, bılmeyi aşarsa, durdurmak zordur, geriye tepen silah olur.

    İyiliği esas alıp yaptıklarını zannedenler, kötülükte sizin esas ve vazgeçilmez parçanız olur,oluyorda.Biz yaparken, yaptıklarımızın bize yapacaklarından kendimizi kurtaramayız. Biz yinede ıdeallerimiz dogrultusunda yapacaklarımızdan, vaz geçemeyiz, olacakları ister baştan kestirelim, isterse kestirmeyelim, hesabı baştan kabullenmek zorundayız, yoksa kabulun kendisi gelecektir.

    Olmanın önüne, yapmakla geçersek, olacaklar ya meçhuldür, yada felaketlerdir. Doğa sisteminde, felaket oluşumlarının hızla büyümesi, yapmaların bozmalarının

    eseridir. İnsanın oluşum telafisi olmadan,felaket oluşumu olmaktan kendisini kurtaramaz.

    İnsan zaten bağımlı sistemsel bir oluşumdur, bu bağı kafamıza göre yorumlayıp, kendi ideal ve çıkarlarımız uğruna, oraya buraya bağlamıyalım. İnsanları...kendimizi ömür boyu, esaretin derinliklerine atmayalım. İnsanın esirliği, telafi gereğidir. Telafiler ne kadar uzarsa, o kadarda katlanır. Mucizeler bile kurtuluş karşisinda, aciz ve çaresiz kalırlar. Mucizeler, sistem dışı değil sistem içi sistemsel oluşumlardır, mucizeler geçmişin birikimleridir. Oluşumun çaresizliğinde geçici dopingtirler, kesinlikle kurtuluş değildirler, onun için kurtuluşumuzu mucizelere bağlamayalım.

    Herkez, oluşumuna neden olduklarıyla, yüzleşecek ve hasaplaşacaktır, bu yaşamın bir parçasıdır, yaşamda mecburen olacaktır, yaşam dışı böyle bir hesaplaşma, sistematik olarak kesinlikle mümkün değildir. Sistemsel telafi olmadan. sistemden kurtulamazsınız, sistem hareketi içinde, sistemin kaderi ne ise, sizinde kaderiniz o olur.

    İnsan vucududa sistemsel bir oluşumdur, sistemin ve oluşumun özelliklerini kendisinde taşir, oluşumlarla doludur, bu oluşumlar, zamanı geldiğinde, harek ete geçerler, değişim gösterirler.. Oluşumun özelliği değişimdir, değişiminde özelliği oluşumdur. İnsanlardaki rahatsızlıklar, oluşumların değişim hareketidir, bu iletişim ğereği bir hatadır. Oluşum ancak hatayla oluşum imkanı bulmuştur., hatalar sistemsel oluşumun nedenidir, bu nedenle dengesiz bir yaşam oluşmuştur, denge oluşumunda mevcuttur,fakat denge bir türlü oluşamamaktadır. Denge kurcalandıkça hassaslaşır ve dahada hassaslaşmaktadır. Dengedeyken en iyisini aramak, dengesizliğiyle en kötüsünü bulmaktır. Denge oluştu ise, En-ler kendileri oluşurlar, Denge oluşmadı ise, en-ler,en dengesizliğin oluşum nedeni olurlar, aynen bugün olguğu gibi.

    Sistemsel hareketi esas alanlar, mutlaklığını savunanlar, sistemsel kaderin değişmeyeceğini,mutlak olduğunu kabullenenlerdir, kabullenmek zorundadırlar. Fakat iradeyide kullanmaktan asla vazgeçmezler, kaderinde değişkenliğini, test,i esas alarak, kabullenirler. Eğer,oluşumlarda, kendi kendine hareket oluşmamış olsaydı, toplumsal oluşum hareketi, kesinlikle oluşamazdı. Hareket etki ve etkilenmedir,her oluşumda bu mevcuttur.

    Evren,kesinlikle hareketin ve oluşumun başladığı yer,değildir. VAR daki oluşum hareketi, everenin oluşum nedenidir. Evren sistemsel bir oluşumdur, zaman oluşumu gerektirir yada oluşum zamanı gerektirir, oluşumu böyle takip ederseniz, VAR a dayandığını görürsünüz, VAR sız oluşum kesinlikle oluşamaz, yoksa YOK tan oluşumu savunmak, oluşum nedeninimizi de yok etmektir. VAR da yok olamaz, olsaydı VAR yok olurdu, bızde oluşamazdık.

    '

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Evrendeki her şeyin bir varoluş gayesi vardır, evet doğru,
    Ama;
    Kİmseden varoluş gayesinden fazlasını beklemeyin,
    Yoksa çok üzülürsünüz.

  • Dulcinea
    Dulcinea

    Sen bensin ama ben sadece sen değilim...

  • Nisa Nur
    Nisa Nur

    Var edenin varlığının ispatı..
    akıl ile ispatlanmaya kalkışıldığı zaman, insan beyninin sonsuz yorumlarıyla bir yer edinebilme çabasını çıkıyor ortaya..varlık delilleriyle ispat ister..bu deliller set çekilmemiş ve perdelenmemiş bir şuurla kişiyi tek hakikatle yüzleştirir..varoluş muhatab kılınma işidir..ruhun ten ile cana kavuşması ve hayatla müjdelenerek nimetlendirilmesi, varlığının bilincine varan kişiyi vadeli bir zaman ile sonsuz bir çağrının içine almaktadır..bu geçici varoluşculuğun tek kurtuluşu ise inancın sonsuz içerikleriyle yaratılıştaki incelikleri yakalayıp kul olma kavramına erişmekle mümkündür..inşallah..

  • Hilmi Ymer
    Hilmi Ymer

    Varolus ozden once gelir.Insan ne ise o degildir ne olmussa odur.Insan kendini kendi yapar.
    Bircok kimse ozun once varolusun sonra geldigine inanir.Varolus basardim ve bitirdim demek degildir birde VAROLUS bir anlamda kisinin kendini tanimasidir...

  • Mehmet Mutluer
    Mehmet Mutluer

    yaşam sorgusun aradığı cevaplar,eylemler...
    somut yaşanmışlıklardır.....

  • Alp Tanhu
    Alp Tanhu

    -farkınladık

  • Ses Sizlik
    Ses Sizlik

    varoluşumuzu kanıtlayan bedenimiz değil beynimiz çünkü.ve beynin nerdeyse ruhunda tam ordadır.bedeninse terkedilmeye mahkum bırakılmıştır...

  • Civan Gökalp
    Civan Gökalp

    ne kötü bir bilinmez değil mi? ? ?

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    .....'a Son Dokunuş....

    Kenarında hayatın zorlukla yürüyorum,
    Birazcık sendelesem, cennete uçacağım
    Artık bu hayatı da, pek öyle sevmiyorum,
    Gitsem ne değişecek, kalsam ne yapacağım...
    En kara bulutlardan umarsız yağıyorum,
    Bütün güzellikleri her an ıslatacağım,
    Damlayıp da göl olmak, durmak istemiyorum
    Ben tüm gücümle gelip, okyanus olacağım...

    Her sabah ışığımı göklere saçıyorum
    Canlı cansız herşeyi, her an ısıtacağım
    Baktığınız her yere gelmeyi istiyorum,
    Gün aydın olsun diye, kendimi yakacağım...

    Bütün bunlar benimle başlayıp son bulacak,
    Gülüp geçecek herkes, ya da hep ağlayacak,
    Gün gelip benim adım, son bir kez anılacak
    İşte bu; varoluşa son dokunuş olacak...

    Özgür Öztürk,
    (Varoluşa Son Dokunuş adlı şiir kitabından alıntıdır)

  • Anubis
    Anubis

    varoluş canlıların ortaya çıkmalarıdır ve dine dayanmayan varoluşcu düşünceye göre sadece insanın varoluşu özünden sonra gelir diğer bütün canlılar önce varolur daha sonra özü meydana gelir.Yani insanın bir özü vardır kendi kendini vareder daha sonra varoluş gerçekleşir bence fazla kasmayın başka şeylerle uğraşın sonra ölürsünüz nietzsche gbi falan alimallah..

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    var elbet bir sebebi....ööle tesadüf mesadüf diil insanın şekillenmesi...ama ne? ? ? ....bi sınav var kuşkusuz! ....ama hangi derslerden? ? ? ....yaşadığı doğadaki coğrafya dersinden mi? ? ? ? ....yoksa....arapça dersinden mi? ? ? ? ......beklicez bakalım....elden başka ne gelir? ? ? ...

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    Çok yüce bir yaratma isteğiyle Tanrı
    'Ol! ' emrini verdi,
    Bütün alem kudretle ve büyük ihtişamla
    Hemen gerçekleşerek bir varlık kazanınca
    Her taraftan çok derin bir ah koptu yükseldi
    Etraf nura boyandı

    Goethe

    *evet ilginç değil mi..yazana değil..yazdırana bakmak gerek.. ;)

  • Tuba Gün
    Tuba Gün

    ben yaptım...
    ben istedim...
    ben seçtim..
    sorumluyum..

  • Aylin Yıldız
    Aylin Yıldız

    yokol... bak varolmak ne güzel.....

  • Savaş Dinçbaş
    Savaş Dinçbaş

    Ben ne bir ayrıcalık ne de günahım,yeterli ya da kusursuz olmayabilirim,ama ben varım.

    Michelle

  • Aldous Huxley
    Aldous Huxley

    Vardığım her nokta birbirine özdeş olguların farklı versiyonları gibi geliyor bana,
    değişim yok gibi aslında bizim var oluşlarımızda,
    özüne varan bir ben-likle,
    yürümekteyim bana çıkacağını bilidiğim
    farrrrrrrklı farrrrrrrrrrklı yollarda......

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Varız, gökyüzünde yıldazlar kadar, sahilde ki kumlar kadar, ormandaki ağaçlar kadar, topraktaki karıncalar kadar varız da varız.

    Taş da olsa, yaprak da olsa bir dinamizm var ortada. Umut var düş var, atom tanelerinden tutun galaksilere kadar var da var.

    Bunları görüpte, duyupta, bilipte düşünmeyen işte esas var olamayan o dur. Sonunda yok olma, ölüm varken hür irademizle düşünmeyi seçmessek var olmanın ne anlamı kalır da sebeb nedir diye sorabiliriz.

    Sanki bir hurda mezarlığında bir fırtana ile otomobil olmuş gibi tesadüfse var olmak akla gerek kalmaz ve hayatın anlamı sebze olmaktan ileri gitmez.

    Şu yaşadığımız dünyada her karesinde bir formül var... Kaosda düzen var... Her şeyin 'yaratık' olduğu dengelerde 'yaratılma' olduğu kaçınılmaz değil midir?

    Düşüncelerin göreceli olduğu hayatımızda 'ne sebeble varolduk biz' sorusunu da bizden daha üstün bir varlığın bilmesi daha gerçekçi olmaz mı?

    Bu yüzden bu sorunun cevabını Yaradan'dan duymak isterim:

    Zariyat Suresi,56. Ayet: 'Ben cinleri ve insanlan ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.'

    Mülk Suresi,2. Ayet: 'O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.'

    Not: Yaratma ile ilgili dolu ayetler vardır. Bunların araştırılmasını da tavsiye ederim