Madem sonunda tabiyiz, neden bu kadar sınırsız imkan veriliyor, özellikle dilin güzelliği, her dediğini yapan bir robottan kim ne tad alır, hep aynı şeyleri yapacaksa, çeşitlilik zenginliğin yapısı olarak kurgulanıyor, ama, her zenginliğin iflası da olabilir, işte o da ömründeki tutumunla ilgili. Geçmiş olsun.
Peki, ben in ben le ilişkisini nasıl çözücem, tabii ki ben siz kalarak, ne kadar ben siz o kadar ben, hem de süreklisinden, kullluk kavramının içeriği önce ben le başlar, ya da kuralı sen koy, bilimsel olarak, mesafe ne söyler o konuda, senin söylediğinden farklıysa, farkın içinde yutulan olma ihtimali, farksızlaşmanın verdiği rahatsızlıktan daha fazla rahatsız ediyorsa, aynen devam, biraz ertelersin olur biter, kurtulur musun, o beni aşar belki seni de, ama, kendine güven de güzel şey de nereye kadar, o da güven sorunu. Gizli bir ben aşkı mutlaka aşikar olur, halis bensizlik mutlaka ben olur. Kolay gelsin.
Her beni de ben zannetmeyin, sizinle ilgimiz yok, saklı bir benin bensizliği kadar açık, kapanıp kalmışdan da ayrıksı olmadan, ben diye bir şey yok zaten, o senin ben dediğinden herkes de var, ne zaman beni reddedersen ben oluşmaya başlar, ama, o ben miyim, ben dışında herşey mi, bilebilmek için ben olman lazım, o da herkese nasip olmaz, çünkü, ben olmadığım zamanlar da ben olabilmişim, sen hep bensin, ve hep böyle bensiz kalacaksın diyen ben de varolan ben, artık senle de ilgili değildir. Geçmiş olsun, her evde bulunsun, tabii dilek, ama, hangi dilek olmuş ki, biz öyle sanırsak olur belki, ya da olmuşun oluşmamış bir hücresi gibi gününü bekliyordur, kimbilir, benim bilmediğim kesin. Keselim en iyisi, iyi diyelim iyi olsun. çocuklar da şeker yiyebilsinler.
Bütün fikirlerin fikir olmaktan çıktığı yerde fikrin bir fikri olabilir, eldeki fikirlerle bu kadar oluyor, daha fazlası ise dahanın içindeki gizil bekleyişinde, niye düzenimiz fikrimizin gerisinde biraz daha açıklayıcı ya da olmayan fikirlerin fikirleriyle ne kadar mesafe katetttik, fikir dediğimizin fikri yapısı, yapısal bir yanılsama, ondan sürekli kaybedip bulduk zannederek tamamlıyoruz ömrü, artık ne kadar ömürdür, o da fikrinize bağlı, var ise. Peki gerçek ne, öyle bir şey yok, uyduruyoruz, varsa da açık etse, çoktan gerçek olmaktan çıkmıştın. Gününüz güzel, geceniz aydınlık olsun, neme lazım. Tabii çaya, çorbaya da limon, tad sonuçta.
Nasıl ne olduğunu nerden bilsin nasılsa olmuş, nasıl ama. İyi de her iyinin bir nasılı varsa, doğruyla kesişen yeri neresi, kesişmezliği, biz o anlamı yükleriz, o da uçup gider, evin çatısı gibi bir şey, fırtına için düşünülmemiş, normal zamanların rutini. Söylem olarak kalanla gerçekleşen arasındaki fark söylem olarak kalanın fark atmasıdır, farkı farkedin diye, ne oluyor farkedince, hiç hiçleşiyor iyice, yoksa zambaklar nasıl açar, nasılın serüveninde öyle bir güzellik var ki her eve lazım, çaya çorbaya da. Artık nasılsa.
Gerçekten üzgünüm, insanın egemenliği, bozdu doğanın sosyal birliğini ve seni benden, şu zavallı dünyalı yoldaşından, şu fani arkadaşından irkilten o uğursuz fikri meşrulaştırdı. Yine de hünerin benimkinden kutsaldır, an, sadece sana dokunur. Ama, ah, Ben geçmişin kasvetli manzaralarında göz gezdirip, geleceği göremesem de korkuyu sezerim.
Robert Burns, 1785, İskoçlu şair.
Başlangıcımız sonumuzu bilmez ki. - Neden dost olamadık. - T.S.Eliot, 1922
Şair ilk görendir, sonrası gelir, yakayı kaptırmamak, sana kalmış.
Anlaşılamaz esinlerin gizemli ve kutsal içeriklerini geleceğin dev gölgesinden şimdiye düşüren aynadır, diğer insanlara kıyasla daha sağlam ve dayanıklı, başkalarının acısına ve hazzına duyarlı, en yüce erdem, zevk ve bilgeliğin yazanı olarak kendisi de, en iyi, en mutlu, en bilge ve en şerefli insan olmalıdır. Doğru, iyi ve güzelin müdahele edilemez kurallarını hayal ve ifade edebilenlerdir.
Percy Shelley, 1822, İngiliz dahi şair, ne tesadüf, o da 29 yaşında ölmüş, Novalis gibi. Kierkegaard ve Şeyh Galib de 42 yaşında. böyle kısa yaşamlarda, böylesi verimlilik.
Madem sonunda tabiyiz, neden bu kadar sınırsız imkan veriliyor, özellikle dilin güzelliği, her dediğini yapan bir robottan kim ne tad alır, hep aynı şeyleri yapacaksa, çeşitlilik zenginliğin yapısı olarak kurgulanıyor, ama, her zenginliğin iflası da olabilir, işte o da ömründeki tutumunla ilgili. Geçmiş olsun.
Peki, ben in ben le ilişkisini nasıl çözücem, tabii ki ben siz kalarak, ne kadar ben siz o kadar ben, hem de süreklisinden, kullluk kavramının içeriği önce ben le başlar, ya da kuralı sen koy, bilimsel olarak, mesafe ne söyler o konuda, senin söylediğinden farklıysa, farkın içinde yutulan olma ihtimali, farksızlaşmanın verdiği rahatsızlıktan daha fazla rahatsız ediyorsa, aynen devam, biraz ertelersin olur biter, kurtulur musun, o beni aşar belki seni de, ama, kendine güven de güzel şey de nereye kadar, o da güven sorunu. Gizli bir ben aşkı mutlaka aşikar olur, halis bensizlik mutlaka ben olur. Kolay gelsin.
Her beni de ben zannetmeyin, sizinle ilgimiz yok, saklı bir benin bensizliği kadar açık, kapanıp kalmışdan da ayrıksı olmadan, ben diye bir şey yok zaten, o senin ben dediğinden herkes de var, ne zaman beni reddedersen ben oluşmaya başlar, ama, o ben miyim, ben dışında herşey mi, bilebilmek için ben olman lazım, o da herkese nasip olmaz, çünkü, ben olmadığım zamanlar da ben olabilmişim, sen hep bensin, ve hep böyle bensiz kalacaksın diyen ben de varolan ben, artık senle de ilgili değildir. Geçmiş olsun, her evde bulunsun, tabii dilek, ama, hangi dilek olmuş ki, biz öyle sanırsak olur belki, ya da olmuşun oluşmamış bir hücresi gibi gününü bekliyordur, kimbilir, benim bilmediğim kesin. Keselim en iyisi, iyi diyelim iyi olsun. çocuklar da şeker yiyebilsinler.
Bütün fikirlerin fikir olmaktan çıktığı yerde fikrin bir fikri olabilir, eldeki fikirlerle bu kadar oluyor, daha fazlası ise dahanın içindeki gizil bekleyişinde, niye düzenimiz fikrimizin gerisinde biraz daha açıklayıcı ya da olmayan fikirlerin fikirleriyle ne kadar mesafe katetttik, fikir dediğimizin fikri yapısı, yapısal bir yanılsama, ondan sürekli kaybedip bulduk zannederek tamamlıyoruz ömrü, artık ne kadar ömürdür, o da fikrinize bağlı, var ise. Peki gerçek ne, öyle bir şey yok, uyduruyoruz, varsa da açık etse, çoktan gerçek olmaktan çıkmıştın. Gününüz güzel, geceniz aydınlık olsun, neme lazım. Tabii çaya, çorbaya da limon, tad sonuçta.
Nasıl ne olduğunu nerden bilsin nasılsa olmuş, nasıl ama. İyi de her iyinin bir nasılı varsa, doğruyla kesişen yeri neresi, kesişmezliği, biz o anlamı yükleriz, o da uçup gider, evin çatısı gibi bir şey, fırtına için düşünülmemiş, normal zamanların rutini. Söylem olarak kalanla gerçekleşen arasındaki fark söylem olarak kalanın fark atmasıdır, farkı farkedin diye, ne oluyor farkedince, hiç hiçleşiyor iyice, yoksa zambaklar nasıl açar, nasılın serüveninde öyle bir güzellik var ki her eve lazım, çaya çorbaya da. Artık nasılsa.
Bir paradoksla sıçrayan, bir başkasıyla yoluna devam eder, sonsuzun beklentisinde.
Dışlaşmamamış dışarda bırakanı hep içinde taşıyarak.
gökhan.
Gerçekten üzgünüm, insanın egemenliği, bozdu
doğanın sosyal birliğini ve seni benden, şu zavallı
dünyalı yoldaşından, şu fani arkadaşından irkilten
o uğursuz fikri meşrulaştırdı.
Yine de hünerin benimkinden kutsaldır, an, sadece
sana dokunur. Ama, ah, Ben geçmişin kasvetli
manzaralarında göz gezdirip, geleceği göremesem de
korkuyu sezerim.
Robert Burns, 1785, İskoçlu şair.
Başlangıcımız sonumuzu bilmez ki. - Neden dost olamadık. - T.S.Eliot, 1922
Şair ilk görendir, sonrası gelir, yakayı kaptırmamak, sana kalmış.
Hala yaşamı ışıklandıran, gülümsemesi evreni ateşleyen bir ışık içinde nesnelerin işlevselleşerek harekete sindiği güzellik.
Gerçek fayda zevkin doğuşu ve teminatı en yüksek algıda, üreten ve koruyan şairler ve filozoflarda yansır.
Şiir, köken olarak ilahidir.
Percy Shelley, 1822
Anlaşılamaz esinlerin gizemli ve kutsal içeriklerini geleceğin dev gölgesinden şimdiye düşüren aynadır, diğer insanlara kıyasla daha sağlam ve dayanıklı, başkalarının acısına ve hazzına duyarlı, en yüce erdem, zevk ve bilgeliğin yazanı olarak kendisi de, en iyi, en mutlu, en bilge ve en şerefli insan olmalıdır. Doğru, iyi ve güzelin müdahele edilemez kurallarını hayal ve ifade edebilenlerdir.
Percy Shelley, 1822, İngiliz dahi şair, ne tesadüf, o da 29 yaşında ölmüş, Novalis gibi.
Kierkegaard ve Şeyh Galib de 42 yaşında. böyle kısa yaşamlarda, böylesi verimlilik.
Genelleme aptallıkla beraberdir.
Enerji, sonsuz hazdır.
Aşırılık bilgelikle sonuçlanır.
Arzu gerçekleşmezse beladır.
Yüzü ışık saçmayandan yıldız bekleme.
Sonsuzluk, zamanın nimetlerini sever.
Ulviyet kendinden taşan başkadır.
Küçük bir çiçeğin yaratılması çağlar ister.
Sevinçlerin gülmesi, kederlerin ağlaması gereksizdir.
Güzellik taşkınlık ister.
İnsanın olmadığı yer çorak tabiattır.
Karşıtlık, gerçek dostluktur.
Ulviyete hasetlenip, iftira atanlar,
Tanrıdan nefret ederler, başka
tanrı olmadığı için.
Tecrübe masumiyet kaybıdır.
Çeşit çeşit sevinç değil mi, mukaddes, ebedi
ve sonsuz, ve her sevinç bir aşk.
Ketum zemine güneşin görkemi yansımaz.
Eziyet gören kuzu çatışmayı tetikler.
Kendim bir başına, ben olurum.
Ebediyet, yarılmış ve uzak düşmüştür,
uzak düşmüş yıldızlar gibi.
Adını merhamet koyduklarından kaçarlar.
Masumiyet bilgelik taşır, cehalet asla.
Bütün insanlar ve dinler sınırsız çeşitliliğe
rağmen, benzerdirler ve tek bir kaynaktan
doğarlar.
İnsan ekilecek bir bahçe gibi doğar.
Istırabını gördüğün bir başkası avuntun
olamaz.
Cehennemin karamsarlığı kurar cenneti.
Sevdiğin her şey sonsuzlaşır.
Hakikat ne inanılsın diye ne de anlatılabilirdir,
anlaşılsın diyedir,
Willam Blake, 1757
Gün ışığına hiç kulak verdiniz mi,
neler söyler, dallara sarılır, pencerenin
camına vurur, yaşamaya geldiniz,
tam bir dikkatle bakın der gibidir.
gökhan, 1957